Hapishanede Uzun Yıllar Sağ Salim Ayakta Kalma Rehberi

Yeşil yol filmini izlemeyen yoktur. Oradaki mahkumun amansız bekleyişi, iri gövdesinin altında sakladığı ve bir kuşu bile ölesiye sevecek kadar ritmik atan kocaman kalbiyle bir zenci mahkum, bizi göz yaşlarına boğmuştu. Ya da en bilindik hapishane filmlerinin başında gelen Esaretin Bedeli.

prison photo

Şahsım adına bu filmi her izlediğimde, film olduğunu pek ala bilmeme rağmen her zaman tüylerim diken diken olur. Evet biliyoruz birçoğunuz Esaretin Bedeli ve muadili filmleri daha çok aşırı bir duygusallık ve hassasiyet ile izliyor ve yanınızda mendillerinizi hazırlıyorsunuz filmin ortasında ya da sonunda kullanmak için. Ama bu işin romantize edilmiş hali. Asıl vahim olan tanımadığın ve her biri tehlikeli suçlardan içeri girmiş binlerce yabancıyla aynı oramda kalmak. Üstelik sadece birkaç ay değil, çoğu zaman hesabı yıllara vuran uzun süreler boyunca.

Hapiste uzun süre ayakta kalmak için makalemizi okuyunuz.

Her neyse daha fazla içinizi karartmayalım. Sonuç olarak hapishaneler ancak düşünün anlayabileceği, daha girer girmez, daha doğru bir ifadeyle düşer düşmez gardiyanların bile ”Allah kurtarsın” diyerek nasıl bir yer olduğunu belli ve ima ettiği oldukça zor bir yer. Düşünün ki 20 yaşında bir genç için askerlik bile ne kadar zordur! Kaldı ki onun çarşı izni vardır, çeşitli görev ve sorumlulukla milli duygulara tercümanlık eder ve her şeyden önemlisi ceza değil görevdir.

Ancak hapishanede olmak evvela bir evinin olmadığı fikrine alışarak bununla yüzleşmek demektir. Hapisteki mahkum için, tek amaç vardır. Zaman geçirmek. Bir an önce dışarı çıkıp o çok özlediği özgürlüğüne kavuşmanın hayallerini kurar bir mahkum. Onun tek şifası, tek ilacı ve tek umudu bir an önce onu esir tutan ve esir hissettiren o söz konusu dört duvardan çıkmaktır.

Ülkemizde de hapishane edebiyatı diye nitelendirebileceğimiz bir kuşak edebiyatı gelişmiştir. Ahmet Arif adlı kült şair Hasretin Prangalar Eskittim dizeleri ile, mahkumiyetin sevdalara da nasıl engel olduğunu dile getirmiştir. Nazım Hikmet, birçok kaynağın da işaret ettiği gibi en iyi şiirlerini Bursa cezaevinde yazar. Erdal Öz Gülünün Solduğu Akşam ve Yaralısın adlı romanlarıyla bize hapishane hayatının dip ve karanlık dünyasını tüm acımasızlığıyla ve hoyratlığıyla gösterir.

Bu yazımızda mahkum kardeşlerimize ve arkadaşlarımıza Allah Kurtarsın deyip kenara çekilmeyeceğiz. Hapishanede uzun yıllar sağ salim ayakta kalma rehberi ile oraya düştüğünüzde nasıl davranmanız, nelere dikkat edip nelerden uzak durmanız gerektiğine dair sağlam bilgiler bulacaksınız. Dilerseniz başlayalım:

Az Çalışıp Çok Para Kazanma Rehberi- acı gerçekler içerir hazır konu rehberlerden açılmışken enseyi karartmayalım ve olumlu şeylerin, pırıl pırıl geleceğe ait güzelliklerin de rehberini sizlerle paylaşalım. Az çalışıp çok para kazanmak isteyenler ve biraz da bu uğurda gözünü karartabilecek olanlar buyursunlar yazımıza.

Hapishane Ortamında Ayakta Kalmanızı Sağlayacak Tavsiyeler 

1- Dostu düşmanı iyi ayırt edin ve ona göre davranın: 

Hapishane ortamı için çok ünlü bir romancı ve şair olan Attila İlhan, ”kurtlar sofrası” yakıştırmasında bulundurmuştur. Ancak oraya düştüğünüzde kim kurt, kim kuzu, kim kuzu postuna bürünmüş kurt, anlamanız zaman alacak. En büyük iyiliğin altında bile bir tutam kötülük görme ihtimaliniz var olacak. Zira bir ortamın koşulları ne kadar zorlayıcı, ne kadar can sıkıcı ise, o ortamın insanlar da aynı oranda vahşileşir. Kötülük, böylesi atmosferi ve karanlığı yüksek mekanlarda, bir savunma sanatı olarak şekillenir. Herkes, zaten düşebileceği en kötü, en çirkin yere düştüğünü bildiğinden, artık benden sonra tufan diyerek sadece kendi öz çıkarlarını savunur. Bu bencillik, saldırgan bir bencilliktir.

