Yenilgiyi Kabul Edebilmek Ve İleriye Bakabilmek

Yenilgiye Kimler Tahammül Edemez? 

Başlığımızdan da gördüğünüz üzere yenilgiyi kabul etmekten bahsediyoruz. İnce bir kelime oyunu olmayacaksa rahatlıkla diyebiliriz ki yenilgiyi kabul etmek ayrı kabullenmek ayrı. Bir yenilgiyi kabullendiğinizde, kendinizi ebedi mağlup ilan edersiniz. Belki de o zaman asıl hapı yutmuş olursunuz. Asıl olan yenilgiyi kabul etmektir. Ben yenildim demektir. Ama kabullenmek. İşte sakat nokta odur.

Yazımızın ilk kısmında yenilgiye kimlerin tahammül edemediğini açıklayacağız. Böylece tam olarak nasıl biri olmamanız gerektiğini de görmüş olacaksınız başımıza sık sık gelen kaybedişlerden sonra. Yenilgiyi kimler kabul edemez. İşte madde madde sıralama:

1- Gücü daimi değil bir kerelik olanlar: Böyleleri daha ilk yumrukta yere serilen amatör boksör gibiler. Bir kere yenilmeye görsünler, hemen beyaz bayrağı göndere çekilirler. Vurmayın, daha fazla, tamam ben iflas etmiş bir iş adamı, ben mahvolmuş bir girişimciyim diye feryat figan isyan ederler.

Bir kerelik yenilgi, onların ne kadar güçsüz, kuvvetten uzak olduklarını bize gösterir. Sakın ha bu tür kişilerden olmayın. İnsanın gücü her zaman daimidir. Kullanmasını ve karşı tarafa bu defa kazanmak üzere hareket etmesini bilenlere.

2- Sadece kazanma hırsıyla hareket edenler: Gözlerindeki ateş, sadece kazanmak, birilerini aşağılamak, ezmek ve onlara ”günlerini göstermek” için yanan insanlardır bunlar. Kazanılan şeyden çok kazanmanın kendisini severler. Bu da neredeyse modern dünyanın yeni insanlarına kattığı taze bir hastalıktır bu.

Yani böyle insanlar kazanılan hazineye sevinmezler. O hazineyi başkaları sahip olmadı diye zaferlerini kutlarlar. Tamamen bencil ve hırs ile örülmüşlerdir. Sonunda en büyük zararları kendilerinedir. Çünkü bir kez olsun yenildiler mi utançtan ya da öfkeden insan içine çıkamazlar artık.

3- Amaçları ya da hedefleri değil sadece öfkeleri olanlar: Bir amacı ve gerçek bir hedefi olan insan yenildi mi sadece enerji ve zaman kaybetti diye üzülür. Ama dizlerini dövmez. Eyvah, olmadı bu iş deyip çocukça mızıklanmaz. Her zaman için amaçların uğrak yollarında, hedefe giden labirentlerin tuzaklarında bir kaybediş, bir yitiriş olduğunu bilecek ya da ön görecek kadar olgun olmakta fayda var.

Amacınızın esiri olmayın. Sadece onca tuzağa ve kaybedişe rağmen ilerlemeye bakın.

4- Kendine güvenmeyenler: Kendini güvenmeyen her insan, ilk büyük yenilgisinde yelkenleri suya indirir. Bir geminin kaptanı ise ilk dalga gelişte battık diye düşünür. Oysa ki sarsıntısı hiçbir iş, hiçbir oluşum olmaz. Bazı sarsıntılar vardır ki daha fazla önlem alın diye bir uyarıdır adeta. Aynı şekilde her kaybediş de bir uyarıdır en nihayetinde. Bu nedenle kaybettik diye dövünenler kendilerine ve içlerindeki potansiyele güvenmeyen korkaklardır sadece.

5- Ders almayı bilmeyenler: Dene. Yanıl. Gene dene, gene yanıl. Daha güzel yanıl diyen yazar, yanılmak ile kaybetmeyi bir tutmuş olabilir mi? Bence olabilir. O nedenle kaybettiğimiz her yarış, her savaş bize bir ders olarak geri döner. Bin nasihat yerine bir musibet, yani bir kaybediş çoğu zaman almamız gereken derslerin hepsini bize bir anda ve doğru bir şekilde verir.

Yenilin ama hemen beyaz bayrak çekmeyin.

Evet, bunu yapmayın arkadaşlar. Yenilmeyi kabul etmek ile kabullenmek arasındaki farkın en büyük belirgin ölçeği tam olarak bu noktada karşımıza çıkar. Beyaz bayrak çekmek, ben yenildim, kaleme gelebilir, ganimetleri alabilir ve beni kapı dışarı edebilirsin demektir. Ancak kendi başarı bayrağınızı hak ettiği yerde dalgalandırana kadar vazgeçmeyin ve beyaz bayrağı teslimiyet değil sadece barış bayrağı olarak kullanın.

