Şirketleri daha insancıl hale getirmek mümkün mü?

İnsancıl hareket etmek ne demek biliyor musun sevgili parlakfikirler okuru? Robotlarda olmayan birtakım erdemleri işin içine katmak demektir. Değişken duygulara sahip olmak demektir. Empati sahibi olmak demektir. Yani vicdan sahibi olmak demektir.

Bu yazımda insanı insan yapan en önemli iki değerin aynı anda irdelenmesinin nelere kadir olacağını ve hangi sektörlerde ne tür değişiklikler yaratabileceğini gözler önüne sersin diye bir yol haritası çizmek istiyorum. Belki 1 kişiyi ikna edebilirim ve o 1 kişi de yüzlerce kişinin hayatına olumlu etki eder o yüzlerce kişi de onbinlerce kişiye olumlu katkıda bulunur…

Bu tip makalelerde genelde keyword (ziyaretçi çekme amaçlı anahtar kelime) kasmıyorum. Ekonomi kaygısını gütmemeye çalışıyorum. Zira işin içine ekonomik kaygı girince bir kalemin bağımsızlığı otomatikman yitirilmiş oluyor. Bu makale sunucuma yük olacak ve kuş uçmaz kervan geçmez makalelerim arasında yerini alacak ama ben yine de amme hizmetimi yapayım. Hep paraya itibar edecek değiliz ya biracık da gönüllere hitap edebilelim.

Sevgili parlakfikirler okuru sence şu anda ekonomik sistemde kol gezen oyuncuların kaçta kaçı sahiden aynı anda hem vicdanlı hem de akıllı hareket edebilme başarısını yani insancıl olabilme başarısını gösterebiliyor?

Taksiciler mi?

Avukatlar mı?

Dürüm satan esnaflar mı?

Giyisi dükkanları mı?

İmalat sanayinde fason üretim yapan girişimciler mi?

Emlakçılar mı?

Falcı dükkanları mı?

Araba üreticileri mi?

Yedek servisler mi?

Bu oyuncular arasında hem vicdanlı hem akıllı hareket edenlerin oranı çoğunlukta mıdır? Hiç zannetmiyorum… Birçok birey o çok sevdiği siyasi partilerinden vicdanlı ve akıllı olmalarını istiyor ancak iş kendilerine geldiğinde katıksız bir vicdansızlık örneği ya da akılsızlık örneği sergiliyorlar.

“Sorunu ideolojilerde aramak yerine kendinde aramayı” reddeden veya buna cesaret edemeyen bireylerin davranışlarına örnekler vereyim.

——————————-

Siyasi partilerin linçlerine karşı dururlar ancak iş kendi tabularına azıcık dokunan bireylere geldiğinde linçten geri durmazlar.

Toplumun genel olarak daha iyi ve daha sağlıklı, daha rahat hizmet görmesini savunurlar ancak bunun için kendi işlerinden feragat etmeleri gerektiğinde türlü türlü kılıfların ardına saklanıp “hani nerede iş gücü piyasalarını korumak” diye savunurlar.

Halkların eşitliğini ve maddi kaynakların orantılı dağıtılması gerektiğini savunurlar ancak ellerine fırsat geçtiğinde yaptıkları iki gramlık hizmet karşılığı bir insanın servetini almaktan gasp etmekten geri durmazlar.

Cinsiyetlerin eşitliğinden ve tecavüz karşıtlığından bahsederler ama “kadının beyanı esastır, tanığa ve delile gerek yoktur!” şeklinde apaçık bir garabet, cehalet, cinsiyetçilik içeren bir görüşü “fırsat eşitliği'” kılıfıyla savunaraktan hukuk düzenine tecavüzün Allah’ını yaparlar ve masum gençlerin iftira sonucu 25 yıl ceza almasına göz yumarlar! Üstüne de cinsiyetçiliğin ve ayrımcılığın tillahına imza atarlar… (bak bu bahsettiğim örnek her ay yüzlerce kez gerçekleşiyor, ciddiyim. Tek bir gün cezaevinde kalsa neredeyse intihar edecek olan bazı iftiracı şahsiyetler; kendilerini entrikaların döndüğü dizilerde zannedip basit bir intikam veya hasetlik duygusu ile bir gencin en az 6 579 koca gün cezaevinde kalmasını sağlıyorlar. Hayatlarına sinkaf ediyorlar, üstelik bu hukuk cinayetini her gün ve her ay işliyorlar.)

Adaletten bahsederler ancak işin içine kendi çıkarları girdiğinde yalancı şahit göstermekten ve sahte evrak tanzim etmekten geri durmazlar.

İfade özgürlüğünü savunurlar ancak iş kendi çıkarlarını tehdit eden ifadelere geldiğinde her türlü adaletsiz sansüre başvururlar.

Torpil ve kayırmaya karşı olurlar ancak kendi çıkarları için torpilin tillahına başvururlar.

Sözde bilginin serbestçe dolaşımına destek olurlar ancak okumak için kitap çalan bir hırsızın 7.5 yıl ceza almasına karşı en ufak bir üzüntü dolu duygu kıpırtısı yaşamazlar.

Ceza affı ile ilgili örgüt kurarlar ama bu örgüt birilerini affetmek şöyle dursun amasız cezalar yağdırılması için ellerinden geleni yapar.

Halkların eşitliği ve kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme hakkını savunurlar ama işin ucu kendilerine dokununca türlü türlü kılıflar türer.

Önemli olan bir insanın dışı değil, maddi zenginliği değil içi derler ama iş başa düşünce zengin kocacıklar için alttan alta amasız savaş verirler.

