Yeni mezun avukatın yapabileceği en iyi iş nedir?

Lisede kimimiz eşit ağırlık mı sayısal mı diye bir hayli düşündük, kimimizin de hedefi başından beri belliydi. Nitekim eşit ağırlık bölümü tercih edildi onca gayret sarf edildi binlerce test çözüldü ve Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde hukuk fakültesi kadrolarına girildi. Okurken tüm öğrencilerin adı hukukçuydu, yer yer itibar görüyorduk, yer yer saygı duyuluyor mesleğimizle ilgili sorular soruluyordu. Lisans hayatı boyunca hukukçu olmak önemli bir sıfat ama mezun olduktan sonra bu sıfatın yerini nelerin alabileceğini hiç düşündünüz mü?

​Hukuk fakültesi öğrencileri kendilerini en çok birinci senelerinde hukukçu hissederler. Ne kadar da çok şey bildikleri geçer akıllarından. İkinci senede biraz azalır bu özgüven üçüncü senede daha çok şey öğrenilmesi gerektiğine inanılır ve dördüncü sene geldiğinde mezun olacağı telaşına kapılan öğrenciler daha hiçbir şey bilmediklerini düşünmeye başlarlar. Peki ya ne yapmalı?

​Yeni mezun hukukçunun yapabileceği en iyi işi konuşmadan önce belki mezun olmadan önce yapılması gerekenlerden de bahsetmek gerekir. Tabi ki mesleklerin içeriklerini ve bu meslekle iştigal edenlerin günlük ve sosyal hayatlarının nasıl olduğunu öğrenmek gerekir. Bunu öğrenip öğrencilerin kendi karakterleriyle ve yaşamayı planladıkları sosyal hayatlarıyla da kıyaslamaları ve buna göre bir tercih yapmaları gerekir. Çünkü mezun olduktan sonra fazla kaybedecek vakit bulunmuyor. En güzeli mezun olduktan sonra yapılacak işe daha okul sıralarında karar vermektir. Bu, çoğu meslekte zor olabilir, lise sıralarındaki öğrencilere ütopik gelebilir. Ancak bir hukuk öğrencisi için mezun olduktan sonra yapabileceği işler bakımından yelpaze çok geniş olmadığından bu belirleme çok zor olmayacaktır.

Lisans hayatında hukukçu olmanın rehavetine kapılmış, mesleği üzerinde çok kafa yormaya fırsat bulamamış öğrenciler için mezun olduktan sonra düşünülmesi gereken birkaç yok var. Bunlardan ilki elbette ki avukatlık. Ancak gelişen ve değişen dünya düzeni avukatlık mesleğinde de farklılıklar oluşturdu. Yeni yeni ortaya çıkan bir patron avukat ve işçi avukat terimleri mevcut. Bu kavramlar bu işe uzun yıllarını vermiş tecrübeli bir avukatın açtığı bir büroda işçi olarak yeni mezun avukatları maaşlı eleman olarak çalıştırmasından ileri geliyor. Aslında işçi avukatlık, avukatlık mesleğine ve bu mesleğe sahip olanların ideallerine taban tabana zıt bir durum. Ancak yeni mezun avukatların kimisi büro açmak için yeterli bütçesi olmaması sebebiyle, kimisi bilgisinin yeterli olmaması sebebiyle hatta kimisi de yeterli çevresinin olmaması düşüncesiyle işçi avukatlık yapmayı tercih ediyorlar. Biraz da kolaya kaçıyorlar çünkü işçi avukat olduğunda sabit geliri olan bir avukat oluyorsun ve vergi açılışı yapmak, avukatlık sözleşmeleriyle uğraşmak gibi, yani madalyonun diğer tarafındaki koşturmacalar ve külfetlerden kurtulmuş oluyorsun.

​İşçi avukat olmak her ne kadar kulağa hoş gelmese de maalesef mezun olan hukuk öğrencilerin çok büyük bir çoğunluğu bunu tercih etmekte. Daha okul sıralarında bu bilinci kavramak gerekli. Her ne kadar zor gözükürse gözüksün birkaç arkadaş bir araya gelip büro açmak hem mesleğin tadını alabilmek bakımından hem de geleceğiniz açısından çok daha karlı ve rahat olacaktır.

Yeni mezun bir hukukçunun yapabileceği en iyi iş, eğer ki okul sıralarında mezun olduktan sonrası için bir hedef belirlememiş ve bu konu hakkında kararsızsa, mutlaka öncelikle stajını başlatmaktır. İleride ne yönde ilerlemeye karar vereceği belli olmayan bir hukukçu için stajını başlatmak en azından bir şeyleri garantilemek anlamına gelmektedir. Kaldı ki stajı başlatmanın hukuk mezunu öğrenci için önemli bir maddi külfeti de bulunmamaktadır. Alınan bazı vergiler ve katlanmak zorunda olunan masraflarla stajı başlatmanın bir miktar maliyeti oluyor elbette ancak eğer avukatlık yapmamak konusunda kararlı değilseniz her ihtimale karşı bu masraflara katlanıp 1 yıllık staj sürecini başlatmakta fayda var. Diğer yandan eğer başka bir mesleğe karar verirseniz de elinizdeki ruhsat sayesinde bir güvenceniz olacak, ne zaman isterseniz avukatlık mesleğine dönebileceksiniz.

