Ofisi Nasıl Yaratıcılığı Artıracak Şekilde Dizayn Edebiliriz?

Merhaba arkadaşlar. Belki bu yazımızı yeni uyandığınız bir zaman diliminde daha evden çıkmadan okuyorsunuz. Belki de ofisine gelir gelmez her zaman yaptığınız gibi parlak fikirleri açtınız ve bugün neler var gibisinden bir tarama yaparken bu yazıyla karşılaştınız. Eğer öyleye şanslısınız.

Ofise girer girmez atkısını şapkasını çıkardıktan hemen sonra haldır huldur önündeki dosyalarla ilgilenen, çay kahve molası vermeye bile fırsatı olmayan milyonlarca ofis çalışanı olduğunu maalesef ki biliyoruz. Bu yazıyı okuyorsanız bir konuda daha şanslısınız. Zira ofis ortamınızı eğer elinizdeyse nasıl tasarlamanız gerektiğini görecek ve ona göre çeşitli küçük ve büyük değişikliklere imza atacaksınız.

Günümüzde özgürlük eşittir yaratıcılık demek mümkündür. Zira bir zihnin yaratıcı işlere imza atması için evvela özgür olması gerekmektedir. Bu sonuca nereden de vardın öyle diye sormakta da siz özgürsünüz. Ancak mahkum bir zihin, kendi alevinin içinde yitip giden bir mumu hatırlatmalı size. Herhangi bir konuda sabit fikirli olmak, rahat hareket dememek, acabalarla dolu kaygılarla iş yapmaya çalışmak, bırakın yaratıcı fikirler üretmeyi, normal bir fikrin üstünden geçmeyi bile başaramaz.

Özgürlük demek, rahat hissetmek demektir. Rahat hissetmek de ortak bir özellik olarak bilincin kendini rahat bırakması, tıpkı rahatça nefes alan ciğerlerin özgürce şişip inmesi gibi, gelen fikirlerin de aynı özgürlük içinde can bulup hayat vermesi demektir.

Yaratıcı olmayan her iş fikri çalınmaya mahkumdur! adlı makalemiz bizi bambaşka bir noktaya götürüyor. Eğer ortaya attığınız fikirler yaratıcı değil de bir şeyin tekrarı ise, çalınmaya yani tekrarlanmaya mahkumdur. Bu mahkumiyetin matematiksel işleyişi tam olarak şöyledir. Siz bir fikri bilmem kaçıncı kez tekrar ettiyseniz, sizden sonra da biri gelir o fikri çalar.

O fikir sizin değilse itiraz etmeye de çalındı diye feryat figan etmeye de bir alan ve imkan bulamazsınız!

Sıkıcı ve tekdüze bir ofis ortamı. Ya sizce?

Yaratıcılık Nedir? Nelerle Beslenir? 

Yaratıcılık, ortak hareket edilen alanlarda bile zihinsel ve bireysel olarak kimsenin aklına gelmeyen, kimsenin piyasaya ”henüz” sürmediği fikirlerden bir demet oluşturmaktadır. Yaratıcılık, evvela özgürlükle beslenir demiştik.

Bunun dışında temel kaynaklara ve bir arka plana ihtiyacı vardır. Arka planı dolu göstermek yerine bizzat doldurmak ise sizin elinizde. Bunu kitap okuyarak, filmler izleyerek, bol bol yer gezerek, düşünme mesaileri harcayarak elde edebilirsiniz. Herkesin kendi tarzı olduğuna göre o yaratıcılık alanının arka planını tam olarak hangi ürün ve eser çeşitleriyle dolduracağına da yine kendisi karar verecektir.

Biz parlak fikirler olarak sizi belli bir noktaya doğru yönlendirirsek yaratıcılık konusunda size akıl vermiş oluruz. Bu da yaratıcılığın genel karakteristik yapısına ters düşer. Siz de dikkatli olun etrafta yaratıcılık kursları falan açılıyor. Onlara diklenin ve ”siz kimi kandırıyorsunuz yahu” diyerek çıkışın.

Nasıl yaratıcı olunur? Yaratıcılık kursları! gibi zımbırtılarla onların sizi kandırmasına izin vermeyin. Zira önemli olan kişinin kendi ışıklı yolunu kendi tarzı ve kendi benimsediği yöntemlerle keşfetmesi ve inşa etmesidir. Başkasının mutlak desteği sizi yaratıcılıktan daha uzağa taşıyacağı gibi, bir de en kuru, en sıkıcı fikirleri bile size illüzyon gölgeleriyle bulunmaz hint kumaşı gibi gösterecektir.

Etrafta ”ben ne yaratıcı adamımdır ben” diyerek dolaşan ne kadar klişe işletmeci ve girişimci var! Bir de bu açıdan bakarak düşünün.

Çok Ama Rutin Çalışmak Mı Az Ama Yaratıcı Çalışmak Mı? adlı makalemiz ise sorulmayan bir soruyu soruyor ve size kazandıracak olanın çok ama rutin bir çalışma stili mi yoksa az ama yaratıcı çalışma mottosu mu olduğunu gösteriyor. Şimdiden iyi okumalar efendim.

