Hepimiz biliyoruz ki, herkes bir iş kurduktan ya da bir işe dahil olduktan sonra işlerin pırıl pırıl, hiç lekesiz, hani tabiri caizse kılçıksız olmasını ister. Bunun için azıcık aşım ağrısız başım dense de çoğu zaman yapılan yanlışlar, aç gözlülükten ya da fazla para hırsından kaynaklanır. Zaten idari para cezası yemeden iş yapabilmek için dikkat edilmesi gerekenleri yazdıktan sonra insanların neden idari para cezası alacaklarını bilmelerine rağmen bile bile lades dediklerini de açıklayacağız.
Şimdi önemli olan iki nokta var. İdari para cezaları sahibi olduğunuz ya da işlettiğiniz kurumlara iki açıdan zarar verir. Bunlardan ilki elbette ki maddi anlamdadır. Maddi yaptırımlar, vergilerden sonra kurumların belini büken ikinci noktalardır. Bazı kurumlar vardır ki ceza yiye yiye zarar eder ve kapanır. Zamanında bir gazetede yapılan röportajda esnaftan bir abimize neden dükkanını kapattığı sorulduğunda, daha fazla ceza yememek için cevabını vermişti. Burada söz konusu cezai işlemleri yapan diğer kurumlara ağır bir gönderme de vardı elbet.
İkinci sonuç ise çok daha fazla kıyıcı olmaktadır. O da kurumunuzun adının lekelenmesidir. Sık sık ceza yediğiniz zaman, birincisi sektörün diğer kurumları tarafından adınız kara lekeye alınır. Birtakım toplantılara çağrılmamaya, bazı davetlerde isimleriniz okunmamaya başlar. Siz sürekli olarak idari para cezasına çarptırılan haylaz ve yaramaz bir şirket olarak nam salarsınız piyasada. Bu da diğer kurumlar ile olan iletişim ve ilişkilerinizi de doğrudan zedeler.
Bir de olaya şöyle bakmak lazım. Bunu iyisi mi bir örnekle açıklayalım. Uğur Dündar’ın yaptığı baskınları hepimiz hatırlarız. Örneğin bir lokantaya girer sonra o lokantanın mutfağını basardı. O mutfakta envai çeşit böcek, cirit atardı. Bir gemiden geldiğini, bunun sadece bir tane olduğunu ve o böceğin de tanıdık olduğunu söyleyen bir arkadaş bile var. Maalesef arkadaşın o pek önemli açıklamaları o kurumun ceza yemesine engel olmadı.
Eğer ki o kurum bu hatayı, bu kirliliği, bu bakımsızlığı devam ettirirse bir daha ki ceza daha fazla olacaktır. İdari para cezalarıyla ilgili bilmeniz gereken en önemli nokta da budur zaten. Her defasında katlanarak ilerler. Ve gün gelir son cezanız para cezası olmaz. Mühür yemek olur. Zira halkın sağlığıyla oynar gibi dalga geçer gibi onu tehdit etmek, en sonunda devam edip bir kara istikrar çizgisine çekildi mi devlet ve özel denetleme kurumları fişinizi çeker.
Rekabet Etmenin Kuralları Var Mıdır? başlıklı yazımızı okuduktan sonra rekabet etmenin kuralları var mı sorusuna yanıt bulacak bununla birlikte rekabetin kurallarını da öğrenmeniz gerektiğini kavramış olacaksınız. Zira rekabetin kurallarına uymamak çoğu zaman idari cezalara tutulmak anlamına gelmektedir. Bazıları rekabetin hızına, rüzgarına daha fazla dayanamaz ve işi suç işlemeye, hile yapmaya kadar vardırır. Bu tür durumlardan ve cezalardan sıyrılmak istiyorsanız yazımız size bu konuda sağlam bilgiler verecektir.
Devletler özel şirketlere para cezası verir. Bunda da çoğu zaman haklıdırlar.
İdari Para Cezası Yemeden İş Yapabilmek
- Kanunların yetkilendirdiği kurum ve kurulların açıklamalarını iyi takip etmek:
Şimdi öyle bir atmosferde yaşıyoruz ki her an bir yenilik, bir güncelleme her alanda kendini gösterebiliyor. Hukuk dediğimiz şey bile sabit değil. Bir yasa sürekli olarak değişip ileriye ya da geriye doğru değişebiliyor. Hal böyle olunca da onları adım adım takip etmek gerekiyor. Kanunların yetkilendirdiği kurum ve kurulların açıklamalarını gerekli ve yetkili mercilerden dinlemekte fayda var. Öyle ağızdan dolma, ”duydun mu şu kanunda şöyle bir değişiklik olmuş” gibi cümlelerle masal dinler gibi mış muş gibi eklerle hareket etmemeniz önemle rica olunur.
Zira kanun esastır ve yerindedir.
- İşinizle ilgili yönetmelikleri ve yasaları ezbere bilmek:
Bazı işlerde bazı durumlar hızlı karar almayı gerektirir. Hız ise bazen sizi bir adım öne geçiren faaliyet alanıyken bazen de en büyük düşmanınız olur. Bazen bilmeyerek bazen de bile bile görmezden gelerek ihmal ve ihlal ettiğiniz yasalar, gün gelir başınıza büyük çoraplar örer. O nedenle işinizle ilgili yönetmelikleri ve yasaları ezbere bilmeniz, lüks değil elzemdir.
Bir filmin içinde değiliz. Bir kereden bir şey olmaz diyerek kendinizi ve işinizdeki personelleri kandırabilirsiniz ama hukuku kandıramazsınız. O nedenle cahilce değil bilerek, görerek yaşamak ve kurallara uymak gerekir.
İş sahası ve cezalar tuzaklarla doludur. Aman dikkat!
İş Kurarken Hukuki Boyutu Neden Önemsemeliyiz? adlı yazımız da bu yazımızın tuzu biberi olacaktır. İş kurarken hukuki boyutu neden önemsemeliyiz, önemsemezsek başımıza ne gibi belalar gelir? Bu soruların cevaplarını iş işten geçmeden önce değil, şimdi, şu anda öğrenirseniz zamanı gelince pişman değil ekstra mutlu olursunuz sevgili parlak fikirler okurları. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.
- İşi kılıfına uydurabilme sanatı:
Sizden kimse dürüstlük timsali olmanızı istemiyor. Süper, on numara etik olmanızı bekleyen de yok. Siz sadece bile bile lades deyip işi sahtekarlığa, birilerinin hakkını yemeye vardırmayın yeter. O nedenle güzel Türkçe’mizde işi kılıfına uydurmak gibi harikanın harikası bir tabir var.
İşi kılıfına uydurmak kimi zor ya da kafa karıştırıcı durumlarda göz boyama sanatıdır aynı zamanda. Yani biraz makyaj yapmak, olduğundan başka göstermek ama özünden de kopmamak. Zaten bizim insanımız işini bilir. O nedenle kime konuşuyoruz biz? 🙂
İş Yaparken Kılıfına Uydurmanın Önemi bakın burada ne varmış? İş yaparken kılıfına uydurmanın önemini anlamak ve iş hayatında, çeşitli sahalarda uygulamak için geç kalmadınız. Her zaman bir açık kapı vardır. O açık kapılardan geçmek için ise bazen kapıyı büyük ya da kendinizi küçük göstermeniz gerekir. Ayrıntılar ve daha fazlası yazımızın içerisinde sizleri bekliyor.