Şu İş İlgini Çekebilir:  SEKTÖRÜNÜZDE BAŞARIYI YAKALAMANIZ İÇİN OLMAZSA OLMAZ 5 KURAL

Avukatlık mesleği bir kenarda dursun yapılabilecek en önemli mesleklerden diğerleri de tabi ki hakim veya savcı olmak. Ancak hakim veya savcı olmak için bir denemekte fayda var, sınava girmek bir şey kaybettirmez gibi cümleler kurabilmek mümkün değil. Hakim veya savcı olma yoluna girmek için yeni mezun hukukçuların mutlaka bu konuda iyice düşünmeleri ve kararlarını vermiş olmaları, başka bir alternatif düşünceleri olmadan doğrudan bu işi kafalarına koymuş olmaları gerekmekte. Çünkü hakim-savcılık sınavları oldukça zor olduğu gibi sınavlardan gerekli puanlar elde edilse de mülakat aşamasını geçebilmek ders çalışmanın da haricinde farklı gayretler gerektiriyor. Hakim veya savcı olmasının zorluğu bir kenara bu mesleklerin sosyal hayatları, karakter üzerindeki etkilerini de düşünmek gerekir. Hakimlerinde savcıların da çok iyi biliniyor ki neredeyse hiç sosyal çevreleri olamıyor. Çok kısıtlı bir arkadaş çevresiyle ibaret kalıyor hayatları. Bu herkesin karakteri için elverişli bir durum olmayabilir. Bir de savcının gördüğü itibar, hakimin emretme vazifesi eklendin mi bu meslekler insanın karakterini doğrudan etkileyen bir hal alabiliyor. Yani hem bu meslekleri edinmenin zorluğu bakımından hem de mesleklerin kendi zorlukları bakımından yeni mezun hukukçuların hakimlik ve savcılık konularında iyice düşünerek idealist bir şekilde karar vermeleri gerekmektedir.

Son olarak günümüzde gerek birçok yeni üniversitelerin açılması, gerek teknik üniversitelerde dahi hukuk bölümlerinin açılması, gerekse hukuk kadrolarının iki katına çıkarılması sebebiyle hukuk alanında akademisyenlik mesleği de oldukça rağbet görmekte. Üstelik önceleri bu mesleğe ancak belli bir aristokrat kadrodan alımlar yapılmakta idi. Akademisyenlik belli bir düzeydeki insanların mesleği olabilecek nitelikte idi ve alım sırasında objektif bir değerlendirme yapılmıyor idi. Ancak günümüzde getirilen yeni sistemler ve kadroların ilan edilmesi zorunluluğu gibi yöntemlerle bu haksızlıkların mümkün olduğunca önüne geçilmekte. Mümkün olduğunca, çünkü haksızlık yapmakta ısrarcı kişiler illa ki bir çözüm yolu bulmakta. Örneğin açılan bir kadro için istedikleri kişinin özelliklerini tarif ederek, “şu konuda yüksek lisans tezi yapmış olması gerekir” gibi ilanlar verilebilmektedir. Yeni getirilen sistem ile her açılan kadro Yüksek Öğretim Kurumu’nun sitesinde ilan edilmek ve en az yaklaşık 2-3 hafta kadar orada bulunmak zorunda. Bu sayede ilandaki şartları taşıyan herkes kadrolara başvurarak objektif değerlendirmelerden geçebilme hakkını kullanabilmekte. Yeni mezun hukukçuların düşünebileceği en güzel mesleklerden biri de akademisyenlik. Ancak bunun için de YÖK’ün aradığı en az 70 puan ALES şartını ve 50 puan da YDS şartını sağlayabiliyor olmak gerekli.

Kısaca şu şekilde özetleyebiliriz ki; henüz ne yapacağına karar vermemiş yeni mezun bir hukukçunun yapabileceği en iyi iş öncelikle stajını başlatmak ve açılan tüm YDS ve ALES sınavlarına girerek mümkün olduğunca en yüksek puanları almaya gayret etmek. İleride yapmaya karar verme ihtimali olan bir mesleğin bu hususları gerektiriyor olması kuvvetle muhtemel. Bu sebeple vakit kaybetmeden stajı başlatmak, ALES ve YDS sınavlarından yüksek puanlar elde etmek tercih seçeneklerini arttıracak ve daha sağlıklı bir seçim yapılmasını sağlayacaktır.

Yorum yapın