Ulaşım Araçlarına Binmek Yerine Yürümek Neden Daha Mantıklı?

Eğer İstanbul gibi bir metropolde ve kalabalıkların başkentinde yaşıyorsanız ulaşım araçları size ulaşımdan ziyade bir sıkıntı kaynağı olarak gelecektir. Off yine mi otobüse bineceğim sızlanması sadece böylesi yerlerde vardır. Normal bir yerde asıl sorun o noktaya bir otobüsün gitmemesi iken, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde bazen bir otobüste yer almak, direkt olarak cehennem provasıdır.

Hepimiz biliyoruz ve ara ara yaşıyoruz. Çünkü insanın saadeti biraz da bununla ilişkilidir. Eski bir Alman atasözü der ki sen ne yediğinsindir. Biz de diyelim ki sen neye bindiğinsindir.

Bu yazımızda bol bol ulaşım araçlarına dair tuhaf, sıra dışı ve insanın sinir kat sayılarını zıplatan fotoğraflar paylaşacağız. Bu sayede ulaşım araçlarından neden uzak durup yürüyüş yapmamız gerçeğini gözler önüne sereceğiz. Ancak öncelikle ulaşım araçlarında üç cinnet faktörünü irdeleyeceğiz.

Böylece bu yazımızı okuduktan sonra en azından kısa mesafelerde neden ulaşım araçlarını tercih etmemiz gerektiğini bir kere daha altını çizmiş olacağız. Her şeyden önce sağlık diyoruz. Sonra da yürümek gibi insanın hem bedenine hem de zihnine iyi gelen bir sağlık platformundan uzaklaşıp kendimizi bile bile kalabalık otobüslerin içine atıyoruz. Yorulmamak adına cinnet geçirmeye adım adım yaklaşıyoruz.

Modern insanın kara mizah anlayışı bu olsa gerek. Daha hafif bir sıkıntıdan daha derin bir sıkıntıya kendi ayaklarıyla geçme çabası. Sanırım bunun kökeninde de tembellik ve atalet var. Umarım yazımız yol gösterici olur. Ve gösterdiğimiz yol da otobüs durakları, metrobüs durakları, metro istasyonları değil de yürünecek kaldırımlar ve yürüyüş yolları olur.

Şimdi sizi ulaşım araçlarının 3 cinnet faktörü ile tanıştıralım. Ki zaten tanıyorsunuz da bir kere de uzaktan bakın sizi yürümezseniz nelerin beklediğini.

Açık Havada Yürüyüş İş Başarısı İçin Neden Şart? yürüyüş ve başarı ilişkisini derinlemesine incelediğimiz yazımız sizlerle birlikte, burada. Açık havada yürüyüş iş başarısı için neden şart sorusunu sorduğumuz ve yanıtlarını bilimsel ve güncel olarak verdiğimiz yazımız parlak fikirler okurları için burada kalsın. Böylece tembellikten uzaklaşıp yürüyerek, sadece yürüyüş yaparak bile başarıya giden yolda nasıl yol kat ettiğini görecek, anlayacak ve daha fazla yürümeye karar vereceksiniz. Bizden söylemesi sizden yapması.

Ulaşım Araçlarında Sizi Bekleyen Üç Cinnet Faktörü 

1- Kalabalık: Kalabalık, cinnetin ilk basamağıdır. Bazen yaşadığımız gezegenin, ülkenin, şehrin, yürüdüğümüz kaldırımları bile kalabalık olmasından şikayet ederiz ya hani. Ulaşım araçları sıkıştırılmış Zip dosyaları gibi, insanları sıkıştırarak bir yerden bir yere götüren bilgisayar programları gibidir. Ancak tek farkla. Orada bilgi değil insan taşınır. Daha çok insan püresi.

Özellikle metrobüsler o kadar kalabalık ve yoğun olur ki, indikten sonra tüm organlarımız ve parçalarımız yerinde mi diye kontrol etmek gerekebilir. Elbette ki biliyoruz. Zaten yazımızı okuyan parlak fikirler okurlarından çoğu bu ayrıntıları biliyor. İnsana insandan nefret ettiren ulaşım araçlarına binmek yerine yürümek, birkaç durak olsa da yürümek ve gelmek üzere olan bahar günlerinin mis gibi kokusunu çekerek yürümek, yorulmak ama asla sıkılmamak, bunalmamak demektir.

Metrobüste sizi bekleyen cinnet modeli tam olarak görselde görüldüğü gibidir. İnsanlar, ona binmek için birbirini çiğner. İki durak, üç durak varsa yapmayın bu eziyeti kendinize. Yarım saat yürümek, beş dakikalık cehennem azaplarından evladır. Sonra camlara kapılara yaslanmak olur mu size yapışmak. Birer sinek gibi birbirinize ve camlara yapışa yapışa yolların bitmesini beklemek, durakları saymak ve yeni gelen yeni binen yolcularla birlikte sınırları zorlamak…

 

2- Koku: Önümüz yaz sevgili parlak fikirler okurları. Bu da tehlike çanları çalıyor demek. Daha aramızda parfüm ve deodarant kullanmayı bilmeyen ama son marka telefonların çalınmasıyla sağa sola caka satan evrimini tamamlayamamış canlılar var. Onların tutunmak için kollarını kaldırdıkları ve o ter izini gördüğünüz o anlar yaklaştı. Sakın bana olmasın diye dua etmeyin. Bu her kulun başına en bir kere gelecektir. Yazın sıcağı ve kokuların harmanlanması ile birlikte keşke yürüseydim de şu lanet araca binmeseydim diyeceğiniz günler geliyor.

