Sunum Yaparken Duru, Sade Ve Berrak olmanın önemi

Hepimiz belli başlı işlerde çalışmak durumundayız. Her iş, aynı zamanda bir üretim noktasında çalışmak, sıfırdan ürün ya da hizmet üretmek demektir. Ancak iş, bu kadarla kalsa iyi. Tıpkı eski ilkokul ve lisede okuduğumuz zamanlardaki gibi. Bir dersi anlamak, sınavdan geçer not almak ve ödev yapmakla iş bitmiyordu o dönemlerde de. Aynı zamanda tahtaya çıkıp sözlüden geçmek ya da verilen konuyu güzelce anlatmak gerekiyordu.

Diyebiliriz ki iş hayatında yapılan sunumlar da, bir şekilde okul dönemimizdeki anlatımların bir başka uzantısıdır. Sunum kültürü ya da sunum yöntemi diyelim biz buna, Amerika çıkışlı bir iş koludur. Önceden raporlama denilen bir zımbırtı söz konusuydu. Zımbırtı diyoruz ki hiçbir şekilde karşılığını veremeyen bir yöntemdi bu. Bir iş, bir ikna, bir talep, içerik ve üslupta yetkin ellerce yazılsa da asla bekleneni veremiyordu. Normalde bir saatte anlatılacak bir konu, 100, 150 sayfalık sıkıcı, buhranlı, okuyanı bunaltan ve bittiğinde çok da bir şey katmayan metinlere dönüşüyordu.

Eve iş getirmekten nefret eden insanlar, evde yazılan sıkıcı iş raporlarını, tıpkı sıkıcı bir romanı okumak zorunda kaldığı anlardaki gibi ıkına ıkına, zorlana zorlana okuyordu. Dosya ve rapor haline getirilen bu metinler, modernleşen iş yaşamıyla birlikte yerini sözel anlatıma, yani bir başka deyişle sunuma bıraktı. Artık irili ufaklı tüm şirketlerde, bir işin anlatımı yazılı raporlarda değil sözlü sunumlarda gerçekleşmektedir. Önce neden Türk insanı olarak sunum konusunda zorlandığımızı açıklayalım; sonra sunumun iş yaşamındaki yararlarını ve en sonunda da sade ve berrak anlatımın bu sunumlar içerisindeki önemini.

Bu arada konumuzla ilgilenen sevgili parlak fikirler ek olarak İkna Edici Satış Yaparken Hikaye Anlatmanın Önemi adlı makalemizi de okuyabilirler. Böylece sunum konusunda bilgiler pekiştirilmiş olacak ve daha aydınlatıcı bilgiler ışığında gerekli bilgiler alınacaktır.

s1

Çizgilerle sunum yapmanın resmi

Türk İnsanı Olarak Sunum Yaparken Niçin Bu Kadar Zorlanıyoruz? 

  • Başta da dedik. Sunum, kapitalizmin beşiği olan Amerika’dan çıkmış bir iş tekniğidir. Tamamen Batılı olan sunum tekniği, Akdeniz insanı olan biz Türklere, bolca stres ve heyecan kaynağı oluşturmaktadır. Türk insanı heyecanlıdır. Ve böylesi topluluk önü konuşmalarda epeyce gerilen, utanıp sıkılan bir yapıya sahiptir.

 

  • Her toplumun içine işleyen toplumsa yapı kodları mevcut. Birileri sıcakkanlı birileri fazla soğukkanlı olabiliyor. Örneğin bir İngiliz’e verin sabaha kadar sunum yapsın. Bir Alman’a verin 5 dakikalık bir şeyi 50 sayfa planlasın. Biz Türkler ise, yapı gereği hemen başlasın bitsin kafasında olan bir milletiz. Onun için sunum yapmak, bize epey şamatalı ve son derece yersiz bir eylem gibi görünebiliyor. Yani zorlanmamızın başlıca iki nedeni var: Hem ister sosyal hayatta ister iş yaşamında olsun içimize ve kimliğimize sinen utangaçlık, diğeri de bu tür yöntemleri fuzuli ve çocuksu bulmamız.

 

Peki çözüm ne? Sade ve berrak anlatımın önemini kavramak ve en başarılı sunumlara doğru düzgün hazırlanmak için ne yapmalıyız? Başlamak, başarmanın yarısıdır derler. Her sunum da, söz konusu işi kapmak, söz konusu projeyi hayata geçirmek için fırsat kapısıdır. Başarısız geçen bir sunum, gerçekleşse bolca para ve başarı kazandıracak bir işin baltalanmasına neden olabilir. Başarılı bir sunum ise, amiyane tabirle göz boyamak olacaktır. Ama zaten halihazırda var olan birçok işin çıkış noktası profesyonelce göz boyamak sanatı değil midir?

Şu İş İlgini Çekebilir:  İŞ HAYATINDA İSTİKRARIN TEMEL KURALLARI

s2

Kendinden emin bir gülüşle yapılan bir sunum

Sunum Yapmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler?

