Boş Masallarla Satış Yapan Bir Firma mı Yoksa Sadece Kaliteli Ürün Satan Firma mı?

Masal dendi mi aklımıza hemen çocukluğumuz gelir. Uyumakta zorlandığımız ya da anne şefkatine ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda, yatma evresinden uykuya geçiş süresince masallar eşlik ederdi bize.

Ancak masal ilk anlamıyla ne kadar olumlu çağrışımlara sahip bir kelime olsa da yan anlamıyla da bir o kadar tehlikeli ve zararlı bir kelimedir. En nihayetinde her masal karşı tarafı ‘uyutmak‘ için anlatılır. Üçüncü anlamı ise ‘kandırmak‘ olarak nitelendirilebilir. Bu açıdan baktığımızda çocukların, günümüz yetişkinlerinden kat be kat daha sağduyulu olduğunu söyleyebiliriz. Zira onlar uyutulmak için yatağa girerken, bugünün yetişkinleri ayakta uyutulmayı tercih ediliyor. Çocuklar, masalı masal kitaplarından dinlerken, büyükler reklamlara, televizyonlara, tanıtım bültenlerine ve firma kataloglarına gereksinim duyuyor.

Boş Masallar /  Dolu Masalar 

Boş masaları dinleye dinleye masalarımızı hiç de ihtiyacımız olmayan ürünlerle doldurmaya başladık. Dövüş Kulübü filmindeki Tyler Durden ‘ın ‘sahip oldukların sonunda gelip sana sahip olur’ dediği noktadayız. Temel olanların kökünden sarsılıp lüks olanların elzem kabul edildiği bu karmakarışık hem masalarımız ve dolaplarımız hem de kafalarımız tamamen karman çorman. Kişiler artık ‘benim neye ihtiyacım var‘ sorusunu kendilerine değil seyir halinde oldukları ekranlara soruyorlar. Ekran, çift taraflı bir ayna vazifesi görüyor. Aynanın karşısına geçip ‘bu bana yakışmış mı‘ diye soruluyor. Yakışmadığı takdirde aynanın diğer tarafı ona ‘yakışacak giysiler’ öneriyor.

Bugün hem evrensel hem de yerel pazarda boş masallar üstadı tüm firmalar, çift taraflı ayna vazifesi görüyor. Önceden ‘ihtiyaç‘ doğal süreçlerle, kendiliğinden ortaya çıkan gereksinimler kümesinin içerisindeydi. Bugün binlerce sanal ve yapay küme, bizzat şirketler tarafından üretilip reyonların yanına ilave ediliyor.

Piyasadaki masallar birçok yönüyle uyutma işlevi görüyor. İlk yönü ise masaların ihtiyaç fazlası ve tamamen gereksiz ürünlerle doldurulması. Ev hanımları çarşıya çıktığında sırf görüp beğendiği, yani söz konusu metaları estetik olduğu için satın alıp evlerine getiriyor. Kullanışlı olmuş olmamış hiç önemli değil. Garanti sürelerine bakılmıyor bile. Renk ve biçim insan algısının kolay kandırılabilir labirentlerin tapılası birer put haline geldi. Hd kalitesinde filmler izleye izleye satın alınan ürünlerin değerine değil görkemine iltifat edilir oldu.

Bu sayede amiyane tabirle ”boş beleş‘ şeyler üreten firmalar 2020 yılı itibariyle dönüm noktalarını yaşıyor. Onlar için olumlu, tüketici ve müşteri kitlesi için tamamen olumsuz bir boyutta.

Sadece Al / Sadece Satın Al 

Filmlerde görmüşsünüzdür. Psikoloji alanında eğitim görmüş bir uzman, hastasının karşısına geçip bir ip ya da sarkaç benzeri bir şey sarkıtır. Gözleriyle bu nesneyi takip etmesini ve dediklerini eksiksiz bir şekilde uygulamasını ister. Daha sonra kişinin karanlıkta kalmış bir gizemini çözmek için onu çocukluğuna ya da belli bir olayın yaşandığı eski zamanlara götürür.

Bugün bu hipnoz ip ya da sarkaçlarla değil sloganlarla, iddialı açıklamalarla ve reklamlarla yapılıyor. Gözleriyle firmaların sarkıttığı masal nesnelerini takip eden ve ‘Şok Şok Şok‘ konseptli talimatlarını dinleyen müşteri, hipnoz seansının sonunda hep aynı yerlere gidiyor.

Marketlere ve Mağazalara.

Orada o markaya ait ürünlerden en az bir ya da birkaçını satın almaya. Algıların eğilip büküldüğü, kişilerin ne düşündükleri ve ne hissettiklerinin rahatlıkla manipüle edildiği bu çağda, boş masal üstadı firmalar hep aynı emirleri bilinç altına doğru fısıldıyor.

