Bilgiye Erişim Neden Ücretsiz ve Özgür Olmalıdır?

2000li yılların başında bir milenyum çağıdır dönüp duruyordu. Milenyum yeni bir bin yılın başlangıcı demektir. Bununla birlikte aynı zamanda bilgi çağın başlangıç noktasını da oluşurdu. Ne demek bilgi çağı? Birdenbire herkes kültürlü ve bilgi manyağı mı oldu bu çağda? Elbette ki hayır. Hatta ters orantıda işleyen parametreler de söz konusu. Bilgiye ulaşım arttıkça cahillik de aynı oranda arttı. Bugün örneğin Amerika’da inanılmaz cahil ve yoz bir kitle var. Biz buna bilginin kötüye kullanımı diyoruz.

Önceden bilgiye ulaşmak için ne yapılırdı? Örneğin bir akademisyen bir konuyu araştırırken bulunduğu şehrin kütüphanesine gider, oradaki gözlüklü ve sıkıcı çalışanlardan araştırma yapmak istediği konuların kitaplarını talep ederdi.

Yine aynı şekilde bir polis dedektifi, yeni karşılaştığı bir durumla karşılaşmak için ya bağlı bulunduğu emniyet amirliğinin arşivine ya da başka türlü arşivlere erişmek için gazete binalarına girerdi. Yani anlayacağınız bilgiye ulaşmak, şimdide olduğu kadar kolay değildi. Uğraşmak, uzun uzun yollar tepmek, kaynaklara ulaşmak gerekiyordu.

Her şey matbaanın bulunması ve yaygın olarak kullanılmasıyla başlandı desek yeridir. Ancak bu kadar eskiye gitmeye de gerek yok. Örneğin önceden google amcaya sorduğumuz soruları önceden mahalledeki bir büyüğümüze ya da okuldaki hocalarımıza sorardık. Onlar biliyorsa şanslıydık. Ya da bilmiyor da biliyormuş gibi yapmıyorlarsa.

Bir öğretmenin ağzından çıkan iki çift söz, mahalledeki yaşlı ve kadirşinas bir amcanın bize verdiği bir öğüt bilginin iskeletini oluşturuyordu. O ne derse doğrudur!

Bugün ise aynı şey internetin arka odalarında aynı şekilde cereyan ediyor. Ancak belli başlı sakıncalar ve yanlış yönlendirmeler de yok değil. Bilgi çağı başladı ama eksik ve hatalı başladı. Defosu bol bir şekilde, aklın labirentlerine ulaştırılan her bilgi, acaba gerçeği yansıtıyor mu? Birden fazla gerçek olabilir mi? Olamazsa neden hemen hemen her konuda bir sıkıntılı dilemma var?

Bilgi Çağına Uygun İş Fikirleri Neden Batmıyor? Bilgi çağından bu kadar bahsetmişken bu çağa ait ve uygun iş fikirlerine dair bir yazı okumak, hepimizin ufkunu açacaktır. Bilgi çağına uygun iş fikirleri neden batmıyor sorusuna yanıt bulursak, batmayacak işlere imza atar ve bu sayede bilgi çağına en uygun şekilde hareket etmiş oluruz. Siz ne dersiniz?

 

Bilmenin İki Türlüsü 

En fazla bilgiyi nereden alıyoruz? Hiç kuşku yok ki internetten. Annelerimiz bile yemek tarifi kitaplarını bir kenara atıp merak ettiği bir yer oldu mu direkt Google amcaya soruyor. Hız önemli bir unsur. Çünkü günde 24 saat yetmiyor moderni insanın ihtiyaçlarına. Onun için bilgi ”kullanılabilirlik” seviyesinde pratik karşılığı olan bir değerler bütünü artık. Önceden bilgili olmak, bilgin olmak sıfatıyla yan yana kullanılırdı.

Ve daha çok kurumsal bilgiden ziyade hayat dersleri, meseller, nasihatler şeklinde tezahür ederdi. Birisine şunun anlamı nedir, bu nedir diye sorulmazdı. Böyle böyle bir şey geldi başıma, şimdi ne yapmalıyım? gibi daha çok eylemsel, daha çok öğüt almaya, yol gösterilmeye ihtiyaç duymaya başlayan bir nesil vardı. Bugün ise tam tersi. Her şey ansiklopedik bir kurulukta cereyan ediyor.

İnsanlar biliyor. Ama neye yarar? Bilmek, sadece başlangıç noktasıdır. O bilgiyi, evlerin içinde, yüksek duvarların altında tuttukça, hiçbir işe yaramadığı gibi yarardan çok zarar getirir. Bilgi uygulanmaya başladığında bir değer, bir zenginlik olur. Bir matematik formülünü ezbere bilmek, bir öğrenciyi bir yere taşımaz. Ancak o matematik formülünden, bir buluş, bir yapı inşa eden öğrenci, tam olarak ”biliyor” sayılmalıdır.