Sözde ağaçlar için mücadele verdiklerini iddia eden gösterişler yaparlar ama hayatları boyunca bir ağaç dikmedikleri gibi evinin önündeki ağacı manzara kapatıyor diye kesmekten, kestirmekten geri durmazlar.

Hukukun üstünlüğü ve milletin iradesi derler ama alttan alta gücü olabildiğince tek bir noktaya toplamak için çaba gösterirler.

——————————

Sevgili parlakfikirle okuru, bu yazının bir sistem eleştirisi olduğunu falan mı zannediyorsun? Hayır öyle değil aksine sistem güzellemesi…

Bayılıyorum bu sisteme 🙂

Tamam; itiraf edeyim çok da bayılamıyorum . Tabiat itibariyle her sistemin kusurları vardır ve bu kusurlar da değişimlerin, yenilenmelerin öncüsüdür. Her ne kadar bu kusurları kabul etmek ve insan olmanın gereği olarak bu kusurları gözetip onarmak gerekse de “her zaman var olacak olan ve ne yaparsak yapalım tamamiyle onaramayacağımız, yerlerine hep yenilerinin gelmesi kaçınılmaz olan bu değişken kusurlara” bazen dayanamıyorum, o kadar da ufo değilim…

Biz insanlar birey olarak kendimiz “ikiyüzlü” olduğumuz için şu az evvel yukarıda sıraladıklarım gibi yüzlerce ikiyüzlülük örneklerini sergilediğimiz için e doğal olarak da sistemlerimiz de en az bizim kadar “ikiyüzlüler“.

He şöyle bir şey var, eğer ki sen birey olarak ikiyüzlülük “kötü bir şey diyorsan” o zaman bu sistem senin için elbette uyumsuz olacak. Ancak sahiden ikiyüzlülük senin için kötü bir hareket mi acaba? Yani sen hayatında hiç ikiyüzlülük yapmadın mı? İyi bak geçmişine ve yapacaklarına…

İkiyüzlülüğün iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar verme yetkisi de başlıkta bahsettiğim türden “insancıllıktan” ileri gelir. İnsanlık burada başlıyor! Ben bir ufo bakış açısıyla bunun iyi ya da kötü olduğunu tayin edemesem de siz insanlar buna karar verebiliyorsunuz ve gördüğüm kadarıyla bu ikiyüzlülüğün fazlalığını siz de pek hazetmiyorsunuz.

Belki çok istisna bir insansındır sevgili parlakfikirler okuru ve ikiyüzlülüğün belirli bir doz aşımına karşı çok duyarlısındır ve kendi hareketlerinde de bunu yapmamaya dikkat ediyorsundur. İşte o zaman sana söyleyecek bir şeyim yok, umarım senin gibiler için bir çıkış yolu vardır bu düzende…

Sevgili okur; eğer ki düzenden memnun değilsen yapman gereken kendini değiştirmek, sisteme çamur atmak ikinci sırada geliyor. Zira sistemi var eden sen ve senin gibiler. Öyle ki bu sistem senin arz ve talebine göre şekilleniyor. Tıpkı devasa büyüklükte bir anonim şirket gibi… Bir şirket sizlerin ondan beklentinize ve sizlerin o şirkette çalışırken ve o şirketten tüketirken takındığınız tavırlarınıza göre şekillenir.

Ben bu yazımda ikiyüzlülüğü kötü bir erdem olarak nitelendirmiyorum. Bunun takdiri ve vicdani muhasebesi okuyucularına aittir. Sadece bir inceleme yazısı yazıyorum, bilim adamı tarafsızlığı ile sanki uzaydan gelmiş bir ufo gözüyle yazıyorum bu yazıyı.

Eğer ki şirketleri daha ılımlı, daha insancıl, daha sevecen hale getirmek istiyorsanız en başta sizin değişmeniz gerekmektedir.

• Sadece para kazanmanıza yardım eden ve SADECE bu yöne odaklanmış olan şirketlere itibar etmeyin.

• Sizinle daha iyi iletişim kuran ve sorunlarınıza esnek çözüm sunabilen şirketleri tutun.

• İkiyüzlü olan şirketlerdense gerçekten vaat ettiklerini yapan veya hakikaten yapmaya çalışan şirketlerde çalışıp bu şirketlerin reklamını yapın.

• Tek amacı kendi çıkarlarını korumak olan insanlıktan çıkmış ve tek bir maddi amaca odaklanmış mekanik robotlara dönüşmüş eski ve köklü şirketlerin yerine daha organik, daha temiz, daha ılımlı, daha sıcak şirketçikleri tercih ediniz.

İnsanı köle yapan, onları süründüren, istismar eden şirketlerdense robotları ve yapay zekayı kölesi yapmış olan şirketleri tercih edin!

• İleri teknolojinin hakim olduğu ve kendini hergün değiştirip geliştirebilme cüretine sahip şirketleri seçin ki hem uzun vadede daha kaznaçlı çıkın hem de insanı istismar eden sistemlere prim vermeyin. İnsanlar yerine robotları ve yazılımları istismar eden şirketleri kullanın.

• Çocuklarınızı ve çevrenizi böylesi şirketler kurmaları ve böylesi insancıl şirketlerde çalışmaları için teşvik ediniz.

• İnsanın temel haklarının seyehat özgürlüğü, çalışma hakkını, dinlenme hakkını, ifade özgürlüğünü, can ve mal hakkını gözeten ve koruyan insancıl şirketleri destekleyin.

Yorum yapın