Dünya Neden Borç Üzerine Dönüyor?

Bir soru olarak başlayan bugünkü yazımız birtakım sorunların da deşifresi olarak siz sevgili parlak fikirler okurlarının karşısına görücüye çıkacak.

Hepimiz biliriz. Yaygın kullanılan bir ata sözümüz var: Borç yiğidin kamçısıdır.

Ata sözlerimiz illa ki doğruyu, bir gerçeği hakikatin tavizsiz iç yüzüyle mi söyler her zaman? Mutlak bir şekilde atalarımız, her zaman hakikatin sözcüsü ya da gerçeğin bayraktarı mı olmuştur. Sanmıyoruz. Eğer öyle olsaydı, birbirinden farklı iki manaya gelen çeşitli ata sözlerimiz olmazdı. Her duruma uygun, her kişinin iki farklı uçtaki durumlara dair sözlerini ihtiva eden bu sözler, hani nasıl desek biraz da nabza göre şerbet vermek demektir kimi durumlarda.

Borç yiğidin kamçısıdır sözü de buna çok iyi bir örnek. Neden derseniz. Borç alma durumunu, borçlu olma durumunu, gereklilik ve hatta haklılık olarak lanse eder. Buradaki kamçı örneği, daha ileriye götürmek, daha fazla hareket etmek anlamına gelir. Ancak asıl kamçı sözün yiğide verdiği gazdır aslında.

Her yiğit, böylece beyhude yere aldığı borçların arasında ya da yüklüce borçlandığı zamanlarda olsun be, böyle de iyi deyip kendini avutur. Ancak kendimizi avutmamız da hesap defterlerindeki şişkinliği çözmeye yetmez. Sözün aslı borç yiğidin kamçısı falan değildir. Borç iyi bir şey olsaydı, alınmak zorunda kalınmazdı.

Bu yazımızda dünyanın neden borç üzerinde döndüğüne de değinip borç alırken de verirken de dikkat edilecek hususları da sizlerle paylaşacağız. Parlak fikirler olarak hem hiçbir yerde bulunmayan bilgileri size sıcak sıcak servis edip hem de uzun vadede kılavuzunuz olmaya devam edeceğiz.

 

Tarihte Borç Kavramı

Tarihte bir toprak parçasını kendi alanına çevirip çitler ve duvarlarla çevreleyen ve ‘’bu benimdir’’ diyen kişi uygarlığı ilan etmiş durumdadır. Böylece mülkiyet kavramı doğmuş bulunmaktadır.

Her şey herkesin ve dağınık bir haldeyken bu benim diyen kişi, sınırları ve kurallarıyla birlikte özel mülkiyetin ve özel yaşamın mimarisini oluşturur. Ancak bu benimdir dedikten sonra, ben ve diğerleri olarak ikiye ayrılmaya başlar her şey.

Borç kavramı da sahiplenmenin bir başka tezahürüdür. Başkasının olandan bir parça almak ve sonra çoğu zaman daha fazlasını vermek suretiyle iade etmek borç kavramının doğmasına ve bugünkü modern hale getirilmesine yaramıştır.

Bugün biri birinden borç alırken tarihteki ‘’bu benimdir’’ payesinin devamı niteliğinde hareket eder. İlk mülkiyet, ilk borcu da beraberinde getirmiştir zira. Şimdi borç nedir sorusuna cevap vererek konumuza daha büyük bir genişlik getirelim.

 Borç Nedir / Ne Değildir?

Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor ki, borç, sadece para ile ilgili bir şey değildir. 90larda Hakan Peker’in sıkça vurguladığı gibi ‘’Hey Corc, versene borç, olmaz Maykıl, bende de yok’’ gibi kısmen eğlenceli ve tamamen para odaklı bir şey değildir borç tanımı.

Örneğin biz bir kira sözleşmesi imzaladığımızda ve ev sahibiyle el sıkıştığımızda o evi kiralamış, ama bir bakıma da o evi borç olarak almış oluruz. Bir yıllık borçtur bu. Bir yıllık süre boyunca evin bir yıllık kira karşılığını taksitler halinde öderiz. Taksit taksit borç ödeme neden çıkmıştır peki? Peki tabi kapitalizmin ayakta kalması ve yoluna devam etmesi için.

Bunun çıkış noktası, nakte sıkışmış insanların varlığından ileri gelir. Hiçbir zaman hiç kimsede tamamen her şeye her zaruri ihtiyaca yetecek kadar para bulunmaz. Bu da sistemin sağladığı bir yarar ve yol açtığı bir zarardır. Yarar borç verene, zarar borç alana şeklinde tamamlanır.

