İş Dünyasında Kibirli Rakiplerimizi Nasıl Tongaya Düşürebiliriz?

Merhaba sevgili parlak fikirler okurları. Bu yazımızda iş dünyasının belki de en zararlı ve tehlikeli duygusunu irdeleyip kibirli rakiplerin hangi yollarla alaşağı edilebileceğini konuşacağız.

Şeytanın Avukatı filmini hepimiz izledik. Keanu Reeves ile Al Pacino’nun baş rollerini paylaştığı filmde de bize kibir ile ilgili sıkı bilgiler ve izlenimler sunmaktadır. Orada şeytan rolündeki Al Pacino filmin ortalarında ve sonunda da tekrarlamak üzere şöyle bir cümle fısıldamaktadır :

‘’Kibir, en sevdiğim günahtır.’’

Neden böyle der şeytan karakteri. Çünkü küçükken annelerimizin bize anlattığı gibi, şeytan insanın hata yapmasından hoşlanır ve onu sürekli olarak yanlış yapmaya, hatalı davranmaya sevk eder. İnsanın düştüğü yerde şeytan gülümser. Çünkü bizim en büyük düşmanımız, aslında içimizdeki şeytandır. Bu nedenle kibir, bir insanın gerek sosyal yaşamında gerekse iş yaşamında asıl takınmaması gereken bir tavır, bir duruş olarak kendini gösterir.

İnsanı olduğundan büyük gösteren dev aynaları, bize gerçeği sunmaz. Gerçeğin sunulmadığı bu bol ilizyonlu, bol yalanlı bu dünyada, temel nokta olarak gerçeği almadığımız sürece her ilerleyişimiz de her kat ettiğimiz yol da belli bir noktadan sonra sarpa sarar.

Biz kendimizi bilelim ve kibrin insandan çok uzakta olan sanal duyarlılığına hiç bulaşmayalım. İş dünyasında da irili ufaklı rakiplerimiz oldu ve olacak. Onların kibirli hallerini fark ettiğimizde ise, ‘’lanet olsun ben de onun gibi kibirli olacağım’’ gibisinden bir çıkış yapmayalım! Çünkü biliyoruz, artık biliyoruz ki kibir, bizi ancak belli bir durağa götüren bir araçtır. Ve o araç, bizi istediğimiz durağa kadar götürmediği için, ne kadar ışıltılı, ne kadar albenili olursa olsun hepsi göz boyamadır.

İstediğimiz yere kadar gidemedikten sonra hangi marka araca binmişiz? Bunun ne önemi var.

Bu yazıda kibirli insanlarla iş dünyasında karşılaştığınızda takdirde onlarla nasıl mücadele edeceğiniz ve onları tongaya düşüreceğinizin ipuçlarını bulacaksınız. Sizin için hazırladığımız kelamlar ve tespitler, adeta kibirle mücadele timi oluşturacak. Alçak gönüllüğün moda dışı ilan edildiği, kibrin ve ukalalıkların giderek çağın modası olduğu bir dünyada, asıl başarı insanlara tepeden bakmak değil onlara eşit seviyeden yaklaşmaktır belki de.

Gelelim ana başlığımıza ve madde madde ilerleyelim. Her zaman yaptığımız gibi. Keyifli okumalar efendim.

İş Dünyasında Kibirli Rakiplerinizi Nasıl Tongaya Düşürebilirsiniz?

  • Kibirlerine hitap eden tuzaklar kurmak: Kibirli hareket etmek başlı başlına tuzaklarla doluyken, bir de rakiplerimizin önüne onların bitmek bilmeyen egolarını şişiren tuzaklarla döşemek. İşte yapmanız gereken ilk ve gerekli hamle bu olmalıdır. Zira ego şişse de bir yerden sonra patlayan bir şeydir. Çok fazla ulu davranmanın ve sizden bir tane daha yokmuş gibi davranmanın sonu patlayan bir ego ve hüsran olacaktır. İnsan, hata yapan bir eşref-i mahlukattır. Hatasızım diyenin en azından böyle bir hatası vardır sözünden hareketle, sizin kibre hitap eden tuzaklar kurmanız emin olun, söz konusu rakiplerinizin o tuzakları yiyeceği manasına gelir. Hem de afiyetle.

Onlar, o kibrin balçığına batıp çıkmış olan rakipler, kendilerini bir anlamda kainatın efendisi ilan ettikleri için, yollara döşeli parıltılı tuzakları da kendilerine bir hediye, bir ödül, bir hak gibi göreceklerdir. O nedenle işiniz son derece kolay olacak. Örneğin iki tarafın da patronu olan bir konumdaki kişiyi ona karşı fişeklemek, ‘’patron aslında seni kıskanıyor, senin onun yerine geçmenden korkuyor’’ gibi kafa karıştırıcı ama aynı oranda gönül okşayıcı bir laf atın ortaya ve bekleyin. Bakalım neler olacak.

kibir yükü bir adam

 

