Tecrit Mahkumuyken Bile Kafayı Bozmadan, Mutlu Yaşayabilecek Süper Zihne Sahip Olabilmek

Merhaba sevgili parlak fikirler okurları. Bu yazımız biraz köşeli ve karanlık olacak. Ancak her karanlıklarla halinde çöreklenen gecenin ardından doğacak bir güneş olduğunu bilmek ve bildirmek de boynumuzun borcu. Umutsuzluk yok. İnsan ki yeryüzünde en zor durumlara bile zaman içerisinde alışan, güçlü ve su gibi esnek bir varlıktır. Yeter ki gücünün farkına varsın, psikolojisiyle oynamayı bilsin ve kendini toplasın.

Bu yazımızda sadece mahkumları değil diğer tecrit altında kalmak zorunda kalan insanların da kafalarındaki mahkumiyetleri en aza indirgemek için izlemesi gereken yolları bir reçete halinde sizlere sunacağız. Çünkü biliyoruz ki tecrit, sadece hapishanelerde değil. Tecrit hayatın her alanında. Metre karesi iki adımı geçmeyen evlerimizde, gri apartmanlarımızda, sömürülen insan emeğinin kamusallaştırıldığı merdiven altı işletmelerde, ofislerde… Ve her şeyden önemlisi, her şeyden daha tehlikelisi insanın kafasının içinde.

Ne olursa olsun insanın mekan bilinci adım atabildiği kadar değil düşünebildiği, düşleyebildiği kadardır. İnsanın zihni özgürce işliyor, kalbi hürriyete doğru kanatlanıyorsa, hiçbir kelepçe, hiçbir mahkumiyet biçimi insanın özgürlüğünü yaralayamaz bile. Bu nedenle aslolan psikolojidir. Aslolan her şeye rağmen gülmeyi bilmek, yarına inanmak ve belli bir noktadan sonra her şeyin şifa ile, ilaç ile eskisinden daha güzel olacağını ön görmektir. Gerisi kuru laftır.

İnsan, çoğu zaman özgürlüğünün kıymetini bilmez de kendi kazdığı çukurlarda boğar kendini. Kendi elleriyle inşa ettiği demir parmaklıkların ardında özgürlük diye ağlarken, bir yandan da zihninin oyunlarıyla yeni kelepçeler, yeni demir parmaklıklar üretir sürekli. Bunu yenmek, kafada başlar kalpte biter. Çünkü insan özgürlüğü kafada oluşmaya ve kalpte nihayete erer. Bu, her zaman böyle olmuştur.

Yazımızda sırasıyla tecrit altında tutulmanın en zor yanlarını, tecrit altında dayanmanın ve ileriye bakmanın muhtelif noktalarını ve hayatın sadece hapishanede değil diğer noktalarda da insanı nasıl tecrit altında tutabildiğini konuşacağız. Hazırsanız başlayalım sevgili parlak fikirler okurları.

Hapishanede Uzun Yıllar Sağ Salim Ayakta Kalma Rehberi işte sevgili dostlar bu yazımız da sizler için derlenmiş vaziyette burada duruyor. Velhasıl düştüğünüz hapishane, sizden daha güçlü değil. Hapishanede uzun yıllar ve sağ salim ayakta kalmak için nelere dikkat etmeli, nelerden uzak durmalı ve niceleri… Şimdiden keyifli ve bol öğrenimli okumalar diliyoruz kader mahkumları.

Tecrit asla bir son değildir. Yeni başlangıçlara gebe bir moladır sadece. Dayanın!

Tecrit Altında Tutulmanın En Zor Yanları Nelerdir? 

  • Yalnızlık: Kuşkusuz ki tecritin en yürek dağlayan, en ciğer söken yanı yalnızlıktır. Hatta buna yalnızlık demek hafif kaçacaktır. Yalnızlıktan sonraki evre olan kimsesizliktir. Kimsesizlik, zırhınızı deler. Ciğerinize sokulur ve sizi içeriden vurur.

