Neden Beyaz Yakalılar ve Üreticiler Gün Be Gün Fakirleşecek?

Öncelikle kafa karışıklığını gidermek adına mavi yaka – beyaz yaka ayrımını yapalım. Zira bu iki renk, iki yaka biçimi sıklıkla karıştırılıyor. Mavi yakalılar, daha çok bedensel işlerde çalışan, aldıkları maaş asgari ücret, değillerse asgari ücretin altında olan kesimdir. Birçok ipsiz sapsız eşyanın tabiatı gereği mavi yakalı olurken, günümüzde artık üniversite mezunu binlerce kişi de bu kervana katıldı.

Beyaz yakalılar ise daha çok belli bir alanda uzmanlaşmış, düşünsel işlerde çalışan kişilere denir. Cinsiyetlerine göre plaza boy ve plaza girl gibi tanımlarla adlandırılırlar. Çanlar, bu zamana kadar sömürücü kaymak tabaka ile sömürülen sınıf arasında köprü vazifesi gören beyaz yakalılar için  çalmaya başladı. Bu zamana kadar hali vakti yerinde olan, kendilerini ‘‘tuzu kuru” cemiyetinden sayan plaza kesimi için zor zamanlar kapıda. Çünkü sistemin yeni kurbanlara, sömürecek, iliğini kurutacak yeni kaynaklara ihtiyacı var. Mavi yakalılar artık günlük ekmeğini çıkarma derdinde olduğu için herhangi bir mücadele emaresi bile göstermiyor. Ancak ekonomik gidişat ve dünya ekonomisi böyle, aşağıya doğru çekilmeye devam ederse Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor sorusunun en güncel cevabı beyaz yakalıları işaret ediyor.

Bu yazımızda beyaz yakalıların neden gün be gün fakirleşmek zorunda kalacağının analizini yapacağız. Onlarla beraber üreticilerin de. Ama öncelikle beyaz yakalıları biraz daha yakından tanıyalım. Beyaz Yaka sınıfı nasıl doğru ve ortak özellikleri nelerdir?

Beyaz Yakalıların Tarihsel Süreci ve Ortak Özellikleri 

Türkiye’de beyaz yakalı tanımının oluşmasını sağlayan iki önemli atılım gerçekleşti. Bunlardan biri özel üniversitelerin açılması ve bu üniversitelerde radyo-tv-sinema, medya, halkla ilişkiler, gazetecilik ve reklamcılık gibi bölümlerin dolup taşması. Sınavı kazanıp sinema bölümünü seçenlerin her biri, bir Zeki Demirkubuz, bir Nuri Bilge Ceylan olacaklarını düşünüyordu. Tıpkı gazeteciliği seçenlerin Uğur Dündar ve Ali Kırca olacağını düşünmesi gibi. İkinci etken ise her geçen yıl adına plaza denen yapıların gökten zembille inmesi gibi bir anda palazlanması. Plazanın sunduğu çalışma ortamı özgür ve liberal görünüyordu. Maaşı mükemmeldi, çalışma şartları muazzamdı. Saç sakal kılık kıyafet, her şey serbestti. Ama beyaz yakalılar işin içine tam anlamıyla girmeye başladıklarında ”kazın ayağı öyle değilmiş” tespiti bir kere daha gerçeklik kazandı.

4 yıllık üniversitelerinden büyük umutlarla mezun olan beyaz yakalıların büyük bir çoğunluğu kısa süren işsizlik döneminden sonra istedikleri alanda ve mevkide iş buldular. Tabi bir süre (çalıştıkları ofise göre 1 -2 hafta ya da birkaç ay) plazalara özgü o mobbing’in acı şerbetinden içtiler. Üç kat yukarıya (plazalarda asansörler genelde hep yoğundur ve her iş acildir!) fotokopi çekmeye gide gele bacak kası yaptılar. Bugünler de geçer deyip ideallerine, hayallerine, varlıklarının biricik nedenine dayandılar.

Ama zaman geçtikçe beyaz yakalıların en az yüzde sekseni hayallerindeki işin tam olarak bu tarz bir iş olmadığını kabullendi. Bunu kendilerine itiraf etmeleri zaman alsa da onlar sanıyorlardı ki yaratıcı fikirlerin havada uçuştuğu, herkesin inanılmaz arkadaş canlısı ve sevecen olduğu bir ortamın gürül gürül aktığı bir işleri olacak.

