Rakiplerle Başarılı Rekabet Etme Sanatı

Hangi alanda olursanız olun, hangi sektörün hangi biriminde vazife alırsanız alın, her zaman için rakipleriniz olacak. Ama az ama çok, mutlaka olacaktır. Peki rakiplerle baş etmek için nasıl bir yol izlenmeli, nelerden kaçınmalı ve nelere dikkat etmeli? İşte yazımızda buna dair güncel örnekler ve yorumlamalara dayalı bilgiler bulacaksınız.

competitor photo

Rekabet Orman Kanunu Demek Değildir 

İlk kuralımızla başlayalım. Yıllarca bize iş dünyası, aslanlarla kaplanların savaşı gibi gösterildi, lanse edildi. Kazanma ve kaybetme esasına dayalı olması, bu alan içerisinde orman kanunlarının geçerli olduğu anlamına gelmez.

Orman kanunu benimseyenler, avcı kimliklerini iş dünyasına yamamaya çalışan yarı amatör, yarı profesyonel iş adamlarıdır. Ancak onlar en sonunda başarıyı değil mutlak surette kaybedişi bulurlar.

Bilindiği üzere orman kanunları, sertliğe, arkadan vurmaya, acımasız olmaya endeksli bir yaşamdır. Aslolan hayatta kalmaktır orman sınırları içerisinde. Biz ise iş dünyasından ve rekabet dünyasından bahsediyoruz. Demek ki neymiş? Rekabeti gerektirecek ortamlar, o kadar da hayati değildir. Ölmeye, öldürmeye, birilerinin ayağını kaydırmaya lüzum yoktur. Bunlar ancak işlerini kati surette ve hastalık derecesinde ciddiye alan iş adamlarının takındıkları bir tavırdır ve son derece yanlıştır.

Orman kanunlarını terk edin. Bu basmakalıp ve beylik cümlelerden de mümkün mertebe uzak durun. Zira böyle Amerikan ağızlı Hollywood filmlerinden çıkma cümleler, hiçbir şekilde gerçekliği barındırmamaktadır.

Rakipleriniz düşmanlarınız değildir! adlı makalemiz de tam bu noktaya parmak basmaktadır. Rakiplerinize düşman muamelesi yaparsanız, kendinizi de onların gözünde düşman sıfatına bulamış olursunuz. Böylesi sert, askeri ve neredeyse çocukça silahlanmayı gerektirecek hareketlere de eylemlere de ne hacet! Önce barış sonra kazanç! Mottonuz mümkün mertebe bu olsun.

competitor photo

Rakiplerinizle Bir Yerde Karşılaştığınızda… 

Öyle ya iş dünyası sonsuz bir çöl değildir. İlla ki yemek yenilen bir lokantada ya da bir seminerde / fuarda karşılaşma ihtimaliniz çok yüksektir.

Peki iş dünyasındaki rakiplerinizle böylesi ortamlarla karşılaştığınızda ne yapmalısınız? Çoğunluğun yaptığı gibi başınızı öne eğip yemeğinize devam etmek ve görmezden gelme yoluna mı gideceksiniz? O zaman şöyle bir ikaz verelim ki size, bu yaptığınız en başta güçsüzlük, daha sonra da çirkin bir davranıştır. Rakibinizi bir iş yemeğinde ya da fuarda gördüğünüzde bilhassa yanını gidin. Elini sıkın ve centilmence el sıkışın.

Bu yapacağınız hamleler ”ben buradayım, gözünün içine bakıyorum, rakibinim ama dostunum da” imajı çizecektir. İş dünyasında böylesi centilmence ve cüretkar hareketler zor bulunuyor. Herkes rakibini görünce kedi görmüş fare gibi masa altlarına, tuvaletlere kaçışıyor. Sizin rakip olmanız merhabalaşmanıza, dostça tokalaşıp sohbet etmenize engel değildir.

Eh hoşlanmadığınız bir rakipse ya da size bir iş bölümünde kazık atmış eski ortak yeni rakip biriyse öyleyse dilinizi biraz bileyleyip karşı hamleye geçebilirsiniz. Nasıl mı? Tam olarak şöyle.

Rekabet ortamı, bir orman kanunu değildir ama mücadele etmek elzemdir.

Gerekli zamanlarda laf sokmak bir sanattır… 

Fransa’nın komutanı Napolyon, bir savaş arefesinde karşı ordunun komutanıyla atı üstünde savaş meydanında bir konuşma yapar. Efsane olan bir diyalog, iş dünyasına pek ala uyarlanabilir. Napolyan’a diklenen diğer tarafın komutanı şöyle der: ”Siz para, biz ise onurumuz için savaşıyoruz.” Napolyon da istifini hiç bozmadan ”Doğru” der. ”Herkes kendinde olmayan şey için savaşır.

Herhalde gelmiş geçmiş laf sokma tarihinde önemli bir yer kaplamaktadır bu diyalog. İş dünyasını savaş alanına benzetmesek de olur. Ancak şunu unutmayın. İzlediğimiz normal bir futbol maçında bile skoru tayin eden yegane güç, psikolojik üstünlüktür. İlk yarı 0-0 bitmek üzere olan bir maçta yenilen bir gol, soyunma odasına golü yiyen takımın tarumar halde girmesine neden olur.

