Sosyal medyanın gerçekleri ve günlük hayata etkisi

Dünya hakkaten garip yer arkadaşlar. Bazen herşey olağanüstü sıradan ve vasatken karşımıza çıkan trajikomik, enterasan, tezatlıklarla dolu ilginç keşifler; yaşama daha bir sıkı tutunabilmemizi ve de yeni şeyler keşfetme isteği sağlayabiliyor…

Mesela size son zamanlarda üzerinde çokça düşündüğüm ve sorguladığım yeni trajikomik keşiflerimden bir tanesinden bahsedeyim. Sosyal medya adı verilen bu mecra; gerçekten tek kelime ile komedi; dahası benim açımdan trajikomik bir keşif. Bu laflarıma sebep olan husus ise; sosyal medya denilen olaya bütünsel açıdan baktığımızda kaportanın altında kendini beğenme, üstün görme, egoistlik, bencillik, kıskançlık, histrioniklik gibi duygu, dürtü ve de düşüncelerin istismar edilmesinin söz konusu olmasıdır. Üstelik bu mecraya dışarıdan ilk defa bakan çok yabancı bir adam der ki; insanlar ne sevgi pıtırcığı, kelebek gibi, harika, melek bir yaratık der geçer.

Bir kez de durumu şöyle düşünerek gözlem yapın; sözde arkadaşlarınızdan oluşan o listenizdeki 500 civarı insanın her sene en güzel 5 anının fotorafını, video’sunu, mesajını paylaştığını ve de bu konuda birbirleriyle kıran kırana yarıştığını hayal edin…

Sosyal medya hesaplarındaki ana sayfanızın kısa zamanda; insanların her dakika olabilecek en olumlu, süper eğlenceli, zevkli, hazlarla dolu, hatta daha da ileri gideceğim orgazm yüklü yaşantılar sürdüğü ancak; sizin dünyanın en ezik, en zavallı, en adi insanlardan birisi olduğunuz konusunda ikna çabası içinde yırtındığına şahit olacaksınız…

Bunun adı bir algı yanılsamasıdır.

Bunun adı bir ilizyondur

Hayaldir

Gerçekten uzak olan şeydir

Sahte ve yapmacık olandır

Kasıntılıktır

Sahte tatmindir

Ancak öyle bir ilizyon düşünün ki ortada bir ip olduğunu adınız gibi bilmenize rağmen halen “galiba ortada ip mip yok?” diye düşünmenize yol açsın. İşte sosyal medya adı verilen gösterinin sırrı da burada yatmaktadır. Hatta adı bile söz konusu sahteliğin bir parçasıdır.

-Sevgili okurum sen hiç hayatında tuvalette çatır çutur büyük abdestini yaparken selfie çeken ve de altına da “çok üzgünüm ama bugün galiba kabız oldum, ahanda kanıtı” diye yazan birisi gördün mü?

-Ya da sen hiç hayatında kirayı ödemediği için tahliye talepli hacize mağruz kalan bir adamın ofisine gelen icra memurunu masayı sökerkene çektiği bir fotoğrafı sosyla medyada paylaştığını gördün mü? Altına da “galiba bu sefer harbiden sı..’tık” yazdığına şahit oldun mu?

-Veyahutta sen daha önce o instagram’da halk otobüsünde sıradan bir iş günü için sabahın köründe ayakta tek başına selfie çeken birini gördünüz mü?

Bunlar gibi trilyon tane iyisiyle, kötüsüyle, gerçek hayat anları sıralayabilirim.

Hoş, gerçi son zamanlarda facebook artık çoğunlukla siyasi arena haline gelmiş durumda ama geriye kalan sosyal medya mecralarında durum aynı…

Gerçek ve sıradan, vasat, gündelik hayata dair en ufak bir şey paylaşmayan adamlar 36 yıllık hayatında epi topu 2 hafta gittiği o yurtdışı tatilinde 86 tane fotoğraf paylaşmaktalar ki daha evvelden sosyal medya hesaplarındaki o güne kadar yayınladığı, paylaştığı fotoğraf sayısı 62’yi geçkin değildir…

Yani sonuç olarak insanlar GENEL İTİBARİYLE sosyal medya’da paylaşım yapmak için hayatının olabilecek en güzel, en süper anlarını beklemekteler… En harika anları seçmekteler. Her ne kadar orada “şu anda neler düşünüyorsun?” diye yazsa da o adam hiçbir zaman sahici düşüncelerini tüm gerçekliği ile oraya yazmayacaktır. Bunun yerine ona buna gösteriş yapmak, hava atmak, kendini tatmin etmek ve de ezilmiş ruhuna sahte, geçici besinler bulmak için; yapmacık, uçucu, kısa mutluluklarını, olabilecek en iyi halini etrafta sanki her saniye öyleymişçesine ve o durumdaymış gibi var gücüyle paylaşacaktır…

Kendinin gerçek hayatta olduğu veya göründüğü kişiden aslında çok daha iyi ve güçlü biri olduğunu kanıtlamaya çalışacaktır…

Daha da kötüsü olmadığı biri gibi görünerek kendi kendini azıcık da olsa bir yerde bir kez olsun tatmin edecektir. Zira söz konusu şahsiyet reel hayatta kendi hiçbir zaman doğru düzgün tatmin etme fırsatı bulamamıştır… Esasında günlük yaşantısında hep bir eziklik ve kompleks içerisindedir.

Tüm bunlar sosyal medyayı aktif takip eden kişide gerçek ekonomik ve de sosyal hayatında bir burukluk, mutsuzluk, tatminsizlik, heves yitimi, sıradalanlaşma yaşatacaktır. Zira artık algısı değişmiştir.

İşin ilginç tarafı; sosyal medya’nın adında geçen o sosyal kelimesi aslında gayet yerinde bir kullanımdır. Sosyal demek toplumsal, toplum demektir. İnsanla alakalı olan anlamına gelmektedir.

Üzülerek belirtmeliyim ki insanoğlunun esasında nasıl bir sosyal varlık olduğunu gerçek hayatta olduğundan daha da çıplak yansıtan bu mecraya ne kadar teşekkür etsem az…

Yani olması gereken de bu, bravo hepimize, biz insanlar da işte tam böyle bir şeye layıkız…

Haydi sağlıcakla kalın, bugün hiç de optimist(olumlu ve bardağın dolu tarafına odaklanan ve bunun için acı gerçekleri görmezden gelen) ruh halinde değilim. O sebeple birilerini kırdıysam affola.

Not: Yazım genellemeler içermektedir; istisna insanlar asla fazla alınıp darılmasın…

“Sosyal medyanın gerçekleri ve günlük hayata etkisi” üzerine 2 yorum

  1. ‘İnsanoğlunun aslında ne tür bir sosyal varlık olduğunu göstermesi’ demeciniz ve oradaki farkındalığınız hoşuma gitti. Beğendim yazılarınızı.

    Yanıtla

Yorum yapın