Tarım sektöründe daha verimli üretebilmek için taktiklerle ve doğru-yanlış görüşlerle dolu doğru bir sayfadasınız…
Yeni bir tarımsal alanın çiftçisi olabilirsiniz. On yıllar boyunca aynı bölgelerde, aynı köy yerinde tarım işçileri olan bir çiftçi de olabiirsiniz. Ne olursa olsun hala birçok bölgemizde yoğunlukla çiftçilerimiz şikayet halinde kan ağlıyor.
Peki bunun vebali hep yüksek yerlerde ve konumlarda yetki alanları geniş olan devlet yetkilileri mi? Tarım Bakanlığı mı? Yoksa biz tarım işçilerimizi verimli bir şekilde istihdam edebilmek ve diğer alanlarda daha hızlı ve daha kaliteli üretimler için kendi gücümüzden ve bilimin ışığından yeteri kadar faydalanmıyor muyuz?
Her zaman için işçi olsun, köylü olsun, bir toplumun üretici vasfıyla iş yapan kolları, suçu tamamen başkasına atma eğilimindedir. Bu tutum ise yanlış bir sosyolojik çıkarsamadan başka bir şey değildir. Bizde özellikle kır bölgelerimizde yaygın anlayışlar temel disiplin fonksiyonları açısından ikiye ayrılır.
Bunlardan ilki ”adamlar yapıyordur”bakış açısıdır. Hep yurt dışına ve oradaki insanların üretim ve tüketim değerlerine gıpta ile kıskançlık harmanı bakmamızdan kaynaklı bir yabancılaşma, bir kendini değersiz hissedip hakir görme politikasıdır bu. Adamların ”nasıl” modern ve dolayısıyla keyifli olduğunu bize medya göstermiştir. Ama bunların yollarını bizden saklamıştır da. Aynı şey nice bilimsel ya da ticari açıdan nihai başarıya erişmiş insanlar için de geçerlidir.
Medya bize taşır, nakleder ama neyin nasıl olduğunu tam olarak açıklamaz. Bu açıdan baktığımızda medyayı kötü niyetli görebiliriz. Ama bilimi asla. Çünkü bilim evrenseldir ve herkesin yararınadır. Ancak yine de bilimsel ürünlerin ve icatların da kamuya para ile satılıyor olması bir kısır döngü oluşturuyor. En azından bilimsel fikirler üniversite kapılarından dışarı çıkabılmeli ve serbestçe dolaşabilmelidir. Dolaşabilmelidir ki insanlık daha organik, daha huzurlu ve mutlu bir dünyaya daha kısa sürede ulaşabilesin…
Demek ki bilimsel gelişmeler evrensel ama parası olana. Hani George Orwell’ın Hayvan Çiftliği romanında yaptığı müthiş tespit gibi: ”Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha da eşittir.” Bu ironik söylemden de ortaya çıkarılan yegane gerçekliğin bize gösterdiği gibi bilimsel buluşların bazılarından herkes faydalanabilir mi? Hayır. Parası, imkanı olan herkes faydalanabilir.
Demek ki para ve imkan gibi ticari değerlere de sahip olmak gerekiyor. Bu yazımızda bilimin tarım alanında uygulanmasının neden gerekli olduğunu madde madde açıklayacağız. Daha sonra ise tarihteki bilimsel buluşlardan bir seçki yapıp bugüne nasıl geldiğimizi aktaracağız. En sonunda ise tarım işçilerinin istihdamını gerçekleştirmek için bilim ve hesap dünyasıyla hareket etmemizin hem işsizliğe hem de çiftlik sahipleri için kaldırabileceğinden daha ağır şartlara gark olmaması için nelerin çözüm olarak üretebileceğine göz gezdireceğiz.
