Bugün iki dev markadan bahsedeceğiz. İkisi de Amerika çıkışlı olmasına rağmen tüm dünyaya güzel rüzgarlarla birlikte yayıldı. Biri McDonalds. Bir hamburger markası. Hepimiz genç yaşlı, çoluk çocuk demeden bu markanın her yıl yenileri eklenen hamburger türlerini tüketiyoruz. Şahsım adına ben de. Onların etlerinin tadı diğerlerinden farklı. Hem lezzetli, hem iştah açıcı. Kimilerine göre pahalı gelse de Türkiye’nin her yerinde şubeleri açıldığına göre bu marka için işler yolunda gidiyor demek.
Bahsedeceğimiz bir diğer marka ise Starbucks. Starbucks da kahve dalında en iyi ödüllere aday gösterilen baş yapıt niteliğinde ürünler yedirip içiyor müşterilerine. Şimdi yazımızın henüz başında yeme içme alışkanlıklarının değişimine dair bir harita çıkaracağız. Bu, konuyu daha iyi anlamamıza ve ona vakıf olmamıza yarayacak. Daha sonra ise bu iki dev markanın pazarlama hilelerine göz gezdireceğiz. Hazır iseniz başlayalım boğazına düşkün parlak fikirler okurları. 🙂
Şu bilindik markanın amblemini biliyoruz. Pazarlama hilelerini ve olanaklarını konuşurken bundan da dem vuracağız. Ama size şu güzel bardağın şu güzel tasarımıyla birlikte bir şey söylemek isteriz ki o da her ne üretiyor olursanız olun, ister dergi çıkarın, ister çikolata üretin, ambleminiz, grafikleriniz her zaman için şu şekilde gördüğünüz gibi akılda kalıcı olmalıdır. Bu sayede hafızanın fokurdayan alanında her zaman için öne çıkan ve ilk olan siz olursunuz.
Türkiye’de Değişen Yeme İçme Alışkanlıklarının Tarihi
Önceden insanlar, insanlarımız, bununla birlikte anne babalarımız tamamen başka bir beslenme alışkanlığının izindelerdi. Ancak daha sonra globalleşen dünya ile birlikte birçok üründe olduğu gibi gıda ürünlerinde de bir konfor, bir ben yapmayayım sadece tüketeyim olgusu yerleşti.
Buna anne ve babalarımız da eşlik etti. Önceden dakikalarca sofra kuran, yemek pişiren, özene bezene sofra süsleyen ailelerimiz, artık daha fazla eğlenceye ve kişisel zamana meydan kalsın diye yemeklerini hazır içmekteler. Mesela benim babam kahve nedir bilmezdi. Çıkılan kahve değil elbet. İçilen kahve 🙂 Ama artık o da bir kahve koy da içelim diyebilir. Keza annem de tam bir hamburger canavarı. Bu fast- food sektörünün bir başarısız elbet. Hakkını teslim etmezsek ayıp olur.
İş sadece yeme içme alışkanlığı ve beslenmeyle alakalı değil. Tamam midelerin tarihçesi değişti. Zeytin yağlılar gitti yerine iyice kızatılmış kocaman etli, kocaman turşulu hamburgerler geldi. Tamam, çay keyifleri yerine Starbucks gibi kahve merkezlerine gitmek adet oldu. Ama bir de toplumsal bazda değişen sosyolojik unsurlar da var. Önceden insanlar buluşmak istediler mi ya bir sahil kenarına, ya bir çay bahçesine giderlerdi.
Şimdi ise buluşma yerleri kahve merkezleri oldu. Bir de tamamen Amerikanvari bir alışkanlık kazandık memleket olarak. Buluşmada önce yemek yemek, daha sonra kahve içmek. Erkek,kızı eve bırakır ve mutlu son. Önceden buluşmalar iki çay, bir parça kuru pasta, hop biterdi. Artık erkek taraf için buluşmalar para biriktirmeyi bile getiriyor.
Tüm bunların toplamında Starbucks ve McDonals gibi markalar başarıyı yakalamaya kaldıkları yerden devam ediyorlar. Pek tabi bunu pekiştirmek için insanın algılarıyla, öncelikleriyle ve tercihleriyle oynamayı da çok iyi biliyorlar. Bu yerler mutfak işi olsa da arka planında nice senaristler, reklam ve grafik uzmanları ve kanaat önderleri var.
Artık bilincimize ve hafıza sularımıza iyice yerleşmiş bir amblem daha karşımızda. O meşhur M harfi ve onun özgün çizilmiş, bir martıyı ve zigzaglı bir harfini andıran kendine özgü salınışı. Bununla birlikte artık bu amblemi gördüğümüz yerde karnımız bile otomatik olarak acıkıyor olabilir. Tabi burada bizim tam olarak yetkin olamadığımız bilimsel inceliklere dikkat etme prensibi de var. Kim bilir neden o harf, kırmızı üstüne yazıldı? Ya da kim bilir o harf ikonları hangi puntolarla nasıl insanların zihnine nasıl yerleştirildi. Biz bilmiyoruz. Ama tadının çok güzel olduğundan neredeyse eminiz.