 

  • Zaman: Zaman, görecelidir kavramı en çok kendini tecrit altındaki insanda hissettirir. An gelir on dakika bir saat gibi geçer. Saatiniz varsa bakarsınız, herhalde akşam oldu dersiniz, bir bakarsınız saat sadece öğleden sonra 3’tür. O nedenle zaman durur, donar ve insanın can sıkıntısına, acısına eklemlenir.

 

  • Çaresizlik: İnsan, kendini en çok tecrit altında çaresiz hisseder. Zaten hapishane bile belli başına bir soyutlanma içerirken, bir de tecrit o hapishaneden bile soyutlanmayı gerektirir. İnsanın bununla mücadele etmesi için kafasının içine sığınması ve dış dünyayı çok daha fazla düşünmemesi gerekir. Sanki o dünya, hiç var olmamış ve var olmayacak gibi.

 

  • Kıstırılmışlık: Köşeye sıkışmış hissedersiniz. Bir yumrukla yere serilmiş boksörün en büyük çaresizliğidir bu. Çoğu zaman boksör seyircinin çoşkusu, alkışları, ıslıkları ile ayağa kalkar. Ama tecrit altındaki insan için seyirci faktörü, sadece kafasının içindeki insanlardan oluşur. Sağa dön duvar, sola dön duvar. Ve köşeye sıkışmak, her zamankinden daha zor sonuçlara gebedir bu noktada.

Her karanlık günün ardından bir güneş doğacaktır.

Tecrit Mahkumlarına Acil Reçete 

  • Kimsenin sizin beyninizi, düşünce akışınızı ele geçiremeyeceğinin bilincinde olun ve kendinize hayallerinizde mutlu bir dünya yaratın
  • Sınırsızca kitap okuma hakkınız olduğunuzu bilin ve kitapların derin, engin sonsuz dünyasıyla bütünleşin.
  • Artık reel dünyayala doğru düzgün somut bir bağınız olmayacağı için hayallerinize sıkı sıkı tutunun.
  • Hormonlarınızı zihninizi terbiye yoluyla kontrol etme sanatında ustalaşın; zira başka türlü  yerin altı cehennemin bir üstü o delikte normal bir insan gibi bir hormonal dengeye sahip olamayacağınızı iyi bilin.
  • Su gibi esnek olan beyniniz ve psikolojiniz böylesine zorlayıcı ortamda bile kendine meşgaleler ve oyunlar bulacaktır. O konuda kendinize hep güvenin. Yeri gelecek yastığınızdaki iplik ile sohbet edeceksiniz.
  • Böyle bir ortamda kendi kendinizi şizofren etmenizden daha mantıklı bir şey yoktur. Eğer başarabilirseniz ve eğer ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yemiş iseniz kendi kendinizi şizofren yapıp sanal dünyada yaşayın… Maalesef insan haklarına da aykırı olan bu tecrit ortamında psikolojik olarak ayakta kalabilmek için insanlık dışı uygulamalar yapmak zorundasınız….
  • Psikolojinize sahip çıkın: Her şey belli bir noktadan sonra insanın kendini nasıl hissettiğiyle ilgilidir. Kişi kendini mutsuz hissediyorsa isterse Kanarya adalarında olsun, yine kafasının içindeki çitlerde bir mahkumdur. Ama insan kendini mutluluğa aç ve hazır hissederse, nerede olduğu hiç fark etmez. O güçlü ve mutlu bir adamdır. İnsanın bedeni mahkum edilebilir ama duyguları asla mahkum edilemez. O nedenle ruhunuzu, kalbinizi ona sahip çıkacak derecede sahiplenin. Böylece yarına bir umut, bir haklılık payı bırakmış olursunuz.