Eski filmlerde görüldüğü üzere çiftçi imajı önceden çok daha ilkel, çok daha primitifti. Çizmeleri, kırbacı ve bıyığı olan herkes çiftlik sahibi ya da ağa olabilirdi. Artık kimse ağa değil. İlla birine ağa diyeceksek bu bilim ve teknoloji olabilir ancak. Kahvesini yudumlayıp çiftliğinin ve üretim değerlerinin son halini laptobundan takip eden yeni çiftçi modelleri ve imajları var artık. Hala ilkel güdüleri ve metotları kullanan herkes ise 5 – 10 seneye kadar devrini tamamen bitirecek. İnternet varken hala radyodan haber almaya çalışırsan bir şeylerin gerisinde kalırsın çünkü.
Yüksek Teknolojili Tarım Yapmak adlı makalemiz de tam olarak buraya uygun ve okumanızı bilhassa rica ederiz. Çünkü uzun vadede günümüzün şartlarını baz alacak olursak teknoloji ve bilim dediğimiz şey kafa kafaya ilerleyen iki kardeş yenilik. Bilimsel bir gelişim teknolojinin can damarını oluştururken, her teknolojik yenilik de bire bir olarak bilimin safhına geçiliyor. Akılcı bir tarım ile akılla para kazanmak isteyen herkes yüksek teknolojili tarım yapmak zorunda. Bunun nasıl olacağını ise linkimize tıklayarak öğrenebilirsiniz.
Tarımda Bilimi Kullanmak Neden Gerekli?
Bilimin etimolojik kökeni ”bil” kelimesinden gelmektedir. Bilim ile iş görmek bilerek iş görmekle eş değerdir anlayacağınız. Örneğin çok basit ve küçük bir örnek verelim. Kimya bilimi bu kadar gelişmeseydi nitrat ile fosfatı tam olarak ne kadar karıştırmamız gerektiğini asla bilemezdik. Zaten zamanında bu bilgi olmadan nitrat ile fosfatın karıştırılması gerektiğini bile bilmiyorduk.
Bilimin zincirleme metodolojisi sayesinde önce karıştırılması gerekenlerin varlığını öğrendik, sonra da ne kadar karıştırılması gerektiğini. Bilerek hareket etmek, çağın budalaca fikirlerini ve cahilliklerini bir kenara bırakıp ileriye yönelmek demektir.
Bilimin sayesinde birçok aygıt ve cihaz geliştirildi. Bunlara bir sonraki başlığımızın altında görseller ve küçük bilgi kırıntıları ile birlikte değineceğiz.
Peki ülkemizde bilim bilim diye bir biz konuşuyoruz da böyle, her alanında aynı tempoda bilimsel veriler ve yapılar kullanılıyor mu? Elbette hayır. Özellikle doğu, iç anadolu ve kuzey doğu bölgelerinde hala ilkel metotlar kullanılıyor. Kullanılmak zorunda olunduğu için. Ya da bazı çiftçilerin işlerine öyle geldiği için. Bu da çıkmazlara, çağın gerisinde kalmaya ve bir türlü verimli iş yapamamaya neden oluyor.
Bunlara dikkat etmek gerek. Bize gösterilen şeylerin bir de evimize kadar kargolanmasını beklemememiz gerekiyor. Araştırmamız, bulmamız, en uygun fiyatlarla en uygun yenilikleri çiftliğimize katmamız gerekiyor.
Bilim ile ilerlemediğimiz takdirde toprağımızın verimliliği arttırılamaz. Böcek ve haşereler ile mücadelemiz sonunda kaybederiz. Siz sanıyor musunuz ki biz bilimsel olarak geliştikçe böcekler ve haşereler de evrimleşerek gelişmiyor. Her yeni çözüm ile birlikte her yeni sorun da kapıda. Bizim tabiat ile mücadelemiz bu. Ve bilim, akılcılık tek dostumuz. Hem daha kısa sürede daha fazla verim almak için, hem de tarım işçilerini istihdam edebilmek için.