Hastaneye, mahalledeki markete ve hatta devletin kendisine bile borçlanır dururuz. Bir teoriye göre sistemde kimsenin kimseye borcu olmasa, kapitalizm anında çökecektir. Kapitalizm sisteminin ayakta ve hayatta kalmasını sağlayan yegane itici güç, herkesin bir şekilde birilerine borcunun olmasıdır. Bu borç sarmalı öyle otomatik ve öyle profesyonel oluşturulmuştur ki birisine para ya da meta olarak borç verenin bile bir başkasına borcu vardır.

Borç hem sorumluluk hem çalışma zorunluluğu getirir. Şu evin kredisi bitsin denir. Şu arabanın taksitleri bitsin denir. Şu plazma televizyonunun son 4 aylık ödemesi kaldı denir. Tüm bunlar, sistem içerisindeki insanların sistem içerisinde kalarak çalışmasını ve sistemin emirlerini yerine getirmesini zorunlu kılar.

 

Dünya Neden Borç Üzerine Dönüyor?

Borç teorisini size açıkladık. Dünyanın borç üzerine dönmesinin sebebi, para denilen kişisel metanın kimsede yeteri kadar bulunmamasından ötürü gelir. Dünyada şanslı bir yüzde ikilik kısım, dünyanın yarı gelirinden fazlasını elde etmektedir. Geri kalan yüzde doksan sekizi ise, dünya gelirlerinin yüzde ellisini eşitsiz ve ağırlıksız bir şekilde paylaşmak zorunda bırakılmıştır.

Dünyanın borç üzerine dönmesinin ana sebebini böylece akıl yürüterek buluyoruz. Eşitsizlik. Ana unsur eşitsizliktir.

Eğer mutlak bir eşitlik iklimi havada hakim olsaydı, kimsenin kimseden borç almak gibi bir zorunluluğu da olmazdı. Hatta borç diye bir kavram bile türememiş olurdu.

Hal böyle olunca borç ana ekseni, eşitsizliktir diyebiliriz gönül rahatlığıyla. Aşağı konumda olan birinin bir kurumdan ya da kendisinden daha yüksek bir konumda olan birinden borç alması böyle doğmuştur işte.

Bugün bir öğrenci, öğrenim hayatı boyunca devletten aldığı parayı daha sonrasında faizi ile birlikte ödemek zorundadır.

Bir baba, evini geçindirmek için hem devlete, hem bankalara, hem de çeşitli kurumlara borçlu durumdadır.

İnsanların bilerek borçlu hale getirilmesi ise sistemin bekası için gereklidir. Böylece sistem, borç veren olarak hükmetmeye, son sözü söylemeye muktedirdir. Çünkü işleyen mekanizmada, borç veren olmak, avantajlı konumda olmaktır. Avantajlı konumda olmak üzere diğer geride kalanları para ve meta olarak sömürmeye ve yönlendirmeye olanaklı kılar.

Borçtan bir an evvel kurtulmak isteyenlere bu linkteki yazımızı önerebiliriz.

 

Borç Alırken ve Verirken Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?

  • Hesabınızı iyi yapın. Borç alırken de borç verirken de. Borç alırken şunu düşünün. Kredi kartlarının sağladığı esnek ama yanıltıcı ayarlara düşmeyin. Aldığınız borç ne kadar yüksek ise geri ödemesi o kadar zor olacaktır. Artık günümüzde her borcun da faiziyle birlikte işlediğini bir an bile aklınızdan çıkarmayın. Yarını düşünmeyen, bugünü kurtardığını sanar ancak. Ancak yarın geldiğinde, ne bugünü, ne de yarını kurtardığını acı bir şekilde anlar. Ödenmeyen borç birikir, birikir ve içinden çıkılamaz bir hale gelir.

 

 

  • Ödeyemediği borçlar yüzünden depresyona giren ve intihar eden insanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur günümüzde. Cinnete açık davetiyedir çünkü biriken borçlar. Belli bir noktadan sonra ‘’ben bunu nasıl ödeyeceğim’’ sorusu ‘’ben bunu asla ödeyemeyeceğim’’ yargısına bırakır yerini. Borç yiğidin kamçısı değildir arkadaşlar. Borç yiğidin külfetidir ve o külfetten de bir an önce kurtulmak gerekir.

 

  • Birilerine borç verirken de kurum olarak kişi olarak, hiç fark etmez, her zaman vizyonlu ve geleceğe yönelik düşünmek gerek. Borcu geri ödemek kadar borcu geri almak da çok zordur bu devirde. O nedenle makul seviyelerde ve rakamlarda kalın. Kimseyi mağdur etmemek adına, kardeşim, ben sana bunu veririm ama zamanı geldiğinde bunu geri ödemesi senin açından, geri alması da benim açımdan zor olacaktır uyarısını yapın. Borç, ne kadar soyut bir kavram gibi görünse de, her zaman için, bir sorun ve bir külfet olarak alan için de veren için de bir sıkıntı kaynağıdır.

 

Aldığınız borçları geri ödediğiniz ve verdiklerinizi tamamıyla geri alabildiğiniz, güzel günler dileriz.

Yorum yapın