İkna Edici Satış Yaparken Hikaye Anlatmanın Önemi

Hepinize merhaba sevgili parlak fikirler okurları! Bir başka yazımızda yine karşınızdayız. Birbirinden orijinal ve parlak fikirlerle, size yaratıcı bir şekilde para kazanmanın ve gelir elde etmenin yollarını sunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bugünkü konumuzun ana başlığı: İkna edici satış yaparken hikaye anlatmanın önemi. 

Bu önem, hem ticaret hem edebiyat kadar eski bir önem. Dolayısıyla bu eskilik, eskimiş olmakla değil kadim olmakla alakalı bir değer.

Sunum Yapmaktansa Hikaye Anlatarak Pazarlama Yapmak Daha Etkili: 

Neden böyle bir çıkarım yapıp böyle bir yargı koyduğumuzu çok daha net anlatmak adına birkaç örnekle ilerleyelim. Türkçe’de çok güzel bir deyiş var: Bir musibet, bin nasihatten daha iyidir. Sizin ürün çeperinde anlatacağınız bir öykü, o bir musibete denk gelecektir. Zira anlatacağınız öykülerde bir canlılık hasıl olacaktır. Yaşayan karakterler, onların kendi aralarındaki insan ilişkileri, olayın kurgusu ve öykünün giriş – gelişme – sonuç odaklı gidişatı akıllara on kat daha hızlı yerleşmesini sağlayacaktır.

Sunum yapmak, modası geçmiş bir yöntem olarak yakında tarihin tozlu sayfalarına gömülebilir. Zira kendi yapısı gereği samimiyetsiz bir oluşumdur, sunum. Bir öğrencinin ev ödevini hazırlayıp tahtaya çıkarak öğretmenlerine ve öğrenci arkadaşlarına bir ödevi sunmasından içerikte de üslupta da hiçbir farkı yoktur. Önceden hazırlanılmış kuru, yavan ve tamamen kurgusal bir şeydir sunum. Şık takımlar içinde ve toplantı salonlarının tüm cafcafıyla – dinleyenin inanmadığı, anlatanın canlandıramadığı son derece yapay bir tekniktir sunum.

Sunum, illa ki şarttır. Ancak öyküleme metoduyla. Böylece daha canlı, daha ”bizden” bir anlatım yakalanır. Konunun muhatapları konuya ve ürüne öykünün karakterleriyle özdeşleşerek katılır. Buna içselleştirme ya da içkin hale getirme denir.

Kuru rakamlar, istatistiki bilgiler, yavan örneklendirmeler sunumun kendisini edilgen ve sıkıcı kılacaktır. Sizi dinleyen bitse de gitsek kıvamında sık sık saatlerine bakacaklardır. İş dünyası illa ki de sıkıcı olmak zorunda mı? Tabii ki de değil. Hatta bilakis artık eğlenceli olmak zorunlu hale gelmektedir. Reklam, metin yazarlığı ve sinema alanındaki yapım şirketlerinde çalışanlar tenis oynayıp özgürce takılarak en özgün içerikleri oluşturmaktadır örneğin. Sizin anlatacağınız öyküler de bir nefes alışı, bir rahatlık, bir sakinlik katacaktır ortama.

hikayenin-gucu-ve-tarihi

Hikayenin tarihi ve önemi

Bir Öykü 

Söz konusu madem ki öyküleme tekniği, o halde yazımıza küçük bir öykü koymanın tam zamanı. Pek tabi iş dünyasıyla ilgili bir öykü.

Bir gün bir patron ve iki çalışanı bir işi halletmek için ofisten dışarı çıkmışlar. Derken çok geçmeden karşılarına bir lamba çıkmış. Pek tabi sihirli bir lamba. Lambaya dokunup azıcık kurcalayınca karşılarına bir cin çıkmış. Normalde bir kişi olur ve üç dilek hakkı olurdu ama siz üç kişisiniz o nedenle birer hak dileme hakkınız var demiş. İlk çalışan, beni Paris’e ışınla. Orada bir yıllık bir tatil istiyorum demiş. Der demez isteği gerçek olmuş ve Paris’e doğru ışınlanmış. İkinci çalışan beni de Berlin’e ışınla, orada bir evim ve bitmeyen bir zenginliğim olsun demiş. Der demez isteği gerçek olmuş.

Sıra patrona gelmiş. Cin sormuş: Senin isteğin nedir. Patron göbeğini hoplata hoplata sırıtarak söylemiş: ”Bu iki salağı öğle yemeğinden sonra ofisimde istiyorum.”

Şu İş İlgini Çekebilir:  Spor Mağazasında Satışları Arttırmak İçin 5 Anahtar Manevra

Hikayenin ana fikri, iş ortamında bir konu ya da soru üstüne herkesten görüş istendiğinde önce sizden daha yetkili insanların konuşmasına özen gösterin. İlk konuşan olmayın sonra çok pişman olursunuz.

Şimdi bu hikayenin ana fikrini oluşturan elementleri bir saatlik bir sunumda sıkıcı sıkıcı, bunalta bunalta anlatmak var. Bir de böylesi şık ve akılda kalıcı bir öyküyle anlatıp hem mizahi hem kurgusal yönden muhatabı yakalamak var.

