Düşük Zekalı İnsanların Asla Uzun Süre Tutunamayacağı 4 Sektör

Beyni işlemeyen, bilinci tek düze, çevresini ve dünyayı algılama kabiliyetinden yoksun insanlar kısaca düşük zekalı olarak tanımlanabilir. Bazı özel ve genetik faktörler haricinde, her birimiz, potansiyel bir akıl olarak dünyaya geliriz. Bazı felsefeciler buna ”Tabula Rasa” yani ”Boş Levha” der. O levhaya nelerin yazılacağı, o boşluğun nelerle doldurulacağı ise insanın elindedir. Kimisi kurtuluşu ”fazla düşünme, oynatırsın” tarzındaki içi boş cümlelerde arar ve bulur. Bilinçli bir şekilde tercih edilmiş bilinçsizliktir bu, ki insanların çoğunluğunu etkisi altına alan düşük zeka salgınının da birinci dereceden sebebi budur. Özellikle ülkemizde fazla kitap okuyan insanlara ‘fazla okuma, kafayı yersin‘ uyarıları da bu bilinçsizliğin bir tezahürüdür.

Bu yazımızda düşük zekalı insanların asla başarı sağlayacağı 4 iş fikrinden bahsedeceğiz. Aynı zamanda düşük zeka ve eğitim ilişkisini de dilimiz döndüğünce ele almaya çalışacağız.

Eğitim Eğitim Seviyeli Olmak Mı yoksa Düşük Zekalı Olmak mı Daha Kötü? 

Bu soru yüz yıllar boyunca eğitim bilimciler, filozoflar ve hatta edebiyatçılar tarafından tartışılmış, münazara edilmiştir. Birinin düşük zekalı oluşunu eğitimsizliğe bağlayanlar da olmuştur, zeka ile eğitim arasında bir bağlantı olmadığına inananlar da. Zeka ile eğitim arasındaki temel ayrım birinin araç birinin amaç olmasından ileri geliyor olabilir. Eğitim yüksek zeka için bir araç iken, zeki olmak başlı başına bir amaçtır.

Eğitimsizlik kişinin elinde olmayabilir. Maddi imkanlar, sosyal uyumsuzluklar ve çevre şartları… Ampulün mucidi Thomas Edison ve şu an dünyanın en zeki insanı olarak gösterilen Albert Einstein’in zamanında okulda yaşadığı problemler biliniyor. İkisinin de öğretmenleri tarafından ailelerine şikayet edildiği ve bazı okullardan uzaklaştırıldığı da. Eğer aileleri ısrarcı davranmasaydı eğitim haklarından mahrum kalacaklar ve buluşları ile dünyanın seyrini değiştiremeyeceklerdi.

Amerikan edebiyatının seçkin isimlerinden Mark Twain’in – okulun eğitim hayatımı engellemesine hiçbir zaman izin vermedim – sözü de zeka ile eğitim ilişkisinden önce okul ile eğitim ilişkisinin bulanık oluşuna işaret eder. Öyleyse eğitim, bizi bir yerden başka bir yere götüren bir vasıtadan başka bir şey değildir. Tek amacın diploma almak ve sağlam bir yere kapak atmak olduğu günümüzde, kurumsal eğitimden ziyade kişinin kendi kendini eğitmesi çok daha mühimdir. Asıl mesele yüksek bir kültür düzeyine erişim aynı şekilde feraset ve zeka sahibi olmaktır.

Bir insan ne kadar eğitimli olursa olsun düşük bir zekaya sahipse her yerde bunu belli eder. Ancak bir insan gerçekten yüksek bir zekaya sahipse kendi kendini eğitebilir ve bunu tüm kurumlardan çok daha başarılı bir şekilde gerçekleştirir.

Bazı İş Fikirleri İçin Lisans ve Ruhsat Neden Şart? 

Bazı iş fikirleri mal alıp satmaktan ibaret değildir. Bu bağlamda belli bir uzmanlık şartını beraberinde getirir. Bu nedenle lisans, ruhsat gibi belgeler sadece bürokratik bir ayrıntı değil, söz konusu fikirlerin hayata geçme aşamasında yardımcı ve destekleyici unsurlardır. Her parası ve imkanı olanın her işi yapabildiği bir sistemde, birçok kaza, birçok mağduriyet ortaya çıkabilir. Bunun önüne geçebilmek için lisans ve ruhsat şartı konulması son derece yerinde bir karar olup daha sistemli hareket edilmesini mümkün hale getirir.

Eğitimsiz İnsanlar Bulaşmaması Gereken Sektörlere Bulaştığında Sonuç Nasıl Olur? 

