Alışılan Kölelik Düzeninden Kurtaracak 4 İş Fikri

Artık hepimiz biliyoruz ki modern çağda kölelik bitmedi, azalmadı da. Bilakis yükselişe geçti. Zira artık köleliğin yaka renkleri, yaka kartları ve maaş bordroları var. Daha da ötesi önceleri kölelik düzenine başkaldıran gladyatör onuru günümüzde artık ‘para etmez‘ boş erdemlerden biri. Önce alışılan kölelik düzeninin üç farklı aşamasını gözler önüne serelim. Yazımızın sonunda ise sizi bu düzenden kurtaracak 4 farklı iş fikri ile karşınızda olacağız:

Kölelik Çeşitleri ve Dayandığı Noktalar

  • J. J. Rousseau’nun yıllara damga vuran ve bugün bile tespitleri ile güncelliğini koruyan kitabı Toplum Sözleşmesi şu cümle ile başlar: ”İnsan özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur.” Bu, her şeyin ötesinde sosyo – kültürel bir analizdir ve tüm ideolojilerden arınık olarak sosyolojik bir geçerliliği bulunmaktadır. Bu noktada ilk kölelik biçimine sosyolojik kölelik diyeceğiz.

Bu kölelik düzeninde insanı mahkum eden kendi alışkanlıkları, sistemine ona dayattığı tüm zorunluluklar ve görünen / görünmeyen tüm zincirlerdir. Köle denince akla hemen ayak bileklerine sıkı sıkı takılmış prangalar gelse de artık bu tür zorlayıcı fiziksel etkenlere hiç mi hiç gerek kalmamıştır. Beyaz yakalı da olsanız mavi yakalı da metrobüslerde görünen o takım elbiseli, laptop çantalı yeni nesiller gibi, sistemin dönüp duran binlerce çarkının arasında sıkışıp kalmış kölelerden birisiniz.

  • Jean Paul Sartre’ın en önemli sözlerinden biri  ”İnsan, özgürlüğe mahkumdur.” olarak tarih sayfalarına yazılmıştır. Başta basit ve sığ gibi görünen, salt kelime oyununa dayalıymış izlenimi uyandıran bu söz bir gerçekliği olanca çıplaklığıyla karşımıza getirir. İnsan ne kadar özgürlüğü arzulayan bir varlık olsa da asla tam manasıyla özgür olamayacaktır. Yapısı, kimyası, yaradılışı gereği insan acz içindedir ve bu acziyet her geçen dakika yeni mahkumiyetler üretir. Sırf beslenme, tuvalete gitme, barınma, cinsellik gibi temel ve tali ihtiyaçlar bile insanın tekrara dayalı mahkumiyetinin göstergesidir. Bu noktada ikinci tür köleliğe var oluşsal kölelik diyebiliriz.

 

  • Karl Marx ve Engels ‘Komünist Manifesto’da’ ”Zincirlerinizden başka kaybedilecek bir şeyiniz yoktur‘ demiştir. Bu noktada üçüncü kölelik şekli ‘siyasal, ekonomik kölelik‘ olarak tanımlanabilir. Sosyalizmin sistem analizinde alt yapıda iktisat yer almaktadır. Üst yapıda ise eğitim, din, sağlık, yönetim, medya gibi unsurlar bulunur. Ancak alt yapıda bulunan ekonomik ölçekler, üst yapıyı belirler. Buna göre her birimiz sırf kira ödemek, kredi kartı taksitlerini yatırmak, faturaları zamanında karşılamak gibi aylık zorunluluklar yüzünden dahi köleyiz.

Köleliğe Alışmak Mümkündür?

Köleliğe alışmak, dahası alıştırılmak mümkündür. Bunun mümkün olduğunu da her gün güneş doğmadan kalkıp güneş battıktan sonra evlerine yorgun argın dönen ve tüm bu süreci hayatta kalmak adına yapan milyonlara bakarak kavrayabiliriz. Dostoyevski anti-hümanist bir yazardı ve bir romanına şöyle yazıvermişti: ”Çünkü aşağılık insanoğlu her şeye alışır.”

Aslında aşağılık olan insanoğlu değil fakat onun kendi eliyle kurduğu bu sistemdir. Sadece kaymak tabakanın önceliklerini ve çıkarlarını baz alan, geri kalan milyonları hatta milyarları hiçe sayan bu illüzyonlu sistem, ne kadar sallansa da bir türlü yıkılmaz. Yıkılmamasının yegane sebebi ise yine o sürekli olarak küçümsenen çoğunluktur. Birileri artık yeter dese, bu şartlarda bu paraya çalışmıyoruz dese ve bu birileri onlar ya da yüzler değil milyonlar olsa, belki o zaman kölelik mekanizması eskisi gibi tıkır tıkır işlemez. Ama dedik ya ay başında yatırılması gereken faturalar vardır, çocuğun okul taksiti vardır, gelecek ay düğünde takılması gereken küçük altın vardır. Bu nedenle kölelik bilinci derine battıkça kölelerini de peşinden sürüklemeye devam eder.

Köleliğe Alışma Süreci Nasıl Gerçekleşir?