  • Duru, sade, berrak yani kısacası başarılı ve akla yatacak bir sunum mu gerçekleştirmek istiyorsunuz. Birtakım püf noktaları dikkate alır ve uygularsanız sunumunuz beklediğinizden de iyi geçebilir. Hatta son cümlenizi kurup noktayı koyduktan sonra alkış bile alabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken incelikleri parlak fikirler olarak sizin için derledik. İşte onlardan birkaçı ve en önemlileri:

 

  • Sunumdan iki saat öncesinden yemeyi kesin. Uzmanlar dolu bir midenin konuşmaya ve diksiyona doğrudan olumsuz manada etki ettiğini ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle ne olursa olsun, sunum günün hangi saati olursa olsun yemek yemeyi 2 saat önceden kesin. Örneğin sunumunuz saat 14.00 da mı? Mümkün mertebe en son yemeğini saat 12de yemiş olun. O da en geç. Boş mide, ağız yapısının daha kolay çalışmasını sağlayacaktır. Buna ek olarak bir de bol bol su ve sıvı şeyler tüketmeye bakın. Soda ve portakal suyu, önerilen sıvılardan birkaçı.

 

  • Sunumuzunu prova edeceksiniz bile, bunu bir gün önceden kesin. Yani sunumuz Salı günü ise son provanızı Pazartesi yapın. Tıpkı sınava girecek olan öğrencilerin uyguladığı taktik gibi. Son gün, yaptığınız çalışmalar sizi heyecanlandırmaktan ve kafanızı karıştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. O nedenle çalışkan bir öğrenci olun ve işinizi, ödevinizi, sunumunuzu son güne bırakmayın.

 

  • O gün en rahat ya da en sevdiğiniz iş kıyafetlerini giyin. Rahat görünmenin ve rahat olmanın birinci yolu kendinizi rahat hissedeceğiniz giysilerin içinde olmaktır. Bu nedenle iş yerinizin müsaade ettiği ölçüde spor kıyafetleri tercih edin. Sıkışık bir gömlek, bunaltan bir ceket, anlatımınızı da aynı oranda baltalayacaktır.

 

Gelelim ana konumuza. Buraya kadar iyi geldiniz. Şimdi bir de yapacağınız sunumun içerik ve üslubuna değinelim. İşin anahtar kısmı da bu zaten.

s3

Kalabalıklara karşı bir sunum

 Duru, Sade ve Berrak Bir Sunum Yapmanın Önemi 

  • Netlik, ağırbaşlılık demektir. Muğlak ifadelerden kaçının. Net ifadeler kullanın. Cümlelerinizin vurgusu da yapısı da net ve kendinden emin olsun. Hangi kelimeleri kullanmaktan itina ile kaçınmalısınız: Belki, olabilir, kim bilir, sanırım, galiba… Bu ve türev kelimeleri bir kez olsun kullanmayın. Net olmak, belli bir oranda algılara ağırbaşlılık izlenimi verecektir. Sunumunu yaptığınız işin ne kadar eminliğinde olursanız karşı taraf da size ve işinize o derece güven duyacaktır. Güven de saygı doğuracaktır. Kim saygı duyduğu bir işi kabul etmez? Saygı, güven ve netliğin ise altını çizdiği ana öğe anlamdır. Kişi anladığı şeye inanır, inandığı şeye onay verir. Onay görmek istiyorsanız bir saniye olsun netlikten ödün vermeyin.

 

  • Berrak bir anlatımın sonunda insanlar sizin anlattığınızdan fazlasını düşünecekler. Çünkü ancak duru bir zihin daha fazlasını düşünme alanını ve imkanını bulur. Karşı tarafın zihnindeki bu duruluğu da anca sizin duru anlatımınız oluşturacak ve tetikleyecektir. Kafa karıştırıcı olursanız karşı tarafın karışan zihni de aynı oranda çıkmaza girecektir. Anlattıklarınızdan daha fazlasını düşündürtmek istiyorsanız, anlattıklarınızın tabiri caizse kılçıksız olmasına özen gösterin. Ancak kılçıksız anlatımlar boğazdan direkt geçer ve damakta güzel bir tat bırakır.

 

  • Duru bir anlatım aynı zamanda cool bir hava yaratmış olacaktır. Hangi iş sahasında olursa olsun, kısa, öz ve duru anlatımlar, ifadeler netice olarak karizmatiktir. Lafı eveleyip geveleyen, uzatan, dallandırıp budaklayanlar ise, karşı tarafın algısında ergenlikle, çocuklukla ya da amatörlükle addedilir. Bundan kaçınmak tamamen sizin üslubunuza bağlı.

 

  • Son olarak herkesin anlayacağı dilden konuşmuş olacaksınız. Böylece karşı taraf sizinle otomatik olarak özdeşleşmiş olacak. Karşı taraf ha bu bizden diyecek. İşte iş yaşamında ve sunumunda ”bizden” dedirtmek başarıya giden yolun sihirli ve en büyük adımını atmaktır.

Yorum yapın