Sizin de çeşitli alanlarda sokacağınız laflar, takınacağınız tavırlar ve sergileyeceğiniz duruşlar, son dakikada atacağınız bir gol olacaktır. Rakiplerin direncini kırmak için ortalığa para saçmak ya da hiç denenmemiş olanı denemek yerine böylesine küçük görünen büyük etkileri baz alarak hareket edebilir ve son noktayı sözel olarak koyabilirsiniz.

İş Dünyasında Kibirli Rakiplerimizi Nasıl Tongaya Düşürebiliriz? adlı makalemiz yukarıda verdiğimiz örnekle eş değer olarak size birçok taktik verecektir. Tongaya düşürmek istediğiniz rakipleri bu makalemizden faydalanarak alaşağı edebilirsiniz.

Rakiplerinizin Ne Yaptığını İzleyin ve An Be An Bilin 

Kimi yatırımcı ve iş adamları, kendilerine toz kondurmamak adına rakiplerinin ne yaptığıyla ilgilenmez görünür. Tamamen yanlış ve öz güven eksikliğine dayalı bir yanlıştır bu.

Rakiplerinizi de en az kendiniz kadar bilecek, onların ne yaptığını, neler ürettiğini, nelerin peşinde olduğunu bileceksiniz. Zaten iş dünyası ne kadar sonsuz gibi görünse de aslında son derece sınırlı bir alandır. Bu nedenle rakiplerinizin iş hayatında nelerin peşinde olduğunu bilmek, sizin yapacaklarınızı ya da yapmayı düşündüklerinizi doğrudan etkileyecektir. Bilen, bilmeyenden her zaman daha güvenli ve sağlam hareket eder. Bu nedenle bilgiyi bir vizyon haline getirin ve merakınızı rakiplerinizin sahalarına doğru yansıtın.

Bunun için ayrı bir departman bile oluşturabilirsiniz.

Kaybedebilirsiniz ama asla vazgeçmemelisiniz.

Mıymıntı Değil Hızlı Olun 

Şirketler de şirket bilinçleri de bazen insanlar gibi davranır. Onların da elleri, ayakları ve çeşitli huyları vardır. Bu şirketin vizyonu ya da vizyonsuzluğunu gösterir. Bazı şirketler, merkezlerine getirilen anlayış ile birlikte, çıtkırıldım, aman bir şey olmasın’cı ve mıymıntıdır. Öyle mi yapayım böyle mi derken, günlerce saatlerce yaptıkları toplantılarda fırsatları geri teper.

Siz bir iş adamı, bir girişimci ve yatırımcı olarak, teorisyen değil eylem adamı olmalısınız. Bu nedenle saatlerce, günlerce iş yapacağım derken oyalanırsınız, fırsat trenlerini kaçırmış, başkalarına kaptırmış olursunuz. Rakiplerle baş etmek bir sanattır demiştir. Bu sanatı icra etmek de hızlı ve pratik olmaktan geçer.

Rakiplerinizle Düşman Değil Dost Olmaya Çalışın 

İş dünyasında da dünyanın ve ülkemizin geneline yayılan bir sinsi düşmanlık, hasıl olmuş durumda. Siz bundan yakanızı kurtarın ve dostlukla, sevecenlikle hareket edin. Hatta şirket olarak ulus içi ya da uluslararası arenada düzenlediğiniz toplantılara, yemeklere ilk başta rakiplerinizi davet edin.

Bu az bulunur bir şeydir ama hepimiz her şeyden önce insanız. Bu insani kimliği şirketinizin yüzü haline getirirseniz kaybeden değil kazanan olursunuz. Böyle şeyleri söyleyerek saf dillik yaptığımızı sakın düşünmeyin. Ama nezaket ve kibarlık ve tüm bunların toplamında centilmenlik, her zaman bulunmaz nimettir ve en sonunda kazanmanıza yarar.

Rekabet ortamında hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Son Olarak: Kaybedebilirsiniz Ama Asla Vazgeçmemelisiniz 

Bir ihale var diyelim. Ve o çok önemli ihaleyi en büyük rakibinize kaptırdınız. Çoğu iş adamı böyle durumda, ciddi manada depresyona girmekte, enseyi karartmaktadır. Bunun en büyük nedeni psikolojik çöküntüdür. Kaybeden kendini rezil olmuş, sahadan çekilmiş var sayar. Bu da beraberinde eyvah rezil oldum, ben şimdi çalışanlarımın yüzüne bakacağım gibi illüzyon içeren yanılgıları getirir.

Kaybetmek, en insani eylemlerden biridir. Kaybettiğinizde rakiplerinizin eline bir koz vermiş sayılmazsınız. Tam aksine, gücü tamamen onların eline verdiğini düşünerek karşı hamle yapmak için, sahaya daha güçlü ve daha kendinden emin dönmek adına zaman ve deneyim kazanmış olursunuz.

Asla vazgeçmeyin. Vazgeçerseniz, rakiplerinizi sevindirmiş olursunuz.

Yorum yapın