Bu nedenle zamanı geldiğinde, ama çok da vakit kaybeden kim dost, kim düşman anlamanız ve ona göre yola yalnız devam etmemek üzere arkadaşlarınızı çok iyi seçmeniz lazım gelir.

2- En başta hiç kimseye güvenmeyin: 

Kapı ardınızdan kapanır ve siz bir hapishane hücresinde ya da odasında tanımadığınız insanlarla baş başa kalırsınız. En başta size yakın davranıp geçmiş olsun, Allah kurtarsın diyenler yanınızda belirecektir. Kimileri ise düşünceli ve meraklı bir şekilde sizi karşıdan gözlemleyecektir.

Bir yerin yenisi olmak her zaman zordur. Askerde ilk haftalar zor geçer. Bir okul yurdunda bile ilk günler, bir hapishaneye düşmüş gibi hissedersiniz. Çünkü herkes yabancıdır. İçtiğiniz su, yattığınız yatak, uyandığınız sabah size yabancıdır. Bu yabancılık geçene kadar kimseye güvenmeyin ve iç sesinizi dinlemeye kaldığınız yerden devam edin.

3- Sırlarınızı açmayın: 

Söyleme dostuna, o da gider söyler dostuna gibisinden bir söz var. Bu sözün, sözler arasından ayrı bir manası var. Zira hapishane ortamında birine sırrınızı açmak demek, ona sonsuzca güvenmek demektir. Bu güven ise hapishane gibi karanlık bir ortamda kolaylıkla suistimal edilebilir ya da karşı taraftan koz olarak kullanılabilir.

Ayrıca başkalarının size açtığı sırları da kimseye açmayın. Genellikle diyaloglarınız dertleşmek şeklinde olsun. Zira sonuç olarak hepiniz aynı yolun yolcularısınız.

4- Tenha yerlerde yalnız dolaşmayın 

Korku filmi gibi ama maalesef gerçek. Özellikle dizilerde ve filmlerde gördüğümüze göre hapishanedeki en tekinsiz işler, örneğin banyo ya da tuvalet gibi nispeten yalnız kalınan yerlerde gerçekleşiyor. Birilerinin hesaplaşmasına tanıklık etmek ya da bizzat birinin hesaplaşma kurbanı olmak istemiyorsanız, tenha yerlerde fazla tek başınıza takılmayın. Bunun yerine kalabalık ortamlarda volta atmayı tercih edin.

Her zaman bir umut ışığı vardır…

5- Hobiler edinin 

Hapishanede en büyük düşmanınız, zaman olacaktır yine. O nedenle zamana karşı mücadele boş durmak yerine bol bol bir şeylerle uğraşın. Eliniz boş durmazsa, kafanız da boş durmaz. Ancak tembellik eder, günün çoğunu yatakta hiçbir şey yapmadan tavanı izleyerek geçirir, tek aksiyononuz sigara üstüne sigara yakmak olursa o zaman işin rengi değişir.

Unutmayın ki her şey kafanızda bitiyor. Dünyanın yaşı bile milyonlar ile hesaplanırken insan ömrü için sayılı zaman her zaman için geçecektir. Çünkü zamanın tek bir kuralı vardır. Ne olursa olsun, zaman, mutlaka bir şekilde geçer.

Zamanı en iyi ve en hissedilmeyen şekillerde geçirmek adına da hobiler edinin. Kibrit çöpünden yapılan o koca gemiler, tam olarak böyle bir emeğin ürünüdür. Siz de el becerilerinizi konuşturacak, bir şeyler üretmenizi sağlayacak hobiler edinin ve harekete geçin.

 

6- Spor yapın 

Zaten hapishane yetkilileri de bu konuda genelde hassas davranır. Her hapishanenin futbol ve basketbol oynamak için alanları vardır. Bununla birlikte bazı hapishanelerde kapalı spor salonları bile vardır. Spor, her şeyden önce bünyeyi yorar. Hapishane ortamında kalmaktan dolayı içinizde biriken enerjiyi en saf ve en sağlıklı şekilde dışarı çıkarmak için çeşitli spor aktivitelerine katılabilirsiniz.

Futbol oynayabilir, basketbol maçlarına katılabilirsiniz. Sonra bir bakmışsınız, bir gün daha geçmiş.

7- Kitap okuyun 

Özellikle roman okuyun. Hani diyorlar ya, başkalarının hayatını merak ediyorsanız roman okuyun diye. O söz çok doğru işte. Etrafınız duvarlarla çevirili olsa bile size sonsuz özgürlüğü vaat eden gökyüzü hepimiz için her zaman yukarıda durmaya devam ediyor. İşte ay, işte yıldızlar ve işte elinizde tuttuğunuz kalın kalın kitaplar.

Allah kimseyi haksız yere suçsuz yere hapse düşürmesin. Yeniden görüşmek üzere.

Yorum yapın