Bizim kültürümüzde işkoliklik takdir gören bir kavramdır. İnsanların gecelerini gündüzlerine kattıklarını görürüz. Sabahlara kadar çalışıp işyerlerinde uyurlar. Bir proje uğruna kendini telef etmek büyük bir onur addedilir.
Ancak ne kadar çalışırsanız çalışın aşırıya kaçmıyorsunuzdur. İşkoliklik sadece gereksiz değil aynı zamanda aptalcadır. Daha fazla çalışmak, bir işe daha çok önem verdiğiniz ya da daha fazla iş bitireceğiniz anlamına gelmez. Sadece daha fazla çalışıyorsunuz demektir. İşkolikler çözdüklerinden daha fazla sorun yaratırlar. Her şeyden önce, böyle bir çalışma sıklığı sürdürülebilir bir şey değildir. Psikolojik yorgunluk (tükenme), başladığı zaman ki başlayacaktır bireyi orantısal bir şekilde çarpacaktır. İşkolikler meselenin özünü de kavrayamamışlardır.
Sorunların üzerinde aşırı zaman harcayarak onların üstesinden gelebileceklerini düşünürler. Entelektüel tembelliği kaba kuvvette ikame etmeye çalışırlar. Bu da zarafersiz sonuçlar doğurur
Bazen onlar yüzünden krizler bile çıkabilir. Daha randımanlı olmanın yollarını aramazlar bile; çünkü aşırı çalışmak aslında hoşlarına gidiyordur. Kendilerini kahraman gibi hissetmeyi severler. Bazen (genelde farkında olmadan) sırf daha fazla çalışabilmek için olmadık sorunlar yaratırlar. işkolikler yüzünden, normalde çok geç saatlere kadar çalışmayan insanlar, sırf akla mantığa uygun çalışma saatleri olduğu için kendilerini yetersiz hissederler. Bu da suçluluk duygusu ve moral bozukluğuna neden olur. Üstelik insanlar “kalkmak yok” mentalitesine kapılırlar gerçekten üretken olduldarı için değil, sırf kendilerini zorunlu hissedikleri için geç saatlere kadar iş yerlerinde kalırlar. Eğer bütün hayatınız çalışmak olmuşsa sağlam hüküm veremezsiniz. Değerlerinin ve karar verme yetiniz eksenini şaşırır. Neyin daha fazla efor gerektirdiğini, neyin gerektirmediğini tayin edemez hale gelirsiniz. Ve yorgun düşersiniz.
Kimse yorulunca etkili kararlar alamaz. Neticeye baktığımızda, işkolikler diğer çalışanlara göre daha fazlasını üretmiyorlar.
Mükemmeliyetçi olduklarını iddia edebilirler ama bu sadece, bir sonraki işe yönelmektense önemsiz detaylara takılıp kalarak zamanlarını boşa harcadıklarını gösterir. İşkolikler kahraman değillerdir. Günü kurtarmazlar, günü tüketirler. Gerçek kahraman çoktan evine dönmüştür; çünkü işleri halletmenin daha hızlı bir yolunu bulmuştur.
Bu yazı bir alıntı olup kaynağı şudur: “Sil Baştan, Jason Fried, David Heinemier Hansson