 

  • Bunun geçici olduğunu bilin: Askerdeydim. 4 saatlik nöbet beni yoruyor ve zorluyordu. O dönemdeki komutanım gayet sade ve yerinde bir konuşma yapmıştı. Demişti ki dünya milyarlarca yıldır dönüyor. Bu demektir ki zaman bir şekilde geçiyor. Hiçbir şey geçmese bile zaman geçiyor. Siz de bunun farkında olun. Dünyanın en sancılı, en netameli süreleri bile bitmek zorundadır. Bu eşyanın kanunu, Tanrı’nın yarattığı evrenin bitiş çizgisidir. O nedenle içinizde sonsuz sıkıntılar hissetseniz bile o sıkıntının doğup büyüyüp öldüğünü göreceksiniz.

 

  • Geçmişin hatıraları ve geleceğin hayalleri ile oyalanın: Düşünecek, düşleyecek çok vaktiniz olacak. Hayallerinizi şöyle sigortalayın: Buradan çıktığımda şunları yapacağım. Yeni bir hayata başlayacağım. Yeni ve tertemiz bir geleceğin şimdisinde ilk adımlarım buradan çok uzakta, huzurla ve güvenle atılacak. Böylece hayaller planlara evrilmiş olacak. Aynı zamanda dünde kalmış güzel anılarınızı da kaldıkları yerden çıkarın ve onları düşüne düşüne tecrit zamanını bitirmeye bakın. Belki de o anıları şimdi size yardımcı olsunlar diye yaşadınız. Tıpkı gelecekteki hayallerin şimdinin çirkinliğini yok etmesi gibi.

 

  • Aynı hataları yapmayacağınıza dair kendinize söz verin: Pişmanlık ve günah çıkarmak. Ama kendi kendinize yapmak bunu. Böylece daha güçlü, daha dinamik bir şekilde kendinizi hazırlamak, motive etmek. İnsan, her bahar tazelenir. Siz, kendi baharınızı öne çekin ve gülümseye karda kışta, tecritte olsa bile hiç mola vermeden kaldığınız yerden daha büyük inançla, daha büyük güvenle devam edin.

 

Hapishanede Öğrenilebilecek Meslek Ve İşler bakın hapishanede öğrenebilecek meslek ve işler bile var. O nedenle umut, öğrenme telaşı ile birlikte devam edecek. Hapishanede neler yapabilirsiniz, neler öğrenebilirsiniz ve bunu geleceğe nasıl taşıyacaksınız? Sorular ve cevapları parlak fikirler farkıyla burada.

Hayatın Diğer Tecrit Noktaları 

  • Apartman Daireleri: Metrekareleri sınırlı ölçekte olan, iki adımda biten apartman dairelerinde sıkışmıştır kalabalık aileler. Birlikte uyurlar çoluk çocuk. Tek dayanak noktaları bir çatıları olmalarıdır. En azından yağmur, rüzgardan uzaktadırlar. Güvende ve nispeten sıcaktadırlar. Ancak yine de sıkışmışlık hissi, her köşe başında onları bekler. Apartman dairelerine girince de kıskıvrak yakalanırlar.

 

  • Ofis Ortamları: Ofislerde de ciddi oranlarda bir tecrit söz konusudur. Bir masa, gözünü ayırmadan bilgisayardan, en büyük mahkumiyetinizi para kazanmak için vaktinizi, enerjini, emeğinizi kiraya verdiğiniz ofisler, merdiven altı işletmeler ve diğer sektörel tuzaklar. Ne olursa olsun, insan mahkumdur. Para kazanmak zorunluluğu insanın elindeki görünmez kelepçedir zaten. Ve kapitalizm zirve yaptıkça insanın mahkumiyet biçimleri de artarak ve yoğunlaşarak devam etmektedir.

Ama unutmayın ki asıl mahkumiyet, insanın kafasının içindedir. İnsan kafasının içinde özgürse ne olursa olsun hiçbir kelepçe ona sökmez. İnsanın kafasının içinde mahkumiyeti duyumsuyorsa ne yaparsa yapsın kurtulamayacağı bir tecridin içinde sıkışmış demektir.

 

 

 

Yorum yapın