Yenildikten Sonra Yapılacaklar 

1-Sormak: Ben nerede hata yaptım? Yapmanız gereken ilk şey detaylı bir analiz olacaktır. Nasıl ki yenilen bir takımın teknik direktörü, bir daha ki hafta oynanacak maça kadar yenilginin bir haritasını, bir raporunu çıkarıp daha farklı yollara ve taktiklere gidiyorsa, siz de hayat karşısında kendinizin bir teknik direktörü gibi davranmalısınız. Ben nerede hata yaptım sorusu hem olgunca hem de yardım sever bir dost olarak sormanız gereken ilk soru olmalıdır.

2- Sormak: Daha iyisini nasıl yapabilirim? Soracağınız ikinci soru da kuşkusu daha iyisini nasıl yapabilirim olmalıdır. Hayatınızın teknik direktörü olarak nasıl daha iyisini yapacağını bulmak, bir anlamda kadro değişikliğine gitmektir. Takıma hayrı olmayan oyuncuları yedek kulübesine gönderin ve taze kan oyuncuları oyuna sokun. Sizin işinize yaramayan duygu ve düşüncelerden kurtulun, sizi ileri taşıyacak davranış biçimlerini ve akıl yürütmeleri yanınızdan eksik etmeyin.

3- Artık geriye dönüp bakmamak: Her şeyi kaybetmiş olabilirsiniz. Ama geriye dönüp bakmak, ağlayıp sızlanmak o kaybettiğiniz şeyi size geri kazandırmayacaktır. Çocuk ruhlu olmayın. En azından kaybetmek konusunda olmayın. Kendinize ve hedeflerinize bir şans tanıyın. Geçmiş geride kaldı. Şimdi, bugüne ve geleceğe bakma zamanıdır.

4- Kendini sorgulamak fakat asla suçlamamak: Kendinizi sorgulamak, birtakım sorular ve araştırmalarla, işinizi, karakterinizi soru yağmuruna tutmak elbette ki olası ve mantıklıdır. Kendinizi sorgulayın ama asla suçlamayın. Suçladıkça paslanır, paslandıkça daha çok kaybetmeye mahkum olursunuz.

5- Bunun hayatın bir gerçeği olduğunu bilmek: Tarihteki en önemli, en büyük, en popüler şahsiyetler bile hayatının belli dönemlerinde öyle büyük bir yenilgiler yaşamıştır ki. Dünyanın en zeki insanının çocukken okuldan kovulduğu bir gezegende yaşıyoruz. En büyük dahilerin aptallıkla, en çalışkan beyinlerin tembellikle itham edildiği bir çağda, yenilgiyi hayatın bir gerçeği kabul etmek, size kazandıracaktır.

Şah olun şah mat değil!

Biri size ”şah” der. Bu kaybedişin ilk halkasıdır. Ama çoğu zaman yaptığımız teknik ve duygusal hatalar nedeniyle şah mat oluruz. Şah demekle kaybetmenin ilk adımı atılırken, kendimize hakim olamadığımız için şah mat ile tamama erer yitiriş. Siz bitti demeden bitmez arkadaşlar. Vezir de şah da sizin ve sizinle.

İleriye Bakmanın Faydaları Nelerdir? 

1- Doğanın diyalektiğini çözmüş olursunuz: Doğanın diyalektiği şudur. Hiçbir şey boşu boşuna değildir. Her şeyin bir yeri ve önemi vardır. Böyleyse kaybetmeyi bir kayıp olarak değil bir kazanç olarak iç cebinizde saklamalısınız. Zira bir kaybetmek, on kazanmaktan daha fazla deneyim ve olgunluk katar insana. Her şey başka bir şeye dönüşür. Hiçbir şey ölmez. Öyleyse iki kaybedişten bir kazanç neden çıkmasın ki?

2- Bir gün sizin de kazanacağınızı görmüş olursunuz: Hep başkaları kazanmaz. Yok öyle bir dünya. Bir gün ben de kazandım demek için bugün ben de kaybettim demeyi bilmelisiniz.

3- Mızmız değil güçlü olursunuz: Yenilgiyi kabul edemeyenler, oyuncağının aynısını isteyen mızmız çocuk gibidirler. Bu size hiçbir şey katmadığı gibi sizden de bir çok şey götürür. Mızmız değil güçlü olun!

4- Kendinize başarılı ve mutlu olma iznini vermiş olursunuz: Yenile yenile yenmeyi öğrenmek diye bir cümle vardır bu memlekette. Sözün doğruluğunu ve gerçekliğini kendi hayat hikayemizden de biliyoruz, başkalarının örneklerinden. Kendinize başarılı ve mutlu olma izni verin. Asla yere serilmeyin!

5- Ve sonunda mutlaka kazanırsınız: Büyük Hintli siyaset ve düşünce adamı Gandhi’nin akıl ve vicdan dolu sözüyle bitirelim yazımızı. Önce seni görmezden gelirler, sonra sana gülerler, sonra seninle mücadele ederler, sonra kazanırsın.

Kazanmanın hilesiz, asil ve güzel olduğu dönemlerde zafer ve başarı ve en nihayetinde mutluluk sizinle olsun. Şimdilik hoşça kalın!

Yorum yapın