Avrupa Yakası’nın ”yaratıcı” ofis boy’u Şesu

Ofiste Her Zamankinden Daha Çok Yaratıcılığa İhtiyaç Var! 

Neden böyle bir başlık atma gereği duyduk. Zira çağımızda yaratıcı olmak bir lüks değil bir zorunluluktur. Giderek artan nüfus ve büyüyen imkanlardan sonra süper yaratıcı çocuklar bile gündeme damgasını vurmuştur. Sürekli bir yarış iklimi vardır. Buna sosyolojik rekabet de diyebiliriz.

Kim ne derse desin asıl önemli olan yaratıcı mısın diye sordurtmak değil ne kadar yaratıcısın diye sordurtmaktır. Bu, bir aşamadır. Önemli bir aşama hem de.

Ofiste her zamankinden daha çok işler zekaya ve yaratıcı fikre ihtiyaç var. Çünkü markalar, kampanyalar, şirketler, artık ancak özgün olarak yükselebileceklerini ve diğerlerinin arasından sıyrılabileceğini biliyor. Buna biraz olsun özen göstermek yerine tam tamına mesafesi yerinde özenler göstererek, yaratıcısı reklamlara, yaratıcı sloganlara, hiç kimsede bulunmayan müziklere ve renklere ihtiyaç duyuluyor.

Bu nedenle ofislerin gerek tasarımlarıyla gerek de insan ilişkileri bakımından, tıpkı bir yemek tarifinde olduğu gibi ölçüyü tam tutturmaları gerekiyor. Bu yazımızın geri kalan kısmında ofisteki işleyişe ve en sonraki tasarımların nasıl olması gerektiğine bakacağız ve buna göre değerlendirmelerde bulunacağız.

Ofis ortamını şenlendirin ki ofis yaratıcılıkları da kelepçelendikleri yerden özgürlüğe doğru sağlam ve öz güvenli adımlar atabilsinler!

Akvaryum meraklıları için yaratıcı bir fikir balıkları ve akvaryumları sevenler için yaratıcı fikrimiz yazımızın içerisindedir.

 

Ofis Tasarımından Önce Ofis İlişkilerine Dikkat! 

Kişi kendini özgür ve rahat hissettiğinde yaratıcı fikirler başına üşüşür. Bu nedenle önce kişiler arasındaki ilişki o özgürlüğe ve rahatlığa erişmeli. Mobbing denilen çağ dışı uygulamalar ofis ortamından itinayla uzaklaştırılmalı. Kimse kimseyi ezmemeli. Psikolojik şiddetler uygulanmamalı. Yeni gelenler eskiden beri olanlar gibi insanlık dışı ve düpedüz çocuksu ayrımlarlardan kaçınılmamalı.

Ancak herkesin eşit olduğu bir ofis ortamında özgür ve özgün fikirler filiz verir. Bu nedenle Avrupa Yakasındaki Gülce Birsel’in canlandırdığı karakterin çalıştığı ofis ortamını bu anlamda örnek verebiliriz. Oradaki ofis boy’un bile bir söz hakkı vardı. Espriler, şakalar derken ofis yaratıcı fikirlerle dolup taşıyordu.

Ayrıca patron – çalışan ilişkilerini de yaratıcı fikirlerin özgürce dile getirildiği ve uygulamaya konduğu bir çalışma ortamına indirgeyin. Artık herkes farkında ki kimse kimsenin patronluk taslamasıyla bir işi bir yerden daha iyi bir yere taşımıyor. Taşıyamıyor. Unutulmasın lütfen

Saksı yeri olmayan balkonlar için yaratıcı bir tasarım adlı makalemizde sitemizde ne kadar yaratıcı konular adına yaratıcı fikirler olduğuna şaşıracaksınız.

Renkli bir ofise kuş bakışı

Ofis Tasarımı İçin İdeal Fikirler! 

Kesinlikle ıvız zıvırlardan arındırılmış bir ofis olmalı. Sade, güzel döşenmiş, insanların rahatlıkla yürüyebileceği ve hareket edebileceği ofisler. Bunun dışında renkli şeylere de izin verilmeli.

Çalışanlar istedikleri tarzda masalarla çalışabilmeli. Yani bir ofisin tüm masaları kare olacak diye bir kaide yok! Artık yok. Onun dışında ofisin kişi bazlı yerlerinde çeşitli süslemelere, renklendirmelere de izin verilmeli. Bunlardan kimseye zarar gelmez. Bilakis güzel ve kimsede bulunmayan fikirlerin kolayca hayat bulması için uygun alanları doğurur.

Bunun dışında beyaz renginden kaçılmalı. Beyaz, daha çok hastanelere ve müzelere yakışıyor. Ne dersiniz?

Renk konusunda bir tavsiye isterseniz kırmızı, bordo, kahverengi gibi bürokratik ve aşırı renklerden ziyade, daha sıcak renkleri tercih edebilirsiniz. Örneğin yeşil ya da mavi. Çünkü yaratıcı fikirler renkli ortamlardan doğar ve renkli ortamların istediği renkler de ofislerden çıkar.

Özgün ve özgün çalışmalar için ofislerinizi hem ilişkiler hem tasarım bakımından güzelce tasarlayın. Sonuçlarından memnun kalacaksınız.

Yorum yapın