Her Alanda Kaygıyı Yenebilmek İçin Az Bilinen Taktikler

Modern insanın trajedisi budur işte. Kaygılar imparatorluğunda aldığın nefesten, yaptığın işten, öptüğün eşinden memnun kalmaya çalışmak. Kaygılı yurttaşlar korosu, modernitenin bize kazandırdığı nice karanlık armağandan sadece bir tanesidir. Modern piyasada eşya ve madde arttıkça, kötü ihtimaller de beraberinde gelmiştir. Hal böyle olunca da insanın iç sesinde ve iç dünyasında kaygı gibi bulanık olmayan, net bir sancı yerleşmiştir.

Bugün artık hepimiz kaygı hastasıyız. Çeşitli derecelerde bunun sinyallerini veriyoruz, en karanlık neticelerle bunun sonuçlarını yaşıyoruz.

Önceden annelerimizi kaygı hastası bellerdik. Kış günlerinde bizi kapıdan yolcularken olabilecek bütün kötü ihtimalleri sıralar ve bereni tak, içine ek bir şey daha giy, atkını al, eldivenlerini al, keşke bir kat fazla çorap giyseydin gibi uyarılarla bizi geçirirlerdi. Ama bu kaygı kurutucu ya da kişiyi geriye götürücü bir kaygı disiplini değildir. Evet bazı kaygılar içlerinde disiplin taşır, bazıları ise savruk ve kıyıcıdır.

Şimdi konumuzun başında kaygıyı ikiye ayıralım ve hayırlı şerli olarak ikiye bölelim bütünü. Çünkü bazı şeyler vardır ki yarım yapılırsa zararlıdır, tam yapılırsa yararlıdır. Kaygının kendi içinde de öz dinamikleri vardır ve belirli bir kural dizgesinde işler. Diyebiliriz ki anarşist kaygılar vardır, kamusal kaygılar vardır. Annelerimize ait olan tamamen kamusal kaygıdır mesela. İyileştirici, ne olur ne olmaz anlayışından yola çıkılarak yaşanır o kaygıların bütünü. Lafı daha fazla uzatmayalım ve ilk konu başlığımızı atalım.

Dikkati Toplayıp Anı Yaşayabilmek İçin 5 Sır çoğu zaman içinde tuttuğumuz kaygılar ipi eline alır ve kontrolü üstümüzde sağlar. O zaman ne dikkatimizi toplayıp anı yaşayabiliriz, ne de yaşadığımız tatlı şeylerden bile bir tat alırız. Ancak dikkatli toplayıp anı yaşayabilmek için 5 sır var ve hepsi de burada. Şimdi en azından bu yazıyı okumaya yetecek kadar dikkatinizi toplayın ve anı yaşayabilmeniz için size gerekli olan 5 sırrın hikmetine varın. Keyifli okumalar.

Kaygılar İkiye Ayrılır 

Birinci tür kaygılar rahatsızlık, hastalık ve bozukluk olarak nitelendirilebilir. Yani bunu anne ve giyimine karışılan çocuk üzerinden değerlendirelim ve örneğimizi buradan verelim kolay anlaşılsın diye. Nisan ayı. Dışarıda pırıl pırıl. Anneniz, koca adam olmanıza rağmen hala bir yere çıkarken sizi uğurluyor. Suyunuzu veriyor. Siz ayakkabılarınızı bağladıktan sonra kapının girişinde suyunuzu içerken anne sizi tepeden tırnağa bir süzer. Bir şey onu rahatsız etmeye başlar. Sen çok fazla ince giyinmedin mi oğlum diye sorar önce. Dışarıda pırıl pırıl nisan güneşi var. Siz ne olur ne olmaz yanınızda hırka bile almışsınız. Ama anneniz ikna olmaz. Yanınıza bere, şemsiye, eldiven gibi şeyler tıkıştırır. Hava serin ne olacağı belli olmaz diyerek de ekler.

İşte bu kaygı tam olarak anksiyete bozukluğunun bir göstergesidir. Zira rehberlik ve izler olarak alacağımız para metreler, annenin bu hareketinin savunulacak bir yan olmadığını gösterir. Bu tamamen otomatik bir bilinçle birlikte kaygı üreten mekanizmalarının herhangi bir dayanak göstermeden çalışmaya başlaması demektir. Önlem ya da sorun çözücü değildir.

SORUNLU ÇALIŞANINIZLA BAŞA ÇIKMANIN 8 YOLU ne fenadır o sorunlu çalışanlar! Onlarla başa çıkmak ise deveye hendek atlatmaktan daha zordur çoğu zaman. Ama parlak fikirler olarak hayatın çileli yollarına bile umutlu, azimli ve mücadeleyi öven bir tavırla bakmaya devam ediyoruz. Adımız üstünde :Parlak fikirler. Her zaman bir sorun varsa birden fazla çözüm de vardır. Sorunlu çalışanınızla başa çıkmanın ise tam 8 yolu vardır. Bunların ne olduğunu merak ediyor ve okumak istiyorsanız yazımız bir tık kadar uzağınızda.