Aynı şey bir ürün ve hizmeti tanıtırken de hasıl olacaktır. Öykünün gücü tartışılmazdır. Bu da size öykülü bir örneğimiz olsun ki; hem bizi hem ana fikri bir daha hiç unutmayın. :))

Klasik bir sunumdan bir kare

Monolog Yerine Diyaloglardan Yararlanmak Satış İçin Daha Faydalıdır: 

  • Öyküleme tekniği ile birlikte artık dinleyicilerinizi de aktif olarak söz konusu ortama katmış olacaksınız. Buna interaktif detaylandırma denir. Adam, adamlar sizi saatlerce dinleyerek öğle yemeğini, akşam dinlenmeyi, yarınki maçı düşünmesin. Onu sürekli olarak diyaloğa katarak hem ilgisini ve merakını canlı tutmuş olacaksınız; hem de söz konusu kişileri doğrudan ortama katarak, karşılıklı bir iletişim ağı kurmuş olacaksınız.

 

  • Biraz ayrıntılı düşününce şu sonuç ortaya çıkıyor. Sunum, ikna odaklıdır. Birinci dakikasından altmışıncı dakikasına kadar karşı tarafı sürekli olarak almaya, değerlendirmeye ikna etmeye çalışır. Doğrudan ve kastidir. Bu nedenle sıkıcıdır ve özensizdir. Oysa öykü anlatmak, sizi bir kurgunun içeriğine bırakır. Sürekli ikna edilmek üzere orada oturduğunuzu düşünmek yerine bir öykünün içine çekilirsiniz. Böylesi hem daha estetik hem de daha işlevsel olmaktadır.

 

  • Bu başlık altında diyebileceğimiz son şey: Masal değil hikaye anlatın. Yapacağınız her sunum bir önceki örneklerinin tekrarı olacağı masal niteliği taşıyacaktır. Ve hepimiz biliriz ki masallar uyutmak içindir. Siz öykü anlatarak uyumaya yüz tutmuş zihinleri canlandırmalısınız.

Sıkıcı olmak zorunda değilsiniz!

İnsanların Beyin Yapısının Evrimsel Süreç İçerisinde Hikayelerden Etkilenmeye Daha Müsait Olduğu Keşfedilmiştir:

  • En eski şiirin, mağara döneminde mağara duvarlarına ve taşlara kazındığını biliyor musunuz? Öykü de şiirin, nesir yani düz yazı şeklidir. İnsan, uygarlık aşaması boyunca edebiyatın çeşitli türlerinden önce içgüdüsel sonra estetik kaygılarından dolayı faydalanmayı bilmiştir.

 

  • Dedikodu diye aşağıladığımız şeyler bile aslında sözel bir edebiyat türüdür. Halkın kendi içinde masallara sığınması, geceleri masallar anlatarak televizyon yokluğunda eğlenmek için kullanması; işte bunlar reel ve güncel gerçeklerdir.

 

  • Dolayısıyla sunumunu gerçekleştirdiğiniz ve satmaya çalıştığınız her şeyin kökeninde halk ve halkın alışkanlıkları hasıl olacaktır. Orada durup çıkarılmayı bekleyen gizli cevherlerdir onlar. Bir öykünün akılda kalma oranı, bir sunumun akılda kalma oranından belki yüzlerce kat fazlasıdır. Çünkü sunum, en nihayetinde matematiksel bir takım oranların belli bir işleyiş ve mantık çizgisinde karşı tarafa aktarılmasından ibaret sanal bir fatura kesimidir.

 

  • Oysa anlatacağınız öyküler, direkt olarak zihinde görsel bir canlandırmaya yol açacaktır. Tıpkı bir film fragmanı gibi. Söz konusu ürün tanıtımının ve sunumunun yapıldığı yerden çıkan katılımcılar, gün içinde anlattığınız öykü ve öykülerin izlenimlerini zihin ve göz dengesinde sık sık hatırlayacaklardır. Bu da başarıya giden yolda son dakika golü kadar etkili olacaktır.

o-kirmizi-klasorde

O kırmızı klasörde mutlaka birkaç öykü olsun!

Satış Esnasında Hikaye Anlatırken Dikkat Edilecek Püf Noktalar Nelerdir? 

  • Anlatacağınız öykü ya da öyküler kesinlikle ne çok uzun ne çok kısa olmalı. Uzun olursa, yine sunum havasına bürünüp karşı tarafı büyük derece sıkıntılara gark edebilirsiniz. Kısa olsa da etkisini gösteremeyecek kadar minimal ve etkisiz kalabilir. Anlatacağınız öykü giriş – gelişme – sonuç bölümlerinden oluşan kıvamında bir öykü olmalıdır.

 

  • Hikayenizde kesinlikle mizah unsurları yer almalıdır. İş ortamında olduğunuz için argo ya da küfür gibi elementler sakın ama sakın kullanmayın. Yoksa mizah yapacağım derken gülünç durumlara düşebilirsiniz. Ülkemizde her ne kadar mizah denince akla ilk gelen küfür ve argo gelse de tersi durumlar da had safhadadır. Size parlak fikirler olarak yukarıda anlattığımız öykünün minvalinde öyküler öğrenip sunumun içine yedirmek, sizi ve ürün tanıtımınızı başarıyla götürecektir.

Yorum yapın