Uzun Süre Sıkılmadan İstikrarlı Şekilde İşi Sürdürebilme Sanatı

Hep imajlar çağı diyoruz ama bu çağın başka isimleri de var elbet. Onlardan birkaçı da aşırılıklar çağı ve sonrasında otomatik olarak gelen sıkkınlık çağı. Artık doğar doğmaz sıkılmaya başlıyoruz. Bunu eğlence anlayışlarından ve memnuniyet oranından da anlayabiliriz. Bir karşılaştırma şart o zaman bize.

90’larda sanal bebek büyüterek büyüyen bir nesildik biz. Haluk Levent ve Levent Yüksek kasetlerini iş ve teknik dersinde yaptığımız kasetlerde dinleyen ve yerel radyo programlara canlı bağlanıp aşık olduğumuz kızlara şarkı gönderen çocuklardık. Şimdi buna imkansızlığın nostaljisi diyebilirler. Ama o zamanın insanları ne kadar mutluydu. Ne kadar aydınlıktı. Dünya daha masum, daha az tatminle daha büyük mutluluklar dağıtan sonsuz bir olasılıklar ve armağanlar dünyasıydı.

Bunu sakın çocukluğa özlem olarak adlandırmayın. Çünkü o zamanın yetişkin insanları bile farklıydı. Daha mutlu, daha enerjik, daha içi dışı bir insanlardı. Bunu eski filmleri izleyerek de görebilirsiniz. O zamanın anılarını dinleyerek ya da hatırlayarak da görebilirsiniz.

Ama bugünün gençlerine hatta çocuklarına baktığımızda bile görüyoruz ki artık sıkılmak an meselesi. Her an yeni bir eğlence kaynağı bulup onu sömürmemiz gerekiyor. Sanal alemin ve sosyal medyanın en büyük gücü de bu zaten. Duvarda, ama sürekli yenilenen bir duvarda komik videolar, özlü sözler, yeni şarkılar, anlar, fotoğraflar ve anılar paylaşarak ve o paylaşanları görerek geçip gidiyoruz zamanların içinden.

Sıkılmamak için anında eğlence üreten bir merkezin müdavimleri olduk. Yukarıdan aşağı indir ve sürekli yenilenen görseller anın zehrini unut. Kapitalizmin harca, daha fazla harca dediği bir coğrafyadan, gör daha çok gör çağına geçtik. İmajlar çağı tatmin vaadiyle çıktı ama insanların sıkkınlıklarını daha fazla arttırdı. Çünkü eğlence, doyuldukça daha çok acıktıran bir yiyecek gibi.

Onu yedikçe daha çok istiyoruz. Daha fazla, daha farklı, daha uç… Sonunda tatminsiz, anti depresan bağımlısı ve sürekli yeni şeyler arayan insanlardan olduk çıktık. Bu da iş yerinde, ofislerde ve kendi ellerimizle kurduğumuz işlerde bile fire vermek demek oluyor. Sürekli sıkılan bir nesilden işlerinde de bocalayan bir nesle döndük.

Şimdi öncelikle iş yerinde ya da çalışırken neden sıkılıyoruz? Bu sorunun cevaplarını arayalım. Sonra da parlak fikirler olarak her hastalıkta ve rahatsızlıkta olduğu gibi yine reçetenizi yazalım. Tabi dilimiz döndüğünce.

Hepimiz sürekli olarak her şeyden nefret eden somurtkan şirine dönüşüyoruz. Modern çağın cinnetinde işte, evde, uyumadan az önce, uyandıktan hemen sonra sıkılmaya, bir sıkıntı yumağını dağıtmaya çalışıyoruz. Bu görselin aynısını kaldırımlarda, banklarda, sosyal medyada da görüyoruz zaten. Alt dudağını sarkıtan ve like toplayan kızlarımız sanıyorum ki bunun en büyük kanıtı. ”Nefret etmekten nefret ediyorum” diyen somutkan şirinin kısır döngüsüne girmiş bulunuyoruz. İnsan, sıkılınca bozulan bir makineye benziyor.

İş Yerinde Neden Sıkılıyoruz? 

  • Birincisi en büyük zihinsel aldatmaca. Tıpkı en acılı anında tüm dünyanın onsuz eğlendiğini düşünen bir yalnızın göz yanılgısından ibarettir bu. Biz iş yerinde üç kuruş para için saatlerimizi harcarken, dışarıda bütün dünya parti yapıyor sanarız. Bu yanılgı sabahın erken saatlerinde başımıza üşüşür. Mesai bitiminde ise iyi şeyler, örneğin eğlenmek gibi harika eylemleri düşünecek takatimiz kalmaz. Bizi işte yoran hem işin kendisi hem de bu karanlık düşünceler oluyor.

