İnsan ve Hayvan Aşısı Üretim Tesisi Kurmak

Aşı Üretmek İçin Gerekenler

Dünyadaki çoğu aşı bir kişi tarafından değil bir ekip tarafından bulunmuştur. Alanında uzman ve deneyimli doktorların oluşturduğu ve sayıları 3 ile 10 arasında değişen çekirdek bir ekip aşı üretmek için gerekenlerin başında geliyor.

Bunun dışında çalışmalarınızı randımanlı bir şekilde yürütebileceğiniz bir gelişmiş laboratuvar gereklidir. Tek bir malzeme ya da ekipmanın eksikliği araştırma ve inceleme süreçlerini olumsuz olarak etkileyeceği için bu kurulan laboratuvarın tam donanımlı olmasına dikkat edilmelidir.

Son olarak yüklü bir sermayeye ihtiyacınız olacak. Takriben 200 – 300 milyon tl dolaylarında bir bütçeye gereksiniminiz var.

Aşıları Nereye Satabilirim?

Bulunan aşıları hem devlete hem de özel hastanelere satmak mümkündür. Bunun için gerekli yerlerle irtibata geçmek gerekiyor. Yetkililer sizden aşı örneği alıp öncelikli olarak denemek isteyeceklerdir. Eğer elde edilen bulgular onların istediği oranda ve nitelikteyse sizden aşınızı satın alabilirler.

Aynı zamanda söz konusu hastalıklar tek bir ülke ile sınırlı kalmadığından satış gerçekleştirmek için yurt dışındaki çeşitli kurumlarla da iletişime geçebilirsiniz. Bunun için de en etkili yöntemlerden biri bulduğunuz aşının genel özelliklerini yazdığınız bir mail ile onlara ulaşmak olacaktır.

Aşı Karşıtları Haklı Mı?

2020 yılının ilk çeyreğini geride bıraktığımız şu günlerde aşı karşıtlarının sesi hiç olmadığı kadar çok ve gür çıkmaya başladı. Çeşitli gruplar kurarak seslerini duyurmaya başlayan ve ortaklaşa yürüttüğü faaliyetlerle birçok eyleme imza atan aşı karşıtlarının sayısı sadece Türkiye’de değil dünya çapında da yüz binleri geçmiş durumda. Peki aşı karşıtları haklı mı? Haklıysa ne kadar?

Aslında bu kadar hassas bir konuda, üstelik bu konu doğrudan doğruya insan sağlığını ilgilendiriyor iken şu kadar haklı – bu kadar haksız ifadeleri kullanmak da yanlış olacaktır. Ata sözlerimizden birinin belirttiği gibi – azıcık gebe olunamayacağı- gibi aşının mevzu bahis olduğu bu konuda da azıcık haklı olunamaz.

Aşı karşıtlarının dayandığı noktalar bilimsel olsa da bu verilerin çarpıtılıp bozuma uğratılmasından ibarettir denilebilir. Örneğin onların birinci dereceden savunduğu temel ilkelerden biri aşı olan kişilerin de hastalığa yakalanabildiği hatta ölebildiği yönündedir. Düz bir mantık ile ‘aşı yaptıran da ölüyorsa öyleyse aşı yapmak gereksiz’ gibi bir sonuca varmak temel dayanaklardan yoksun olup tamamıyla abestir. Öyleyse çeşitli hastalıklardan dolayı ilaç kullanan kişilerden birçoğu iyileşip bazıları öldüğü için de ilaç üretimlerinin ve satışlarının durdurulması da gerekir. Ek olarak bu alanda başta Dünya Sağlık Örgütünün paylaştığı verilere bakılacak olursa aşı yaptıran kişilerin yüzde 90 – 95’lik gibi büyük bir oranı hastalık riskine karşı tam anlamıyla korunmaktadır.

Bu yönde görüş bildiren kişi ve kuruluşların ileri sürdüğü bir diğer sav ise aşıların içinde bulunan maddelerin bebeklerin sağlığını olumsuz yönde etkilediği ve bağışık sistemlerini çökerttiği yönündedir. Onlara göre bebeklerin bağışıklık sistemi halihazırda zaten zayıf olduğu için bu tür yabancı madde ve mineraller onlara zerk edilmemeli. Ancak bu sav tamamen dayanıksızdır. Zira bebekler daha doğar doğmaz birçok yabancı antijen vücutlarına beslenme ve solunum yoluyla girmektedir. Sadece kızamık aşısı bulunduktan sonra bu hastalığın yol açtığı ölüm vakalarındaki azalma bile aşı karşıtlarının teorilerini çürütmektedir.

