Piyasadaki Tekel Olmuş ve Pahalı Ürünlerin Alternatiflerini Üretmek

Hepimizin bildiği üzere piyasada muhtelif ürünler ve belli başlı markalar tekel oluşturmuş durumda. Tekeli elinde bulunduran ürünler bir ya da birkaç adetle sınırlı. Bir marka tekel olmuşsa, piyasadaki alternatifler onun ürettikleri ve satışa çıkardıklarıyla sınırlı. Bu markala rakip olarak ürettikleri ürünlere alternatif oluşturmak zor. Zor ama imkanlar dahilinde. Bu imkanları ”mümkün” hale getirmek ise her zaman olduğu gibi sizin elinizde.

Öncelikli olarak ”alıntı” ile ”çalıntı” kelimeleri arasındaki fark nasıl bir harften ibaret olmayacak kadar derinse, bir ürünün alternatif ile taklidini üretmek arasındaki fark da bir o kadar derin. Bazı kişiler kopya işler üreterek alternatif ürettiğini sanır. Taklitleri asılları yaşatır tanımı sadece insanlar için değil, ürünler için de geçerli. Bu nedenle bu iki kelime ve iki bakış açısı arasındaki farkı iyi anlamamız gerekiyor. Alternatifler, esinlenerek, feyiz alınarak ve en güzeli meydan okuyarak oluşturulur. Alt metninde ”ben bundan daha iyisini yapabilirim” iddiası vardır. Taklitler ise birebir kopyalayarak meydana getirilir. Alt metninde ”ben bunun aynısını yaparım” ezikliği vardır.

Bu nedenle sevgili Parlak Fikirler okurları, tekel olmuş, pahalı ürünlerin alternatifini üretmek için kolları sıvayacaksanız taklit etmekten sakının. Bu sayede hem piyasada daha sağlam bir duruşunuz olur hem de adınıza açılmış davalarla uğraşmak zorunda kalmazsınız.

Genelde Hangi Sektörlerde Ürün Tekelleşiyor? 

Genelde belli başlı sektörlerde ürünlerin tekelleştiğini görüyoruz. Bunun nedeni o sektöre olan talep yoğunluğuyla ya da sektörün direkt uzmanlık gerektirmesidir. Örneğin ilaç sektörü. Bir ilaç üretebilmeniz için laborant ya da eczacı olmanız yeterli değildir. Eczacı anca ilaçları denetleyebilir, laborantların genel uzmanlık alanları ise kandır. Tek başına ”kimyager” sıfatı da ilaç üretmek için yeterlidir. Başarılı, azimli ve çalışkan bir kimyager olmanız ya da böyle kimyagerlerle çalışmanız gerekir. Tüm bu meziyetleri taşıyan bir kimyager değilseniz direkt bu şıkkı eleyebilirsiniz.

Ürünlerin tekelleştiği diğer sektörler ise elektronik ve gıda sektörüdür. Bu alanlara dikkat kesilerek pahalı gıdaların ve elektronik ürünlerin alternatifini üretebilirsiniz. Tabi alternatif olarak ürettiğiniz ürünlerin en az kendileri kadar kaliteli olması çok büyük bir önem taşıyor. Sloganınız şu olabilir: ”En az onlar kadar kaliteli ve onlardan çok daha ucuz.” Bu motto ile hareket eder ve üretim gerçekleştirirseniz yeni bir tekel oluşturma yolunda emin adımlarla ilerlersiniz.

Bir Firma ya da Ürün Neden Tekelleşir?

Tekelleşme kelimesinin kökünde yer alan ”Tek” hecesi, ürün ve firmaların bu isteklerini açıklar niteliktedir. Piyasada tek olma arzusu firmaların ve markaların tekelleşme arzusunun ana nedenidir. Uçsuz bucaksız bir pazarda çorap satan tek tezgahın size ait olduğunu düşünün. Çorap gibi yaz kış giyilen bir ürünü almak isteyen, ona ihtiyacı olan (yani herkes) gelip sizden alışveriş yapmak zorunda kalacaktır. Tekelleşme iki şeyi tanımaz. Rakip firmalara piyasada tutunma şansı tanımaz. Bu bir. Müşterilere seçim sansı tanımaz. Bu iki. Müşteriler başka seçenek yok mu diye sorduğunda ”tüm seçenekler işte bu gördüklerin” diyerek katalogdaki ürünlerini gösterir.

Şu İş İlgini Çekebilir:  Scooter Üretim Atölyesi Açmak - Röportaj

Agresif Rekabet Nedir? 