 

  • Her zaman için daha iyi bir işte çalışabileceğimizi düşünürüz. Dışarıya bir çıkın. İnsanlara bir sorun. Kimse işinden memnun değil. Şükretmek eskiden bir nimet iken bugünün zehirli çiçeği. Moda tabirle şükretmek out – daha fazlasını istemek in. O nedenle her zaman için daha bir iş yerinde, daha iyi şartlarda çalışabilecekken söz konusu iş yerine kapatılmış gibi hissederiz. Bu da sıkıntının katlanarak artması ve bizi yıldırana kadar kanımızı emmesi demek.

 

  • Evet her zaman için daha fazlasını istiyoruz. Şahsım adına benim dinlediğim hiç kimse memnun değil. Herkesin içinde ve aklında alternatif bir iş planı var. Bu da durduğun yerde sıkılmak, ayağında prangalarda işe gitmek demek. Bunda televizyonun da etkisi büyük. Milyonerlerin, pop starlarının, rocker’ların evlerine kadar konup olup onların şaşalı hayatlarını sizin de bir gün böyle bir hayatınız ve işiniz olabilir diye sunan kanallar, halimize şükretmek yerine isyan etmemiz gerektiğini söylüyor. Çünkü onlar bize hayaller ve planlarla satmakla mükellef. Çünkü hayaller ve planlar her daim ürün almaya odaklı.

 

İşte kağıttan uçak yapan ve akabinde kağıttan da uçaktan da sıkılan yurdum insanı. Asıl ayrıntı ise önünde bir laptop olmasına rağmen. İnternet alemi insanlara ”dünyaları” verse de insanın isteme kat sayısı an be an arttığı için doyum noktası, nokta kadar kalıp ufaldı. Ve görünmez oldu. Uyanır uyanmaz otuz beş tane fotoğraf çekip en sevdiğini paylaşan ve like toplayan yurdum insanı, sürekli olarak siyaset uzmanı, futbol uzmanı, güzellik uzmanı gibi sıfatlarla sosyal medyada cirit atmaya başladı. Böyle bir atmosferde bir insanın işini de iş yerini de hakkıyla ve tam tamına sevmesi haliyle imkansız hale geldi.

Eğlence Merkezi Açarak Kar Elde Etmek 90’larda olsak gidin bir eğlence merkezine eğlenin kurtlarınızı dökün derdik. Ama artık insanoğlunun o kadar çok kurdu var ki dök dök bitmiyor. Biz yine de düşünenler ve akıllarına anlık da olsa gelenler için eğlence merkezi açarak kar elde etmenin tüm yöntemlerini ve yollarını açıkladığımız yazımızı buraya bırakıyoruz. Umarım hiç sıkılmadan okursunuz sevgili parlak fikirler okurları.

Uzun Süre Sıkılmadan İstikrarlı Şekilde İşi Sürdürebilme Sanatı

  • Evvela işiniz için şükredin. Para kazandığınız için, eve helal ekmek getirdiğiniz için. Böylesi önemli değerlere sahip olduğunuz için sıkılmak şöyle dursun her gün keyifle işinizi sürdürmeye devam edin. İşiniz sürdüğüne göre para kazanıyorsunuz demektir. Eh para kazanmaktan niçin ve ne diye sıkılasınız o zaman? Bunun önüne geçmek için belli başlı düşünceleri kafanızda oturtun.

 

  • İş yerinizde çeşitli değişiklikler yapabilirsiniz. Ofisinizin yerini değiştirmek ya da ofisin içinde belli başlı tasarımlara ve revizyonlara gitmek her zaman etkili olacaktır. Düşünün ki ilkokulda bile sıraları değiştirirdi bazen öğretmenler. Sırf bazıları pencere boyunda oturup gününü gün ederken, bazıları sene boyunda duvar boyunda kalıp sıkılmasın diye. Belli başlı değişimler hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da etkili bir çözüm yoludur.

Ofisi Nasıl Yaratıcılığı Artıracak Şekilde Dizayn Edebiliriz? yaratıcılığı arttırmak her zaman sıkılmanın önüne geçecektir. Bu nedenle makalemizi buraya bırakıyor ve son maddemize geçiyoruz. Ama önce hepinizi gülümsetecek pek tatlı bir sıkılgan kız fotoğrafı.

Keşke her sıkılan böyle tatlı, böyle minnoş sıkılsa dediğimiz bir kare. Bu Uzak Asyalı kıza maşallah diyoruz.

  • Sevgili parlak fikirler okurları. Son olarak işte sizi rahatsız eden ya da gerçek manada canınızı sıkan unsurları def etmeyi, uzaklaştırmayı ve iyileştirmeyi bilin. Böylece can sıkıntısı iki derecede de size bulaşmaz. Aynı zamanda kendinize kısa molalar ve izinler vermeyi de unutmayın. Hep iş iş iş. Nereye kadar?

Yorum yapın