Merhaba değerli parlak fikirler okurları ve diğer takipçilerimiz. Bu yazımız genel geçer anlamıyla sansür ve onun işe yarayıp yaramadığı hususunda olacak. Baştan söyleyelim uzun bir yazı olacak. Sansür üstüne yazılmış çok az tezin olmasından ötürü kolları sıvamak istedik. Zira bir düşünce ya da anlayışın sağlam bir şekilde filizlenip aşama kat etmesi için önce tez olması gerekiyor. Daha sonra anti tezi ile birlikte sentez haline getirilip daha büyük toplumsal yapılara indirgenmesi düşünce açısından da ifadeler açısından da önemli.
ALT BAŞLIKLAR (istediğinize tıklayıp ışınlanabilirsiniz) :
Sansür Nedir?
Sansür, latince kökenli bir kelime olup ”hüküm vermek” anlamına gelir. Belli başlı yayın ya da düşünce organlarının bir süreye kadar ya da toptan insanlara ulaşmasına engellemek suretiyle gerçekleştirilir. Birinin yazdığı bir sayfa mektup da sansür engeline takılabilir, ciltler dolusu yazılmış bir ansiklopedinin tek bir sayfası da aynı şekilde.
Sansür uzun zamandır insan oğlunun hayatına. ”Bilen, acı çeker” mottosundan ileri gelinerek acaba bazı şeylerin bilinmemesi mi daha iyidir yoksa bilgi kirliliğinin had safhaya vardığı günümüzde sansür, bir önlem ve savunma biçimi midir? Öncelikli olarak sansür ve bilgi kirliliği ilişkisini gözler önüne serersek çok daha faydalı bir noktaya taşımaya başlamış oluruz konumuzu.
Bilgiye Erişim Neden Ücretsiz ve Özgür Olmalıdır? bilgi kirliliği ile bilgiye erişim konusunda da belli başlı çelişkiler var arkadaşlar. Şimdi adamın birine diyorsun ki senin bilgi aldığın kaynak yalan haber üretiyor, seni kandırıyor, basıyor asparagas vehimleri, sizi hepinizi tek tek kandırıyor. Senin bu uyarını ise karşı taraf ”sen benim bilgiye erişimimi engelleyemezsin” diye geri püskürtüyor. Hürriyet, sadece yapmakla değil yapmamakla da şekillenen bir erdemdir. İnsan her istediği şeyi yaptığı için hür değildir, gerçekten istemedikleri ve ihtiyacı olmayan şeyleri yapmamak iradesi gösterdiği ölçüde de hürdür.
Hal böyle olunca şurada kirli bir dere var diyelim. İnsanlara diyorsun ki ”bakın o girmek üzere olduğunuz, girmek istenci taşıdığınız dere, zehirlidir, hastalıklıdır, size en başta kısa bir serinleme ve ferahlama hissi verse de en sonunda size katacağı şey ağrılı bir ölümdür.”
İnsanların cevabı da şu olsa komiğinize ya da garibinize gitmez mi: ”Sen bizim özgürce nehirde yıkanmamıza karşısın. Sen bizi engelliyor, özgürlüklerimizi mahkum etmeye çalışıyorsun. Biz o nehre gideceğiz. Çünkü bunu yapmak istiyoruz.”
İnsanlar, sırf yapabildikleri için o kadar saçma ve dengesiz işler yapıyor ki bir tutam özgürlük patlaması için kendilerini fiziki ve fikri zindanların içinde buluveriyor. Sansür, kimi durumlarda insanları kirli olduğu tespit edilmiş nehirden uzak tutmaya çalışsa da insanın ”her şeyi ben bilirim ve her şeyi ben öğreneceğim” kibri yüzünden nice zehirli dere, nice sağlıklı insanın kafasını, gövdesini, hayatını zehirlemeye devam ediyor.
Evet arkadaşlar, günümüzde sansür deyince aklımıza ilk gelen görsel bu. Görmedim, duymadım, bilmiyorum maymun üçlemesinin insana sarkıtılmış versiyonu. Görmedim çünkü göstermiyorlar. Duymadım çünkü duymama izin vermiyorlar. Bilmiyorum çünkü öğrenmem mümkün değil. Yani sansür dışarıdan müdahaleyle insanları üç maymuna dönüştürüyor gibi bir iddia var. Ancak böyle bir şeyin çok da mümkün olamayacağını, bilgiye erişimin günümüzde internet sayesinde tavan yaptığını bilen bellekler ve gören gözler çok iyi biliyor.
Bu nedenle sansürün işe yarar olduğu noktaları anlatmaya karar verdik bu yazımızda. Yazımız ilerledikçe münazara alanımız da genişlemiş olacak. Hakikat bizimle olsun.