Eğitimsiz insanların boy gösterdiği bazı sektörlerde sonuç genelde iki yönlü olur. Ve her iki neticede de tamamen olumsuzdur. Bunlardan ilki iflas bayrağının göndere çekilmesidir ki en sık rastlanan sonuçlardan biridir. ”Yapan nasıl yapıyor?” anlayışı toplumumuzda kök salmış bir anlayış malum. Çünkü bizim insanımız deneyime inansa da uzmanlığa inanmaz. Dahası artık paranın gücü her ilmin, eğitimin önüne geçmiştir. Paran ve imkanın var ise her işe yapılabilir gözüyle bakılır. Bunun sonucu da hayal kırıklığı, başarısızlık, bankalara borçlanma ve ‘sağlık olsun, ne yapalım‘ minvalindeki bir kapanış konuşmasıdır.

Eğitimsiz insanların bulaşmaması gereken sektörlere atılmasının bir diğer sonucu ise birçok mağduriyet yaratmasıdır. Hizmet sundukları kişilerin taleplerini hiçbir şekilde karşılayamazlar. Muazzam lüks bir şirket açıldı diyelim. Her yer gıcır gıcır. Sekreteri, güvenliği tamam. Gelin görün ki kurumsallaşma dışarıdan görünenle değil içeriden yapılanla gerçeklik kazanır. Sadece para ve imkan ekseninde girişilen bazı sektörlerde başarıyla yapılan tek iş ‘göz boyama‘ işi olur.

Düşük Zekalı İnsanların Asla Uzun Süre Tutunamayacağı 4 Sektör

1- Yayıncılık:

Türkiye’de yayıncılık aldı başını gitti. Gitti fakat nereye? Parayla bastırılan kitapların niteliksizliği kağıttan çöplerin hacmini şişirmekten başka neye yaradı? Kültür ile para kelimesini yan yana getiren kültürsüz paralılar, düşük zekalı olmalarına rağmen kasalarındaki mevcudiyete güvenerek kendilerini başarılı sandılar. Kaldı ki birçoğu ne nitelikli eser basmayı başarabildiği ne para kazanmayı. Günümüzde yayın evi açmak büyük bir heves ile başlayıp daha büyük bir iflas ile sona eren sektörlerin başında geliyor. Bu işte başarı sağlamak için hem kültür – zeka seviyenizin yüksek olması gerekiyor hem de ticari zekanızın tıkır tıkır işlemesi. Sadece ticari zekanız varsa ne kadar birbiri ardınca bastığınız niteliksiz kitaplarla kısa bir süre içerisinde yalpalamaya başlarsanız. Sadece kültür ve zeka seviyesinin yüksek olması ise sizi borçlanmaktan ve iflas riskinden koruyamaz.

2- Pazarlama:

Pazarlama sektöründe ana etken ‘ikna kabiliyetidir.” İkna ise sadece dil düzeyinde değil beyin seviyesinde gerçekleşebilecek bir yetenek olarak görülmeli. Lafazan olarak tanımlanabilecek kişiler iknada değil kandırmacada yetkinleşir. Dolayısıyla düşük zekalı kişilerin asla ve kat’a tutunamayacağı sektörlerin başında pazarlama geliyor. Bu sektör de yayıncılık gibi hevesle başlanıp büyük bir hayal kırıklığı ile kepenklerin kapatıldığı ”popüler” bir iş alanı. Ticari zekanın yanı sıra piyasayı okumak ve analiz etmek de sadece yüksek zekalı kişiler tarafından başarılabilir.

3- Hukuk:

Hukuk yüksek bir zekayı ve sağlam bir hafıza gücünü gerektiriyor. Bellek ile zeka arasındaki ilişki ise bilimsel bir gerçek. Yenilenen kanunları takip etmek, dava konusu olan hadiseleri analiz etmek, olay ve olgulara farklı pencerelerden bakabilmek, sadece diploma ile halledilebilecek ayrıntılar değil. Her gün adliyelerde yaşanan insanlık manzaralarına karşı dirayetli ve sağduyulu olmak da gerekiyor.

4- Sağlık:

Doğrudan doğruya insan hayatını ilgilendiren en temel sektörlerden biridir. Kimse kalp ameliyatına asıl uzmanlığı kulak-burun- boğaz olan bir doktorun girmesini istemez değil mi? Onlarca farklı dalı bulunan ve her dalının uzmanlık gerektirdiği sağlık, düşük zekalı insanların asla tutunamayacağı bir iş fikridir. Aynı zamanda stres yönetimi konusunda da başarılı olunmalıdır. Özellikle hastane ortamındaki stres, yüksek bir zekayı ve soğukkanlılığı gerektirir.

 

 

Yorum yapın