Kaygının yararı da var. Ölçülebilir ölçüde kontrol altında tutulan kaygılar, insanların daha fazla çalışıp üretmesine ve odaklanmasına yarar. Neden derseniz? Biraz kaygının kimseye zararı olmaz çünkü. Çok rahat ve umursamaz olmaktansa bu iş nasıl olacak, nasıl olabilir gibisinden kaygı gütmek, söz konusu işin daha dikkatli ve daha özenli ele alınmasını sağlar.

Kaygılar artınca ruhunuz sizi bırakır gider.

Anksiyete Hastalığı Nedir? 

Anksiyete kaynağı ve çıkış noktası tam olarak bilinmeyen ancak bununla birlikte tetikleyicinin ne olduğuna göre değişen ve isim kazanan bir kaygı durum bozukluğudur.

Kaygı ile korku arasında Karen Horney’in Çağımızın Nevrotik Kişiliği adlı kitabında inanılmaz tespitler bulunmaktadır. Mesela korku duymak, siz yatak odanızda uyumaya çalışırken mutfaktan gelen sese irkilmek ama sonra cesaretinizi toplayıp gidip mutfağa bakmaktır. Korkunun kaynağı bir sonraki evresinde cesaret gösterisine dönüşür. Ancak anksiyete bozukluklarında o ses duyulur ve yatağa gömülür.

Duyulan bir çıtırtı bile kıyametin habercisi ve Sur borusunun üflenmesi gibidir kaygı bozukluğu taşıyan insanlarda. Mutfağa gidip bakmak yerine yatağında kalır, kafasında kurar, o sesi büyütür ve çığlık atmaya sebep bir merkez haline getirir. Anksiyete bozukluklarında bir küçük emare, bir küçük sinyal bile onun büyütülmesi ve dev bir endişe, bir telaş merkezine indirgenmesi demektir.

Anksiyetenin Çıkış Noktaları 

Bu türden kaygı bozukluğunun birçok çıkış noktası olabilmektedir. Genelde kalıtımsal olarak nitelendirilir. Şizofrenin nedenini de tam olarak bilmiyoruz mesela ama genetik olduğunu biliyoruz. Ama söz konusu endişe nehirlerinde boğulmak üzere olan anksiyete bozukluğu ise bildiğimiz birçok çıkış noktası var.

Mesela illegal madde kullanımına dayalı anksiyete bozukluğu var. İçe içe kullana kullana kafadaki akli melekeler giderek azalıyor. İnsan paranoyak bir virüs tarafından kuşatılıyor. Sonra acabalar, endişeler birikerek artıyor ve hastaneye gittiğinizde bir görüyorsunuz ki artık tescilli bir kaygı hastasısınız.

Bununla birlikte post travmatik olayların ardından da kişi anksiyete bozukluğundan musdarip olabilir. Yaşadığı korkunç bir an ya da anıdan sonra endişe bayraklarını olur olmaz her olaya her kişiye karşı dalgalandırmaya başlar. Kişi, kendini dev bir önlem paketine dönüştürür ve önlem almaktan yaşaması gereken her güzelliği ıskalar. Çünkü her şey onun kötülüğünü isteyen ve paranoyak bir canavara dönüştüren kaygılar silsilesini başlatmıştır.

Psikolojik Hastalığı Olanlara İş Önerileri bu türden kaygı bozukluklarının iş hayatına doğrudan ve zararlı etkilerini açıklamadan önce psikolojik hastalığı olanların çalışabileceğini, yeter ki doğru işlere kapılarını açması gerektiğini söyleyebiliriz. Psikolojik hastalığı olanlara iş önerileri sadece parlak fikirler farkıyla burada. Şimdiden keyifli okumalar efendim!

Tırnaklar yenir kaygı söz konusu olunca.

Kaygı Bozukluklarının İş Hayatına Doğrudan Etkileri 

Patronun istediği hiçbir işi doğru düzgün yapamazsınız örneğin. Neden? Çünkü ne yapsanız da yetersiz, eksik hissederdiniz. Kaygı bozukluklarına sahip insanların mükemmeliyetçi olduklarını biliyoruz. Çünkü ancak mükemmel ve kusursuz olan kişinin başına bela saçmaz.

Fazla endişeli ve telaşlı haliniz iş yerindeki diğer çalışanlara ve patronlara olumsuz tesir edecektir. Açık açık başarılı olan, artık daha fazla kontrole ya da temize geçmeye gereksinim duymayan konularda bile pimpirikli davranır ve işlerin aksamasına, gereksiz gevezeliklerin var olmasına neden olursunuz.

Bununla birlikte kaygılarınız sizi fiziksel olarak da çökertecek ve potansiyeliniz giderek azalacaktır. Kendi kendinizi yiyip bitirdiğiniz için bir türlü gereken sağlıklı işleyişi ve randımanı yakalayamazsınız. Çuvallama evresi, önce duraklama sonra gerileme devri ile kendini tamamlar. Bir gün gelir yataktan kalkıp işe gidecek takati ve enerjiyi bulamazsınız.

Tüm bunların sonunda bir uzmana görünmeniz ve tıbbi destek almanız önemle rica olunur.

Yorum yapın