Bilgi Kirliliği Ve Sansür İlişkisi
Bugün artık gazete almayı bıraktık. Sadece ülke olarak değil dünya olarak. Kağıt bize çok çağ dışı gelmeye başladı. Gazete dediğimiz şey sanıyorum ki bir on – on beş yıl içinde tarihin tozlu raflarına düşecek. Bundan seneler evvel, halkın bir şeyden haberi ancak fermanlarla oluyordu. Tepedeki kişi söz konusu haberleri atlı ulaklarıyla şehir şehir kasaba kasaba dolaştırıp haberi günlere yayılan bir uyuşuklukla ve imkansızlıkla veriyordu.
Bugün artık dünya dijital çağını yaşıyor. Somut dünyanın haberlerini bile dijital dünyadan alıyoruz. Akıllı telefonlarımız ve laptoplarımız sadece bir eğlence ve iletişim gereci değil aynı zamanda bir haberleşme, haber alma kaynağı.
Peki ya internetten aldığımız bilgilerin kaçı sağlıklı? Bunu an be an gün be gün tespit ediyoruz. Güne kahve ve facebook duvar akışından okuduğumuz haberlerle başlıyoruz. Ama o haberlerin yarısına yakının şişirilmiş, saçma ya da abuk haberler olduğunu fark ediyoruz. İstemsizce okuduğumuz ve inanmadığımız o kadar çok haber var ki?
Peki bu ne dereceye kadar doğru ve sağlıklı? İnsanlar yalan haberlerin farkındaysa neden seslerini çıkarmıyor? Bu gidişatta bir tıkanıklık, bir saçmalık yok mu sizce de?
Demek ki sansür, aynı zamanda bilgi kirliliğine engel olunmak için çıkarılabilir. Bir internet gazetesi, adresini, merkezini ve kaynaklarını saklayıp gizlemek suretiyle istediği şeyin istediği yönde haberini yapabilir. Eh hal böyleyken neye inanacağını şaşırmış, sağa sola çekiştirilmekten kopma raddesine gelmiş bir toplumsal tabaka ile karşı karşıya olduğumuz açık. Bunun önüne geçmek için sansürü yüceltelim demiyorum. Ama bilgi kirliliğinde yüzen şaşkın bellekler olup zehirleneceğimize belli başlı sansür araçlarının denetimine kendimizi tabi kılalım diyorum.
En nihayetinde bazen habersiz kalmak, yanlış bilgi almaktan daha hayırlı ve doğrudur.
Dergi ve Gazete Çıkarmak Karlı Mı? tüm bu bilgi kirliliğine de sansüre de karşı çıkmak için hem ideallerinizin peşinden koşmak adına hem de habercilik alanında isim yapıp bunu mesleğiniz kılmak adına dergi – gazete çıkarma yoluna gidebilirsiniz. Unutmayın ki bir habercinin, bir gazetecinin uzak durması gereken iki şey var. Dürüstlüğü doğrudan doğruya lekeleyip sakatlayan asparagas haberleri gerçek haberlerden ayırmak birincisidir. Halka en doğru ve en gerçek haberi vermektir.
Zaten bu açıdan baktığımızda en doğru ve en gerçek diye de bir şey yoktur. Doğru da gerçekte görecelidir. Dergi ve gazete çıkarmak isteyenlerin bu göreceli olan’ın farkına varıp işlerini en dürüst ve en layık biçimde yapmalarını tavsiye eder yeni konu başlığımıza geçtiğimizi yazımıza okuyanları haber ederiz.
Şimdi böyle ezbere görseller paylaşılıyor, ediliyor. Peki özgürlük, gerçekten her şeyi yazmak mıdır? Birinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün ve söz hakkının bittiği yerde başlayabilir mi? Örneğin sözlükleri ele alalım. Bu ülkedeki ve tüm dünyadaki sözlüklerde şöyle bir akım var. Kendilerini ”yazar” adıyla nitelendiren ”görünmez insanlar” çeşitli olgu ve olaylar hakkında görüşlerini ”özgürce” yazıyorlar. Yazabiliyorlar.