Son darbe ise ekonomik kanaldan geldi. Bir dönem aldıkları maaşlarla zamanlı zamansız muson rüzgarları estiren beyaz yakalılar, şimdi ”ateş olsa cürmü kadar yer yakar‘ seviyesine kadar indiler. Bunun nedenini yazımızın ilerleyen kısımlarında okuyabilirsiniz. Önce kısaca üreticilerin cephesine de bir göz atalım.

Üreticilerin Tarihsel Süreci 

Özellikle her ürünün milyon tane çeşidi internet ortamında satışa çıkarıldığından bu yana üreticilerin eski tadı kalmadı. Bir dönem altın çağlarını yaşayan bu kişi ve firmalar önce gümüşe, sonra bakıra kadar geriledi. Onların tarihsel süreci beyaz yakalılar kadar grifit ve karmaşık değil. Üret. Ürettiğini pazarla. Satışı gerçekleştir. İşçilerine ödeme yap. Maliyetleri karşıla. Geri kalanı cebe at. Süreç bu kadar sorunsuz ve basit bir şekilde işlerken, dünyayı ve Türkiye’yi etkisi altına alan virüs ve ekonomik kriz üreticilerin de uykularını kaçırır oldu. İşinin erbabı olan ustalar bile kepenk kapatır oldu. Alım gücünün düşmesi, ihracat ithalat dengelerinin tepe taklak olması, her ürüne en az yüzde elli zam gelmesi hem beyaz yakalıların hem de üreticilerin zor zamanlar yaşamasındaki en büyük etken.

Beyaz Yakalılar ve Üreticiler Neden Fakirleşiyor? 

Başlığı okuyan okurlarımız ”kim fakirleşmedi – fakirleşmiyor ki” diye sorabilir. Bu sorunun cevabını yazımızın sonunda vereceğiz. Üreticilerin fakirleşmesinin en büyük nedeni esnaf ağzıyla söyleyecek olursak piyasanın durgun olması. Bununla birlikte yedek parça temin etmek, etsen bile aynı fiyatla satın almak tamamen hayal ürünü artık. Haliyle herkes birbirine zamlı fiyatları yükleye yükleye bir zaman kar topu kadar olan fiyatlar şimdi kocaman bir çığa dönüştü. Yokuş aşağı, bilinçsiz ve kör bir şiddetle inen çığ önüne çıkan herkesi aman – eyvah dinlemeden ezip geçiyor. Sırada ise maalesef üreticiler ve beyaz yakalılar var.

Beyaz yakalıların fakirleşmesindeki etkenler birebir aynı olsa da onları zora sokan belli başlı ekonomik ve sosyal alışkanlıklar var. Tabiri caizse sürekli takıldıkları concon ortamlar onlar için bile artık çok pahalı! Örneğin Beşiktaş’ta bir reklam ajansında çalışan beyaz yakalı, takıldığı ortamları öyle kolay kolay değiştiremez. Yaşadığı evi ve onun astronomik kirasını da. Bununla beraber hayal pahalılığı onlara da vurunca, bir de özel sektör olduğu için maaşlarını almakta güçlük çekmeye başladıklarında… Bunları bir ihtimal, bir risk gibi söylesek de şu an yüzlerce beyaz yakalı buna benzer durumlar yaşıyor. Ve gidişat bu şekilde devam ederse maalesef, daha yüzlercesi daha yaşayacak.

Gelecekte Nasıl Olacak? 

Geleceğe dair her şeye rağmen umudunu koruyanlar da var, tamamen karamsar olanlar da. Biz büyük düşünür Schopenhauer’e kulak verelim:

Bugün kötü, yarın daha kötü olacak. Ve en kötüsü olana kadar bu böyle sürüp gidecek.

Beyaz Yakalıların ve Üreticilerin Yerine Kimler Zenginleşiyor? 

Pastanın talipleri giderek artarken pasta ebadının hep aynı kalması sistemdeki ana sorunun tek kaynağı. Pastanın ebatları hakkında söz sahibi olan hiç kimse onu büyütmenin derdinde değil. Tek dertleri her zaman için pastadan daha büyük bir dilim alma derdindeler. Beyaz yakalıların ve üreticilerin yerine sayıları giderek azalan (evet artan değil, azalan) simsarlar, uzmanlar, tüccarlar kazanıyor. Zaten dünyayı yönetiyor dedikleri üst akıl, biraz da dünyanın parasını kazanan üst cep değil mi? İşte o cepler dolarken şimdi de üreticilerin ve beyaz yakalıların cepleri boşalmaya başladı.

 

 

Yorum yapın