Bir de son olarak şunu söylemeliyiz ki bilimi sadece satın alınan bir aygıt ya da bilimsel bir proje olarak algılamamak gerek. Hesap kitap işleri, ince işçilik gerektiren her ayrıntı ve bunların kavranması ve hatta işçilere insani davranmak bile bilimsel ve modern davranışların genel dışa vurumudur. Şimdi size birkaç bilimsel buluş işe nasıl buralara geldiğimizi aktaracağız. Ancak öncesinde Tarım Aletleri Ticareti Yapmak Karlı Mıdır adlı makalemizle sizi baş başa bırakalım.
Tarım aletleri dükkanlarında en son model teknolojik ve bilimsel tarım ürünlerini bulabileceğiniz gibi onları satarak da ticaretin keyifli yanlarını tecrübe ederek bol bol para kazanabilirsiniz. Elbette Türkiye’mizdeki tarım dükkanları yüksek teknolojili tarım ürünü satma konusunda nispeten başarısızlar. Bu açığı kapatabilmek ise İsrail, Hollanda, Belçika gibi yüksek teknoloji tarımın merkezi olan ülkelere iş seyehatleri yapıp bağlantılar yakalamaktan geçiyor.
Bilimsel Buluşlarla Tarım
İşte her şey bununla başladı desek mübalağa etmiş sayılmayız sevgili parlak fikirleri okurları. Bu parçanın adı ”Hamut.” Yüz yılın buluşu o çünkü o başlattı tüm gelişmelerin önünü açarak. Atların koşum takımlarına ve atların boynuna takılan bir koşum parçası sayesinde topraklar insanlardan bağımsız olarak hayvanlar aracılığıyla sürülmeye başlandı. İlk hız, ilk verim artışı bu parça ile birlikte sağlandı.
İş bununla sınırlı da değil. Bir parçayı daha takdim edelim size. Şu yazımızı okuyan bir çiftçi iseniz ve çiftliğinizde hala böyle bir robot yoksa geç kalmış sayılmazsınız. Hemen bakalım diğer görselimize.
İşte karşınızda süt sağma robotu. 2 saatlik işi 20 dakikaya indiriyor. Tarım işçilerini cebinizi koruyacak ve iş görecek şekilde istihdam etmek mi istiyorsunuz? Öyleyse bu tür robotlar ve cihazlar kullanmak zorundasınız. 2 saatlik işi 20 dakikada tamamlarsanız daha az işçiyi daha iş ve üretim odaklı istihdam etmiş olursunuz.
Bu da bilimin ışığı altında daha güvenli, daha masrafsız ilerlemek demek olacaktır.
Her ne kadar biz böyle konuşuyor isek de Türkiye’nin gerçek hayatını göz önüne aldığımızda ağzındaki dişleri bile yaptıramayan çiftçilerimizi bu alana yöneltmek ancak ve ancak eğitimli ve paralı kişi ve kurumların desteği, bizzat sahaya inmesiyle mümkün olabilir…
Ancak belirtmek gerekir ki böylesi verimli bir istihdam methodu kısa vadede işsizlik sorununu perçinlemek ile kalmayacak kaosa bile yol açabilecektir. O sebeple böylesi yüksek teknolojik tarım aletlerini kullanırken işçilerinizi kovmak yerine onlara başkaca başkaca organik, temiz ve daha huzurlu iş alanları yaratmak önem arz etmektedir. Mesela tarım işçilerinizi teknoloji keşfetme, araştırma, eğitme, yaratıcılıkta bulunma gibi faaliyetlere telkin edebilirsiniz…Eğer bu yöntem de işe yaramaz ise ki yüksek ihtimalle pratikte sorunu tamamiyle çözme noktasında sınıfta kalacaktır; robotlar yüzünden işini kaybettiğini kanıtlayabilen herkese aylık belirli bir miktarda ücreti robotlar ile üreten vatandaşlardan alınabilecek robot vergisi ile telafi etmek mümkündür. Bu robot vergilerinin ise robotlaşmayı engelleyici derecede ağır olmaması ise denge ve liyakat ile alakalı bir başka yazının konusu olabilir. Ya da boşverelim vergiyi mergiyi, içimiz dışımız vergi oldu zaten 🙂