Düşünme! Sadece AL ! 

Sorgulama! Sadece SATIN AL! 

Peki müşteri kitlesinden neyi düşünmemesi talep ediliyor. Örneğin ay sonunu, geçim sıkıntılarını, birikmiş fatura borçlarını. Hayır, masallar eksenin varlığını sürdüren hiçbir şirket size ‘paranız var mı‘ diye sormaz. ‘Bize ayıracak paranız var, biliyoruz’ diye dikte eder. Sorgulanmaması gereken nedir peki? Buna ihtiyacım var mı sorusudur örneğin. Ben bunu satın alıyorum ne için, neyime gerek sorularıdır ya da. Bugün mağaza ve marketlerde çalan şarkılar bile tesadüfi seçilmiyor. Her birinin sözlerinden melodisine kadar her ayrıntı, kişileri satın almaya yönlendiren modern hipnozlar. İçleri kıpır kıpır edip tamamen sanal bir neşe salgılatan şuur altı operasyonları. Ve hep aynı nakarat.

Sen al. Sadece satın al. Biz bunun için varsak sen de sadece bunun için varsın.

Yeni Masallar: Sen Mükemmel Değilsin – Ama Olabilirsin 

Günümüzün modern reklam anlayışı yepyeni argümanlarla hareket ediyor. Modern çağ zırvalıkları bir yana, insanlar artık yepyeni algı biçimleriyle yönetilmekte. Özellikle televizyon ve internet reklamları bunların başını çekiyor.

Reklamlarda ürünleri ve hizmetleri tanıtan kişiler bu dünyadan olamayacak kadar kusursuz, sabah gözlerini açtıkları ilk andan gözlerini yumdukları son ana kadar mükemmel zamanlar geçiren varlıklar! Vücutlarında tek bir yağ, yüzlerinde tek bir sivilce, hareketlerinde tek bir aksama yok. Davranışları, diksiyonları, giyimleri, attıkları her adım gibi ”Tanrısal”

Bu durumda şu soruyu sormamız gerekiyor: Bu kişiler mi ürünleri tanıtıyor, yoksa ürünler mi bu kişileri bir model olarak bize pazarlıyor. Aslında denen şu: Anlatılan masal artık şu algoritmaya sahip değil: Bu popstar, şu müzisyen, şu oyuncu bu ürünü kullanıyor, siz de kullanın. Artık algoritma ters çevrildi ve şu kalıba sokuldu:

”Siz de bu oyuncu gibi mükemmel, şu müzisyen gibi harikulade olmak istiyorsanız bizi tercih edin.”

İlk etapta izleyicilere, yani potansiyel müşterilere kendilerinden çok daha ”üstün” modeller sunuluyor ve yetersizlikleri yüzlerine vuruluyor. Bkz: SİZ MÜKEMMEL DEĞİLSİNİZ.

Ancak sonraki mesaj çok daha vurucu. ”Siz de reklam yüzümüz gibi bu ürünü kullanırsanız onun gibi MÜKEMMEL OLABİLİRSİNİZ.

Üç saatlik kostüm ve makyaj hazırlığından geçmiş, bir yığın filtre kullanılmış, fazlalıkları alınıp onlarca ışığın altında çekilmiş bu modeller, bir masalın tekrar tekrar anlatılmasına olanak tanıyor. Bu da gösteriyor ki daha en az bir asır boyunca bu tür firmaların ve markaların borusu ötecek. Ama müşteriler o öten boruyu dünyanın en güzel bestesi ve melodisi sanmaya devam edecek.

Mutluluk Masalı 

Diş macunu reklamlarını izlediğinizde mutluluğun formülünün çok açık olduğunu anlamanız gerekir. Eğer doğru diş macununu kullanırsanız siz de mutlu mesut bir özne haline gelirsiniz. Bırakın edebiyatı, felsefeti, fikriyatı, dişleriniz ne kadar beyaz ve parlak, siz ona bakın.

Dişlerini günlük bir ayini tekrarlar gibi bir arada fırçalayan aileler ekrana bakıp sırıtırlar: Hepsi enerji dolu hepsi inanılmaz mutlu.

İşte masal üstadı firmaların kullandığı retorik ve hileler aslında bu tür reklamlarla bile deşifre edilebiliyor. Hayattaki mutluluğu gülümsemeye, gülümsemeyi ise diş beyazlığına indirgeyen bu anlayış, ayakta uyutulmanın müptelası haline gelmiş geniş kitlelerin favorisi olmaya devam edecek.

Belki bir asır, belki çok daha sonra yatakta yatanın ninesi değil kurt olduğunu fark eden toplum, artık masallara değil kaliteye itibar eder.

Yazımız sonunda şimdilik acı gerçeği ifade etmemiz gerek: Bugünün ve yakın geleceğin kazananları: Boş masal üstadları

Yorum yapın