Ancak sadece olgu ve olaylar üzerine yazmakla yetinmiyorlar. Aynı zamanda kişiler hakkında da yazıyorlar. Ve görünmez oldukları için konu başlığının konusu olan kişiler hakkında istedikleri hakaretler, gizli alayları, imaları, iftiraları çok güzel ve özensiz bir şekilde yazabiliyorlar. Herhangi bir kanıt göstermeden (ki dijital ortamda kanıt göstermek, imkansızdır. Gerçeğin sağlaması, tabanında yalan olabilecek herhangi bir alanın içerisinde gerçekleştirilemez çünkü)
Peki bu gelişi güzel yazılmış ve insanlarca ”haber” ciddiyetinde okunan bu sayfaları yasaklamak, sansür müdür yoksa kişilik haklarını korumak mıdır? İnternetin ve gerçek yaşam alanlarında herkes istediği kişiyi istediği şeyle suçlasın ve hedef göstersin öyle. Sansürün bir diğer işlevini de görüyoruz öyleyse. Kişileri hukuki olarak korumak ve herkesin yazdığını yazılı kabul ederek onu meşru kılmaktan uzaklaştırmak!
Sosyal Medya Lincinden Ve Kınamasından Sıyrılma Yolları Var Mı? adlı makalemizi de konuyla paralellik taşıdığı için buraya bırakıyoruz. Özgürlüğün destursuz kullanıldığı, kanunun nizamın silindiği ve özgürlüğün kurtarıcı değil yıldırıcı bir hareket olarak yaşandığı dijital ortamda birilerini linç etmek o kadar kolay ki! Bu kınamalar, hedef göstermeler ve isim karalamalardan sonra gerçek özgürlüğün ne olduğunu bir kere daha tartışmamız gerekiyor. Bazı yerlerde insan durmayı bilmeli. Bildikleri kısıtlı iken bilginin kendisiymiş gibi davranan insan linç gibi insanlık dışı göstergelerin savunucusu ve devam ettiricisi olabilir zira. Herkese linçsiz gün ışıklarında keyifli okumalar dileriz.
Düşünce Özgürlüğü ve Sansür Çelişkisi
İsmet Özel’in 2000’li yıllarda yazdığı bir kitapta yaptığı tespit bu konu başlığını açmamıza vesile oldu. Özel’in ifadesine göre çok yalın ve herkesin anlayabileceği bir şekilde anlatabileceğim şu: Biri çıkıp düşünce özgürlüğü talep ediyor. Her düşünüş biçimi ve onu basın yayın yoluyla yayma arzusu demokratik bir hak olarak nitelendiriliyor. Peki diye soruyor İsmet Özel: ”Düşünce özgürlüğüne karşı çıkmak da bir düşünce biçimiyse, bu düşünceye saygı duymamak ne ola ki?”
Olur ya birinin çıkıp ”ben düşünce özgürlüğüne karşıyım” demesi de bir düşüncedir. Bu düşünceye karşı çıkmak ise düşünce özgürlüğüne indirilen bir darbe olacaktır. Sanırım bu noktada tıkanıyor bu düşünme yolları. Zira paradoks dediğimiz şey kendini olanca çıplaklığıyla gösteriyor.
Yazımızın son kısmında hangi zamanlarda sansürün işe yaradığını ve ne ölçüde kullanışlı olduğuna değineceğiz.
Böyle abartılı resim ve fotoğraflarla hala sansür altında olduğumuzu göstermeye, ilan etmeye çalışanlar var. Maalesef ki bunlar da en az şişirilme haberler kadar şişirilme ve neredeyse karikatürize ifadeler olarak ciddiyetten uzaklar.
İsteyen istediğini yazıp çizmekte, kimseye hakaret etmeyip suç isnat etmedikçe kimsenin kalemi yasaklanmamaktadır.
Toplumsal Karmaşa Zamanlarında Sansür Kullanımının İşlevsel Olması
Toplumsal karmaşa zamanında her kafadan bir ses çıkar. Ve halkın kafasının karışması uzun vadede tedirginliğe, toplumsal huzursuzluğa neden olur.
Tam bu noktada belli oranda belli kişiler sansür uygulaması, her zaman için işe yarar olmaktadır. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. Öğretmen, sınıfın uğultusundan, öğrencilerin birbirleriyle konuşmasından ders işlemeyecek hale gelmiştir. Çocuklar, kendi aralarında dersin ne olduğunu tartışmaktadır. Öğretmen, en sonunda daha fazla dayanamayıp çocukların hepsini susturur.
Çünkü öğrenciler kendi aralarında tartıştıkları şeyi bizzat öğretmenden öğrenebilecek iken nedense bu yola sapmazlar. Öğretmen onları susturarak ”evet çocuklar, dersimiz Matematik” der. Böylece sansür, uğultuyu, karmaşayı kestiği gibi tek ve mutlak olan Gerçek’in iletilmesine ve aydınlanmanın tam olarak sağlanmasına vesile olur.
Bunun dışında kitap yakmak başta olmak üzere sansürlerin her çeşidi kötüdür. Biz dilimiz döndüğünce sansürün işlevsel rolünü size aktarmaya çalıştık. En kısa zamanda görüşmek dileğiyle.