Şu İş İlgini Çekebilir:  Kozmetik Ürünleri Satılan E-Ticaret Sitesi Kurmak

Son olarak aşı karşıtlarının özellikle vegan kolunu oluşturan grubu, anne sütünün yeterli olduğu teorisini ortaya atmaktadır. Bu da tamamen asılsız bir iddiadır. Anne sütü bebeğimin gelişiminde ve büyümesinde son derece önemli olsa da tek başına yeterli değildir.

Aşı Üretmek ve Satmak Karlı Mıdır?

Gün geçmiyor ki yeni bir hastalık ya da salgın dünyayı kasıp kavurmasın! Son aylarda gündemi tek başına belirleyen Corona Virüsü bunun en büyük ve güncel örneklerinden biri. İnsanoğlu fiziksel ve zihinsel olarak gelişse de doğa karşısında her zaman aciz ve tutsak olmaya devam ediyor. Yeni oluşumlar, yeni alışkanlıklar ve doğada yaratılan tahribatlar ile birlikte doğa ana da adeta intikam alırcasına yeni ve güçlü hastalıklar ile insanoğlunun karşısına dikiliyor.

Bu bağlamda aşı üretmek ve satmak hem maddi hem de manevi yönden karlı bir iştir. Önce işin maddi boyutunu ele alıp daha sonra manevi kısmına dair de birkaç kelam edelim.

Aşının kar oranını belirleyen yegane unsur söz konusu hastalığı iyileştirme oranıdır. Bu oran yüzde ellinin altında ise çoğu zaman daha iyisi ve etkilisi bulunana kadar sadece acil durumlarda tatbik edilmek üzere kullanılabilir. Çünkü yüzde ellinin altında kalan bir başarı oranı, sonuç odaklı düşünüldüğünde ‘kötünün iyisi’ olarak değerlendirilecek ve yeterli bulunmayacaktır.

Ama bu rakam yüzde yetmiş ve üstü ise o zaman aşının kar oranını da sağladığı yarar oranınca artacaktır. Bu ise mutlak surette bir kazanım elde edilmesi anlamına geliyor. Bazı aşılar ise daha bulunur bulunmaz %90 – %95’lik bir başarı oranı yakalayarak daha ilk etapta her iki anlamda da kar sağlayacaktır.

Bu iki anlamdan bir diğeri ise işin manevi kısmını oluşturuyor. Hastalıkların tedavisinde etkin rol oynamak, insanları kırıp geçiren salgınlara karşı hem umut hem de şifa kaynağı olmak herhangi bir para birimiyle ölçülemeyecek kadar değerli ve nadide bir olgudur. Sonunda çift uçlu bir doyuma ulaşmak için kurduğunuz tesiste gece gündüz demeden çalışmalı, üst üste yüzlerce deney yaparak mükemmele en yakın sonuca ulaşmalısınız.

Örneğin Corona Virüsünün aşısını bulacak kişi ya da ekip hissedeceği manevi tatmin ile birlikte milyonlarca kişinin gözünde evrensel bir kahramana dönüşecektir. Neden siz de onlardan biri olmayasınız?

Aşı Ne İşe Yarar?

Aşıların üretilme mantığı çok basittir ve çoğunlukla işe yarar. Hastalığa yol açan mikroptan bir örnek alınır. Bu örnek çok küçüktür ve çoğunlukla ölüdür. Vücuda zerk edildikten sonra vücudun bu mikrobu tanıması hedeflenir. Böylelikle bağışıklık sistemi daha sonra bu mikrobun çok daha şiddetlisine ve canlısına maruz kaldığında koruma kalkanlarını devreye sokabilecektir.

Mevcut aşıların büyük çoğunluğu damar yoluyla yapılmaktadır. Ancak aşıların bazı türleri ağız ve kas yoluyla da vücuda zerk edilebilir. Kökeni 1600’lü yıllara dayanan yüzlerce çeşit aşı, kişilerin çocukluk hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalık riskine karşı güçlü olmasını sağlar. Örneğin yüz yıllar önce kızamık hastalığından ölen milyonlarca kişi vardı. Günümüzde bu hastalık sadece dört – beş gün içerisinde, istirahat ve tabi aşının sağladığı koruma ile rahatlıkla atlatılabiliyor.

Çocuk felci ve çiçek hastalıklarının yanı sıra grip aşıları da Türkiye’de ve dünyada en çok yapılan aşıların başında geliyor. Etkileri açısından çeşitli spekülasyonlar yapılsa da genel olaak tıp otoriteleri tarafından gerekli ve zorunlu bulunuyor.

Yorum yapın