Onun yerine kaldırımların, çiçeklerin, doğanın ve özgürce yürümenin kokusunu hissedin. Bırakın ayaklarınız, bacaklarınız çalışsın. Bırakın bir otobüse, bir metrobüse binmeyerek orada oluşturduğunuz boşluğa başka birisi binsin ve sizin azabınızı onlar çeksin.

İstanbul’da trafik ve kalanalık sorununu daha yeni sananlar şu görsele uzun uzun baksınlar. Muhtemelen 80’lerin sonunda çekilmiş bu fotoğraf maalesef ki parodi değil gerçek. Söz konusu metropolde yaşamak olunca sonuçları katlanılmaz olarak büyüyor. Şaka gibi görünen ama birebir gerçeği yansıtan bu fotoğraf sayesinde anlıyoruz ki eğer İstanbul gibi bir yerde yaşıyorsanız ya tabana kuvvet diyeceksiniz ya da Allah’ım bana sabır ihsan eyle diyeceksiniz. Ya ayaklarınıza ve yürüme temponuza güveneceksiniz ya da kokularla ve kalabalıkla mücadele etmek için zihinsel yogalar yapacaksınız. Sonuç olarak tercih sizin. Şu görsellerden birine konuk ve malzeme olmak istemiyorsanız şimdiden yürüme kararı alın derim.

3- Akmayan Trafik 

Zamanında Antalya’dan bir arkadaşla sözleşmiştik. O uçağa binip İstanbul’a gelecek sonra Beşiktaş’ta buluşacaktık. Ben Mecidiyeköy’den otobüse bindim ve akmayan bir trafik karşısında 1.5 saati geçkin bir şekilde aynı yollarda kalarak Beşiktaş’a ulaşamadım.

Ancak arkadaşım ta Antalya’dan 50 dakikada uçakla İstanbul’a inmiş ve daha sonra da servis kullanarak ve tabi ki trafik olmayan bir hattan gelerek 40 dakika sonra Beşiktaş’a ulaşmıştı. Beşiktaş’tan indiğimde sırt çantasıyla beni bekliyordu arkadaşım. Nerede kaldı dedin sinirle! Öyle ya o ta Antalya’dan geliyordu ben ise iki adımlık yoldan, Mecidiyeköy’den.

Akmayan trafik öyle bir beladır ki İstanbul gibi yerlerde birileri Antalya’dan daha hızlı ulaşabilir ulaşmak istediğiniz hedefe. Gitmeyen, gitmeye çalışsa da gidemeyen bir bir araca binmek ve buna da ulaşım demek modern insanın cinnetlik kaderi olsa gerek.

İşte akmayan bir trafik görseli. Her gün binlerce yolda gördüğümüz ve de yaşadığımız trafik sorunsalı. Böyle bir yolda gitmeye çalışmak yerine inmek, soluklanmak en azından trafiğin açıldığı noktaya kadar yürümek hem en mantıklısı hem de en güzeli olacaktır.

Şimdi yazımızın son kısmını yürüyüş yapmanın belli başlı yararlarını sıralamaya ayırdık.

Yürümenin İnsan Sağlığına Faydaları 

  • Yürümek, sistemli bir şekilde hareket etmek anlamına geldiği için özellikle bacak kaslarının çalışması demektir. Bacak kasları ise sırt kasları ile birlikte insanın en büyük kas kütlesini oluşturur. Bu nedenle yürüyüş yapmak sadece bacaklara değil tüm vücuda yarar sağlar.

 

  • Aynı zamanda kan akışını sağlar. Önümüz sırasıyla bahar ve yaz iken ciğerlerimize çekeceğimiz temiz kokular ve havalar ile akciğerlerimiz daha sağlıklı hale gelir. Egzoz dumanları, insan kokuları ve kalabalık cinnetiyle uğraşmak yerine yürümek her zaman daha sağlıklı bir eylemler bütününü oluşturur.

 

Bırakın yollar metrobüslerin, hınca hınç dolu otobüslerin olsun. Burada tek önemli olan nokta. Aceleniz, yetişmeniz gereken bir yer var mı? Yoksa tabanlarınıza kuvvet sevgili parlak fikirler okurları.

İstanbul ve benzeri yerlerde çeşitli yerlere yürüyerek giderek hem cinnetten kurtulursunuz hem de çok daha sağlıklı bir hayata kavuşmuş olursunuz.

Yorum yapın