İnsan özgür doğsa da içinde bulunduğu koşullar her geçen yıl içerisinde alanını biraz daha kısıtlar. Kaçımızın seyahat etme hakkı var? Kaçımız istediği gibi eğitim gördü ya da görebilir? Köleliliğe alışmak aynı zamanda medya eliyle sürekli olarak güncellenen, temeli oturtulan bir ritüele dönüşmüştür. İnsanlar gün içerisinde aşırı zorlanma / yorulma ve aşırı eğlenme / beyin boşaltma eylemleri arasında gider gelir. Televizyon, her eve girmiş bir ajandır diye yazan düşünür ne kadar da haklıdır. Dönüp duran reklamlar bir gün bizim de çok zengin olacağımızı, istenilen, beğenilen, arzulanan ve sürekli takdir edilen bireyler haline gelebileceğimizi bas bas bağırsa da bu uykuları kaçıran bir ninni türüdür. Ancak yine de insanoğlu tatlı uykusundan uyanmak istemez.

Önceleri kırbaçla kelepçeyle köleliğe zorlanan insanlar, artık kendi elleriyle kurduğu çalar saatlerle uyanır. Ana kırılma noktası da burası. Önceleri insanlar mahkumiyete alıştırılıyordu, şimdi herkes alışmak için adeta birbirini çiğniyor.

İnsanoğlu Neden Her Şeye, Her Koşula Adapte Olur ve Alışır?

Cevap oldukça basit aslında: Başka çaresi olmadığı için. İnsan kelimesi ‘nisyan‘ kelimesinden türemiştir. Nisyan unutmak, insan ise unutan anlamında kullanılır. İnsanoğlu unutabildiği için alışmakta, alışabildiği için de sistemin tutsağı olabilmektedir. Çözüm? Uygulanabilecek rasyonel bir çözüm yok. Çünkü kaynaklar ve enerjiler sınırlı. Çünkü ne olursa olsun, ister Çakmaktaş ilkelliğinde, ister Jetgiller teknolojisinde olalım, insanoğlunun içindeki hırs mekanizması asla tam anlamıyla durdurulamaz. Zaten dış dünyadaki sistemin çarklıları insanın içteki iktidar hırsının bir yansımasından ibarettir. Hal böyle olunca bile bile lades der gibi bile bile kölelik düzeni kurulmuş olur.

Siz yine de enseyi karartmayın ve en azından kendinizi köleliğin bu dinamiklerinden olabildiğince soyutlamaya çalışın. Yazımızın geri kalan kısmında size kölelikten kurtaracak 4 farklı iş fikrini anlatacağız:

1- Deniz Taksicisi Olmak: Deniz taksiciliği, her geçen gün biraz daha yaygınlık kazanan ulaşım seçeneklerinden birini oluşturuyor. Siz de deniz taksicisi olarak yepyeni bir sektörde, herhangi bir kölelik engeline takılmadan, trafiği hiç olmayan bir piyasada yükselmeye başlayabilirsiniz. İstanbul’da da ilk örnekleri mevcut. Ancak henüz çok yeni olduğu için bu sektör boş diyebiliriz. Doygunluk seviyesine erişmeye de henüz çok var. Bu boşluğu değerlendirerek bir deniz taksisi satın alabilir ya da bir durağa bağlı olarak çalışabilirsiniz.

Bu iş koluyla ilgili daha fazla bilgi almak için şu yazımızı da okuyabilirsiniz: Deniz taksiciliği yapmak istiyorum

2- Bölgedeki Restoranları Mobil Uygulama Üzerinden Satışa Hazır Olarak Sergilemek: Geleceğin en parlak fikirleri ve iş kolları hiç şüphe yok ki online platformlarda olacak. Bunların başında ise insanların en temel ihtiyaçlarından biri olan gıda sektörü yer alıyor. Artık telefon ile bir yeri arayıp sipariş vermek bile külfet geliyor insanlara. Tık – tık iki dokunuşla dakikalar içerisinde sipariş vermek istiyorlar. Bu nedenle kendi geliştireceğiniz ya da hazır satın alacağınız bir mobil uygulama ile bulunduğunuz bölgedeki restoranları sergileyerek bu alanda bir hizmet kolu oluşturabilirsiniz.

3- Lüks Kedi Oteli Açmak: Özellikle gözünüze kestirdiğiniz elit semtlerden birinde lüks kedi oteli açarak işletebilirsiniz. Bu otel içerisinde temel sağlık paketleri, genel sağlık taramaları, kedilere özel beslenme alanları da oluşturulabilir. Her şeyin lüks olacağı bu otelde kısa sürede inanılmaz paralar kazanabilirsiniz.

4- Küçük Bir Güneş Enerjisi Santrali Açmak: Size sunacağımız son seçenekler arasında bir güneş enerjisi santrali açmak yer alıyor. Konuya tamamen vakıf olmak isteyen okurlarımız santrallerle ilgili geniş bilgilere yer verdiğimiz makalemizi okuyabilir.

Güneş Enerjisi Santrali Kurmak İsteyenlere

Yorum yapın