Agresif rekabet, Fenerbahçe ve Galatasaray takımları için kullanılan ”ezeli rekabet” tanımlamasına hiç benzemez. Zira bu rekabet tipinde amaç rakiplerini piyasadan tam anlamıyla silmektir. Temel dinamiği ”saldır ve büyü” olan agresif rekabet stratejileri özellikle pazar payı küçülen sektörlerde tercih ediliyor. Bu rekabetin stratejilerini belirleyen uzman kadrolarla çalışıyorlar.

Agresif büyüme adı da verilen bu stratejide, ilk hedef maliyeti düşürmektir. Hangi ürünü ürettikleri ya da hangi hizmeti sundukları önemli değildir. Maliyeti düşürürken kaliteyi standart tutmaya özen gösterirler. Rakiplerin derin bir analizi yapılır ve zayıf yönleri tespit edilir. Bu zayıf yanlardan biri de girmedikleri bölgelerdir. Bu bölgelere yoğunlaşan firmalar başka şirketlerle ortaklık kurarlar ve ”ezici” bir şekilde büyümeye devam ederler.

Haksız Rekabet Yapmadan Fiyat Kırmak Neden İşe Yarıyor? 

Haksız rekabet yapmadan fiyat kırmak çok daha fazla alıcıya satış yapmayı beraberinde getiriyor. Haksız rekabet yapmak suçtur. Bu suça bulaşmadan fiyat kırarsanız hem daha fazla kazanırsınız hem de cezai yaptırımlardan korunursunuz.

Haksız Rekabetin Zararları Nelerdir?

Yazımızın sonunda haksız rekabetin zararları konusunda da sizi bilgilendirmek istedik. Öncelikli olarak bilmemiz gereken şey, rekabeti haksız kılan unsurun bir firmanın gücü ve büyüklüğüyle ilgili olmamasıdır. Bir firma çok büyük ve etkin olur. Onun gölgesinde kalan şirketler, haksız rekabet suçlamasını genelde ezbere yaparlar. Serbest piyasa, firmaların büyümesi ve insanların zenginleşmesi konusunda herhangi bir sınır koymamıştır.

Haksız rekabet bir şirketin rakip firmalarını küçük düşürmesi ve kötülemesi ile gerçekleşebilir. Önceden yayınlanan reklamlarda bir marka diğerinin ismini ve hatta logosunu kullanarak onlarla kendisini karşılaştırabiliyor, kendilerinin daha iyi olduğunu iddia edebiliyordu. Sonrasında bu yasaklandı. Ancak müşterileri yanıltıcı reklamlar yapmak, haksız rekabetin bir numaralı sığınağı ve yöntemi oluyor. Rakiplerini reklamlarda değil çeşitli konferanslarda, panellerde ve fuarlarda kötüleyen şirketler de haksız rekabete yol açar.

Çalıntı fikirlerle iş yapmak da bu rekabet türünün en belirgin özelliğidir. Bazen isim, bazense logo ve slogan çalarak iş yapmaya çalışan firmalar, kendilerini gülünç duruma düşürdüklerini bilmeden, müşteri kazanmaya değil çalmaya çalışırlar.

Haksız rekabetin zararları hem kurumlara hem de alıcılara sirayet eder. Piyasada ne kadar çeşitlilik varsa, ne kadar marka ve kurum bir arada üretim ve satış gerçekleştirebiliyorsa, bu ekonominin canlanmasını sağlar. Ancak haksız rekabette küçük işletmelerin bir bir kapanması ve tekellerin artık ”ezici” bir hale gelmesi, çeşitliliğin sonu demektir. Bir üründe tek bir marka varsa, o marka fiyatlarla istediği gibi oynayabilir. Tabi yasal takibe takılmazsa. Tek marka olmak ürün kalitesini de ister istemez düşürür. ‘‘Nasılsa alıyorlar, almak zorundalar anlayışı” alıcılar adeta bir ceza olur. Yaşadığınız mahallede ve hatta ilçede tek bir market olduğunu düşünün. Her şeyi oradan almak zorundasınız. Alacaklarınız o marketteki seçeneklerle sınırlı kalır. Elinize bir çikolata alıp ”bunun fıstıklısı var mı” sorusunu sorduğunuzda ”yok” cevabını alırsanız, istediğiniz ürünü satın alma ihtimaliniz kalmamış demektir. Aynı şekilde hangi ürün olursa olsun o ürününü daha ucuzunu alma imkanı da elinizden alınmış olur.

Kısacası tekelleşme sonucu ortaya çıkan haksız rekabet, piyasanın değil sadece belli başlı kurumların isteyeceği bir şeydir. Çeşitlilik nasıl insanlar ve kültürler arasında güzelse ürünler ve markalar arasında da güzel olmaya devam edecek.

Yorum yapın