Eğitim Mi Yoksa Tecrübe Mi?

Bu yazımızda yine toplum nezdinde ve belleğinde sıklıkla sorulan ve ibreleri yerinden oynatan bir soruya yanıt aramaya çalışacağız ve mutlak surette de bulacağız. Eğitim mi yoksa tecrübe mi? Bizi hayata hazırlayan iki temel disiplin. Ama başı çeken eğitim.

Henüz 6 yaşındayken aile evinden kopmanın da simgesi olan okul yollarında tecrübesiz bir şekilde eğitime adanır hayatlarımız. Okul koridorlarında, sınıf sıralarında hem başka insanlarla, yaşıtlarımızla haşır neşir oluruz. Hem de babadan sonra ikinci büyük otorite çıkar karşımıza. Öğreetmenler. Sınıfa girdikten sonra ayağa kalkmamız gereken kişiler.

Şimdi size bir soru yöneltmek istiyorum. Öğretmen sınıfa girdikten sonra ayağa kalkmamızın bir tecrübe midir yoksa eğitimin bir parçası mı? Şüphesiz ki bunun deneyimle bir ilgisi yoktur. Çünkü deneyim ya da tecrübe dediğimiz olgu, sürekli tekrarlanan, tekrara dayalı olduğu için belli bir süre sonra kuru bir detaydan ve bilgiden ibaret olan bir dışa vurum yönteminden başka bir şey değildir. Bize bir şey katmaz. Sadece bir ritüel gibidir.

Dolayısıyla ilk yıllarımız hep eğitimle ve onun zorunluluklarıyla geçer. Eğitim, okul hayatı ile özdeşleşse de ilk eğitim gördüğümüz yer ailedir. Ta ki kendi kurduğumuz aileye kadar. Daha sonra okul, daha sonra çeşitli sosyal ilişkiler gelir.

Burada ilk konu başlığımızı atmadan önce dikkatleri bir başka yanlış anlaşılmaya da çekmek istiyorum. Eğitim ve öğretim aynı şey değildir. Mesela alfabeyi öğrenmek eğitim değil öğretimdir. Eğitim ise, örneğin büyüklerine karşı saygılı olmak, milletin içinde yüksek sesle konuşmamak, babanın önünde bacak bacak üstüne atmamak gibi şablonların tamamıdır.

Şimdi öncelikle iş ve sosyal yaşamda eğitim mi tecrübe mi daha önemli diye iki ayrı başlık atalım ve yazımızın derinliklerine doğru uzanalım.

Okul, eğitim ve öğretim yeridir. Ama bir yere kadar.

Okullarda on yıllarca boyunca okuruz. Örneğin yedi yıllık bir tıp fakültesini düşünelim. Orada yüzde doksan teoriye ve kuru bilgiye dayalı eğitim veriliyor. Bunun olduğunu maşallah on kiloluk kitaplardan görüyoruz. Ama örneğin o fakülteden mezun olan bir kişi kendisine hemen doktor diyebilir mi? Ya da başkası ona artık doktor oldun diyebilir mi? İlk muayenesini yapmadan, ilk reçetesini yazmadan, ilk ameliyatına girmeden o doktor değil tıp mezunu biridir. Bu görselin önemi de buradadır. Bir zaman gelir kağıtları saçmak ve hayata karışmak gerekir!

İş hayatında eğitim yoksa tecrübe mi? 

Ben radyo-tv-sinema mezunuyum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki iş hayatında asıl olan tecrübedir arkadaşlar. Sadece bölümüme özgü bir tespitte bulunmuyorum. Bize okulda öğretilen ile iş hayatında karşımıza çıkan arasında genelde dağlar kadar fark olması hepimizi şaşırtır bazen de yıldırır.

Her şey bir diploma için miydi deriz ve cevabı da iç sesimizden duyarız. Evet, her şey diploma için. Diploma, yani bir okul mezunu olmak olgusu, her zaman için diğerlerinden sıyrılmak için ortaya atılmış 2 ya da 4 yıllık bir sürece tekabül eder. Ondan sonra aldığımız diploma işe iş hayatına gireriz. ”İşi, işte öğrenmek” deyimi ne kadar açıklayıcı ve yol göstericidir o nedenle.

Bu yüzden, tam da bu yüzden sakın ola ki kendinizi ya da eğitim gördüğünüz kurumu suçlamayın. Bu bir çeşit tabiatın kanunu. Elbette ki okuldan öğrendiğiniz bilgi kırıntıları da bir işe yarar. Ama işin yüzde yetmişi, yüzde sekseni bizzat işte öğrenilir. Bu da tecrübenin, eğitimden kat be kat olduğunu bize gösterir.

Senden eski olan, ”dur onu öyle yapma” der. Sen de ”ama bize okulda öyle göstermediler” dersin. Adam da güler geçer. Okul okulda kaldı der. Şimdi iş zamanı.

Sosyal alanda eğitim mi tecrübe mi? 