  • Onların daha da kibirlenmesini sağlayıp hatalar yaptırıp bocalatmak: Sürekli iltifat ve takdir, kişiyi bir yere taşımaz. Pozitif motivasyonun takıldığı bir nokta vardır. Çünkü insan sürekli mükemmel davranamaz. Hatta çoğu zaman mükemmelliğin kıyısına bile yaklaşamaz. O nedenle, birisine sürekli mükemmelmiş gibi davranmak, sürekli her konuda her alanda harika işler çıkarıyormuş gibi takdirlerini sunmak, o kişinin gözünde bir illüzyon perdesi taşır. O perdenin arkasında kendisiyle ve egolarıyla oynayan kibirli rakip, aslında olup bitenden habersiz bir şekilde, dört bir yanı egosunu gösteren sahte aynalarla çevrili şekilde kör dövüşü şeklinde takılır.

 

Kibir, hata getirir. Kusurlarını bilen, hata yapabilme potansiyelini içinde bulundurup aklında taşıyan herkes bir yerlere varır neticesinde. Negatif motivasyondur bunun adı. Ben bunu yaptım ama bir dahakine daha güzel yapabilirim diyen kişi, bir şeyleri başarmaya endekslidir. Ben bunu yaptım, bundan daha güzeli, daha doğrusu yapılamaz diyen ise kısır bir döngüde kendini hapseder. Mükemmel diye bir şey yoktur. Kibir diye bir tavrın olmaması gerektiği gibi.

 

  • Dolandırıcıların oltasına gelmesi için çabalamak: Bu tip kibirli kişiler genelde dolandırıcıların pençesine daha kolay düşer. Peki neden böyle olur? Çünkü onlar için, onların inandığı her şey mutlak derecede hakikidir. Kibir, hata yapmıyorum yanılgısının sürekli hale getirilip bir kişilik yapbozunun en büyük parçası haline getirmektir.

 

O nedenle dolandırıcılara inanana kibirli bir kişi, artık onun gözünde dolandırıcı değil gerçeği söyleyen dürüst insanlarla çalıştığına öyle inanır ki, sonunda dolandırıldığını fark ettiğinde bile saçmalayarak tepki verir. Bir yerde mutlaka bir hata olmalı. Ben dolandırılmış olamamam! Evet bakış açısı budur. O dolandırıcı olabilir ama ben dolandırılmış olamam. Ben merkezciliğinin hazin sonudur bu!

Dolandırıcılar da zaten budala ya da alçakgönüllü insanların değil böylesi kibirli insanların peşindedir her daim. Çünkü onlar da bizim kadar bilmektedir ki kibirdir insanı en ölümcül hatalar yaptıran. Kibirdir insanı iş dünyasında yerle yeksan edip bir anda her şeyini kaybetmesine vesile olan.

 

  • Üstünlük illüzyonu içerisinde rehavete sokup üretkenliklerini baltalamak: Erich Fromm bir kitabında narsist kişiliği kısa bir diyalog ile anlatır.

 

‘’Normal bir kişi ile narsist kişilik cadde yolu üzerinde karşılaşırlar. Narsist kişilik on beş – yirmi dakika boyunca kendisinden bahseder durur. En sonunda susar ve normal kişiye şöyle bir bakış attıktan sonra son sözünü söyler:

‘’Eee benden çok bahsettik. Biraz da senden bahsedelim. Son çıkan kitabım hakkında ne düşünüyorsun?’’

Bu küçük hikayede de göreceğimiz üzere kibirli insanlar, tembel bir miskinlik içerisindedirler. Onların kontrollü rehavetini daha da kontrolsüz ve dıştan gelen tehlikelere açık hale getirmek için biraz daha sırt sıvazlamalı, biraz daha ego pompalamalıyız. Hani tıpkı benim oğluma bir şey olmaz, aslan parçasıdır benim oğlum diyen bir babanın on dakika sonra çocuğunun ağladığını duyması gibi.

kibirli ve adam

İş dünyası tehlikelerle doludur. Uyanık olmak, derin düşünmek, planlı davranmak gerekir. Ancak kibre bulaşmış kişilerde bu tür özelliklerin hiçbiri bulunmaz. ‘’Bana bir şey olmaz ya’’ anlayışı da onları durdukları yerde saymaya zorlar. Sizin yapmanız gereken ise onları hataya zorlamaktır. Yani egolarını gövdelerinden şişirip bakış açılarını kendileriyle doldurmak. Kendinden ve üstün başarılarından başka bir şey göremeyen bünyeler, en sonunda kendilerine ve işlerine doğru yaklaşma olan belaların da farkına varamazlar. Sonuç olarak kibrin düşüşü başlar.

Siz de en sonunda yükselmekte olan bir başka Al Paçino olarak kameralara bakıp seslenirsiniz. ‘’Kibir, en sevdiğim hatadır. Başkaları yaptığı sürece.’’

Son olarak konuyla alakalı şu makalemize de göz atmanızı öneririz: Ukala ve kibirli insanlar neden iş hayatına çok zararlı 

 

Yorum yapın