Cahil Ve Eğitimsiz İnsanlar Neden Uzun Süre Zengin Kalamaz? isminde zamanında yazdığımız yazı hala birçok açıdan önem taşıyor. Cahillik, bilginliğin tam karşıtıdır. Kişi, elindeki gücü ve zenginliği bile sırf ne yaptığını bilemediğinden, yani cahilliğinden dolayı kaybedebilir. Bir gün zenginliğe sahip olup da sırf belli başlı noktalarda bilgi yetersizliğinden dolayı elinizdeki mali gücü kaybederseniz, çok üzülürsünüz. Bizden söylemesi.

Bilginin tamamına erişim ne kadar mümkün?

Bilgiye Erişim Konusundaki Sıkıntılar Neler? 

Zamanında bir komple teorisyeni, sadece bize izin verilen bilgilere ulaşıyoruz, çünkü onların tam da istedikleri bu demişti. Kim bilir tamamen olmasa bile haklı olduğu kısımlar var. Öncelikle şunu söyleyelim ki dünyanın yarısından fazlası, interneti aktif olarak kullanamıyor. İnternet kullanan herkeste şöyle bir yanılgı var. Ben girebiliyorsam, herkes girebiliyor. Adeta modemi iki gün bozulup çıldıranlar bile var! Bilgi çağında internetsizlik çok zor abi ya diye ortalıklarda dolaşanlar da!

Bunlardan sıyrılmak lazım. İnterneti aktif olarak kullanmak elbette ki avantaj. Ama tek başına yeterli değil. Öncelikli olarak bilgiye erişimin ana kaynağı internet gibi görünse de tek kaynağı değildir. Kitaplar, filmler, gözlemler, çeşitli akademik araştırmalar, takipler de bilgi çağının kullanılması gereken alanlarıdır. Biri salt internet makaleleri okuyarak profesör olamaz mesela.

Aynı zamanda bir de aktif bilgi dediğimiz, edimsel bilgiler de söz konusu. Yani ancak deneyimle elde edilen bilgiler. Çünkü bazı bilgiler, ancak yaşanılarak, test edilerek, denenerek elde edilir.

Bilgiye erişim konusundaki diğer sıkıntı da gerçekten internetin aslında henüz sınırsız olmamasıdır. Birçok bilgiden uzağız. Tıpkı birçok kitabın birçok dile çevrilmemesi gibi. Bilgi ormanı sonsuz ve insanın elinde sadece bir merdiven var. Hangi ağaca çıkılacağı tam bir merak konusu. Bu da insanlar da ayrı bir telaş ve kaygı doğuruyor. Ya ben daha hiçbir şey bilmiyorum diyerek şaşkın şaşkın dolaşan insan tipleri her yerde!

Lider Vasıflı, Zeki İnsanların Madde Madde 8 Özelliği adlı makalemizi okuduktan sonra zeki insanların ve lider vasıflı yöneticilerin nasıl birer bilgin olduklarını 8 özellikte de görebileceksiniz.

Bilmek ve öğrenmek herkesin hakkıdır.

Bilgi Evrenseldir Öyleyse Herkesin Hakkıdır 

Edison, icat ettiği ampulü sadece kendi çıkarına ya da kendi milletinin öz çıkarları için kullanabilirdi. Ama kullanmadı. Bilgin ve bilim sever olmak bunun tam zıddını teşkil eder çünkü. Bilgi, evrenseldir. 2 kere 2’nin 4 olduğu gerçeği, tek bir ırkı ya da milleti bağlamaz. O, tüm dünyanın gerçekliğidir zira. Herkesi ilgilendirir ve öyleyse tam olarak evrenseldir.

Bilgiyi kendine saklamak isteyen herkes birer güç tutkunudur. Örneğin atomun bölünmesi sonucu bu bilim olayı, kanlı bir katliama neden oldu. Amerika, bilimin bulduğu bir şeyi silah haline çevirdi ve zamanında Japonya’ya atom bombası attı. Bu, bilginin saklanması ve kötüye kullanılmasına iyi bir örnektir.

Evet, bilgi evrenseldir ve herkesin hakkıdır. Ancak iyiye kullanıldığı takdirde. Aksi takdirde zehirli bir güçten ibaret kalacaktır.

Bilgi, Üretim ve Hizmet İçin İlk Aşamadır

Evet sevgili parlak fikirler okurları. Bilgi, üretim ve hizmet için ilk aşamadır. Ancak bilen, bunu uygulamaya koyar ve yeni bir uygulama alanı açmış olur. O nedenle, bilgiye erişim ücretsiz olmalıdır. Ücretsiz olmalıdır ki en azından bilgi kapsamında bir fırsat eşitliği sağlansın. Şu an böyle bir şey söz konusu değil.

Örneğin özel okulların sattığı kitaplar bile şifreli ve tek kullanımlık. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor. Acaba bugün petrol savaşları yapıldığı gibi ileride bilgi savaşları yapılabilir mi? Bekleyip göreceğiz.

Yorum yapın