Özellikle ailelerimiz bizi sürekli olarak hayata hazırlar. Babalarımız bizi bir köşeye çekip ”oğlum hayat böyle değildir” girişli bir konuşma yapar. Ancak o anda konuşmacı kimliğindeki baba da bir eğitim vermektedir bize. Her konuşma, her düşünce, her fikir beyanı bir eğitimdir. Zira teoriktir ve kurudur.

Kızlarla şöyle konuşacaksın derler. Ama iş kızlarla konuşmaya gelince tüm öğrenilenlerin birer illüzyon, birer yalan olduğu ortaya çıkar. Dostluk, arkadaşlık, sevgililik, sosyal alanda da bize eğitimin değil tecrübenin değer katacağını en açık şekilde gösteren insan ilişkilerinin tümüne işaret eder.

Nasıl davranacağımızı bize kitaplar öğretemez. Kitaplar, filmler, sanat eserleri ve düşünceler, bizi olası kötü ve iyi senaryolara hazırlar. Ancak bu da iş hayatında olduğu gibi çok küçük bir yüzdeye tekabül eder.

Öne atılmak bir eğitim modeli midir bir tecrübe kazancı mı?

Bu yukarıdaki görseli şöyle tahlil edebiliriz. Kırmızılı arkadaş herkesten önce öne atılmış. Bunu eğitimin kendisine verdiği öz güvenle yapmış olabilir. Ama yanlış zamanlama ise. Ya düdük ile koşu başlayacaksa ve o kırmızılı arkadaş kuralları ihlal ederek zamanında önce koşmaya başlamışsa? Öyle ise eğitiminin getirdiği nokta, başlatıcı değil bitiricidir. Diğer beyaz arkadaşlar, her zamanki gibi tecrübelerine güvenerek beklerken, diğer öne atılan cevval arkadaş, kendi yarışmasını kendi kaybetmiştir. Zaten hayat da böyle değil midir?

Eğitimin Yararları 

1- Taban oluşturmak: Alfabeyi bilmeden cümle kuramazsınız arkadaşlar. Cümle kurmadan da roman yazamazsınız. Demek ki tecrübe ile kazanılan her başarının ardında eğitim yatar. Eğitimsiz tecrübe ise ilk çağlarda kaldı. Avlanmak için örneğin, illa eğitime ihtiyacınız yok. En büyük eğitmeniniz açlığınız olacaktır.

Ancak tabanı olmayan deneyimler de içi boş deneyimlerdir. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar. Bu sıçrama hünerlerini tamamen artistik bellekle yani vücudunun ve eklemlerinin deneyimiyle yapar. Ancak üçüncü sıçrayışında yakalanır. Çünkü eğitimi noksandır. Çünkü tabanı yoktur.

2- Arka planı muhkem hale getirmek: Sadece pratik bilgi ile harekete karşılaşmak, cahil cesareti dediğimiz şeyin bir yan ürünüdür. Arka planı sağlam olmayan eylem planları ise er ya da geç yıkılan dekorlar gibi üstünüze kapaklanır. Eğitim bu yüzden şarttır. Ama başlangıç noktasında. Sonra bayrağı tecrübenin kendisi alır.

3- Teknik olarak bilgilendirmek: Diyelim ki pilotsunuz. O uçağı uçurmak için salt tecrübe ile hareket edemezsiniz. Uçağın hareketi, inişi, kalkışı, çeşitli zorlayıcı durumlarda alınacak kararların alınması gibi koşullarda teknik olarak hafızanızda ve eğitim bünyenizde yer alan bilgileri kullanmak zorundasınız.

Tecrübenin Yararları 

1- Olgunlaştırır: Bir musibet, bin nasihatten iyidir derler. Bu mükemmel söz tam olarak tecrübenin ve de deneyim kazanmanın ne kadar önemli ve özel olduğunu bize gösteriyor. Oraya gitme diye uyardığınız çocuk, kırk kere gider. Kırk birinci gidişinde başına öyle bir iş gelir ki bir daha oranın semtine uğramaz. Sizin uyarılarınız yani eğitiminiz boşa çıkmıştır ama bir musibet yani bir tecrübe payı, onu geri dönüşsüz bir şekilde olgunlaştırır.

2- Çözüme kavuşturur: Mavi kablo mu kırmızı kablo mu? Bir bomba imha ekibinden olan arkadaşın sorduğu soru. Şimdi hangisi daha kolaydır. Okuduğu cilt cilt kitaplardan hangi bomba türünün hangi kablolarını kesmesi gerektiğini hatırlaması mı? Yoksa önceden imha ettiği bombanın hatırına gelmesi mi? Elbette ki ikincisi.

3- Soyut değil somuttur. İş bitirir: Evet arkadaşlar kim ne derse desin salt eğitimle hareket etmek soyut bir dışa vurumdur. İş bitirmek istiyorsanız tecrübe ile eğitimi sentez hale getirmeli ve yola koyulmalısınız!

Yorum yapın