Fast- Food Restoranı Açmak adlı makalemizi okuduktan sonra sadece tüketici değil aynı zamanda işletmeci ve kurucu olarak da bu leziz yemeklerin ve kahvelerin sahibi olabilirsiniz. Hem üstünden fazlaca para kazanmanın biricik yolunu açabilirsiniz hem de öğle aralarında falan hamburger yiyip üstüne leziz kahveler içebilirsiniz. Yalnız kiloya dikkat!
McDonalds ve Starbucks’ın Kullandığı Pazarlama Hileleri, Sırları
- Her zaman belirli ve standart bir dekorasyon konsepti: Bununla birlikte insanlar kendilerini çok rahat bir şekilde evlerinde hissedebiliyor. Renkler, oturma rahatlığı veren koltuklar, genelde dikdörtgen olan masalar. Bunların hiçbiri tesadüf değil. Bilakis insanlar kendilerini evlerinde hissettikçe oralarda daha fazla vakit geçiriyor ve daha fazla vakit geçirdikçe de daha fazla satın alıp tüketiyor. Kısır döngüymüş gibi görünen bu döngü ise söz konusu markaların kasalarını doldurmaya son sürat devam ediyor.
- Self servisin gücü: Bizim gibi garson iki dakika geç gelse sinirden ve açlıktan köpüren sabırsız millete nasıl da öğretildi self servis. Çünkü self servis güçlü bir şeydir. Sizi çalışanlar ile ayıran çizgide durur ne seçeceğinize tabeladaki ekranlara bakarak karar verirsiniz. İşte bu ince çizgide güçlü görünen siz olursunuz. Bunun hissettirdiği ”ben önemliyim, ağzımdan çıkacak sözler bekleniyor” gibi kendinizi sonsuz önemli ve değerli hissettiren servis türü önemli bir pazarlama sırrıdır aslında. Starbucks getirdiği kahve çeşitleriyle her yıl müşteri sayısını arttırıyor. Bu görsel de o kahve çeşitlerinden üç tanesini görüyoruz. Her gün bir kahve çeşidi deneme hakkınız olsaydı herhalde bir ay sonunda bu markadaki tüm kahveleri tüm biçimleriyle içebilirdiniz. Çeşit bol ise kazanç da boldur. Bu her zaman böyle olmuştur. Starbucks da bunu çok iyi biliyor ve uyguluyor.
- İstikrarlı ve düzenli olarak subliminal reklam yapmak: İnsanın bilinç altına doğrudan etki eden, onların yeme içme alışkanlıklarını tetikleyen subliminal reklamlar yapma bu iki dev markanın da her yıl gündeminde. Bu nedenle de istikrarlı ve düzenli olarak bunu yapıyorlar zaten. Siz farkında olmasanız da aklınıza acıktığınızda hamburger, susadığınız kahve içmek geliyor. Aklınıza hamburger ve kahve geldiğinde ise direkt bu markaların tatları, görselleri ve hizmetleri geliyor. Böylece soluğu bu ürünlerin dükkanlarında almaya devam ediyorsunuz. Bu yazıyı maalesef gecenin bir vakti yazıyorum ve şu görüntü karşısında bile iştahım nasıl açılıyor, nasıl açılıyor anlatamam sevgili parlak fikirler okurları. Tek bir görsel ile insanı sinerji sarıyor. Yani görselden koku yayılma duyusu. Olsa da yesek diyor midem. Yazına devam et diyor beynim. Ve böylece bu markaların nasıl insana algı olarak da hizmet ettiğini bir kere daha anlamış bulunuyorum.
- En ücra köşelerde bile boy gösterebilmek: Gün gelecek köyümüze gittiğimizde bile köy ekmeği değil hamburger yiyor olacak. Gün gelecek memleketin dumanı bol tüten çaylarını içmek yerine hazır kahvelerle devam edeceğiz yolumuza. Bu markalar öyle hızla ve ücra köşelerde ki tercihimiz ve önceliğimiz otomatik olarak onlar oluyor.
- Sıcak ve evcimen, rahat, liberal ambiyans: Son olarak bu maddeyi de ekleyebiliriz. Oraya gittiğimizde hiçbirimiz yabancılık çekmiyoruz. Son derece rahat ve iştahlıyız. Sıcak ve evcimen bir ortamda, rahat ve liberal ambiyansların ortasında yemeye ve içmeye devam ediyoruz.