Girişimci Çocuk Nasıl Yetiştirilir ?

Çocuklara gün içinde birçok şey söylüyoruz. Bunların çoğu “Düzgün otur, ağzın kapalı çiğne” , “teşekkür ederim” de gibi emir cümleleri. Bir çocukla konuşurken emir cümleleri yumuşatılarak söylense de sonuçta direkt olarak ne yapmaları gerektiğini söylemek özünde direktif vermekten farklı değildir ve çocuklarımız çoğu zaman, emredilenleri dinlemekle ve yapmakla o kadar meşguller ki yaptıkları hatalı eylemlerin sonuçlarıyla yüzleşmelerine fırsat kalmıyor çünkü hata yapmamaları için çok fazla müdahale edip, kendi özgür iradeleriyle bir şeyleri denemelerine, başarısız girişimler yapıp sonuçlarından güzel dersler çıkarmalarına fırsat vermiyoruz .

Çocuklarımız kendi kendilerini yönetmeyi, bir anlamda, kendilerinin patronu olmayı öğrenemeden büyüyorlar. Çünkü bunu onların yerine biz yapıp deyim yerindeyse ebeveyn olmayı “patronlukla” karıştırıyoruz . Oysa, her çocuk büyüme sürecinde kendi kendine karar vermeyi, hayal etmeyi, hayallerini denemeyi, başarısız olmayı deneyimlemeli ve bu başarısızlıklarından çeşitli dersler çıkarmalı.

Böylelikle, zaman içinde kendi kendilerini tanıyan, yönetebilen, tek başına kararlar alabilen güçlü bireyler olmayı öğrenebilirler. Çünkü, girişimciliğin en önemli kurallarından biri; kendi kendinin patronu olmaktır. Tek başına karar vermeyi ve harekete geçmeyi öğrenememiş bir çocuk, yetişkin olduğunda da sürekli ne yapması gerektiğinin söylenmesini bekler ve standart maaşlı bir çalışandan daha fazlası olamaz. Eğer bizim amacımız girişimci bir çocuk yetiştirmekse daha farklı bir yol izlemeliyiz.

Peki çocuklarımıza kendi kendilerinin patronu olmayı küçük yaşlarda nasıl öğretebiliriz? Bunun için çok çeşitli yollar var biz bu yazıda en temel ve en işe yarar olan birkaçından bahsedeceğiz.

1) Sorumululuk ve Özgüven

İlk yapmamız gereken şey bol bol sorumluluk vermek… Bu sorumluluklar çocuğun yaşına göre kendi ayakkabısını bağlamaktan, döke saça da olsa kendi yemeğini kendi yiyebilmeye ya da oyuncaklarını toplamaya kadar çok çeşitli şeyler olabilir. Örneğin; hemen herkesin tanıyabileceği ünlü kişilerden örnek verelim. Henüz 20li yaşlarının başında olmasına rağmen tek başına İngiltere’de bir yapımcı şirketle anlaşıp ilk şarkısını geçtiğimiz günlerde yayınlayan Türk oyuncu Serel Yerelli, kendine güveni konusunda ona en büyük desteği babasının verdiğini anlatıyor;

“Küçükken, babam ayaklarımın yere basması amacıyla beni tek başıma İngiltere’ye gönderdi. ‘Otel bulup orada konaklayacaksın’ dedi…o otele adım attığımda büyüdüğümü hissettim, bu olay hayatımın dönüm noktasıdır.”

Serel şimdi çok genç olmasına rağmen hayallerinin peşinden gitmeyi öğrenmiş ve kendine güveni yüksek bir genç kadın. Tabi ki, tek başına başka bir ülkeye göndermek uç bir örnek. Yukarıda da söylediğimiz gibi sorumluluk vermenin yaş grubuna, çocuğun kişiliğine, aile yapısına vs göre sayısız çeşidi var. Örneğin, 9 yaşında ve kuş beslemek isteyen bir çocuğa kuşu aldığımız takdirde beslenmesini ve suyunu kendisinin takip etmesi şartıyla alabileceğimiz söyleyebilir ve uzaktan takip ederek, yemi ve suyu düzenli olarak değiştirdiğine emin olabiliriz. Bu, uzun vadede çocuğumuzun sorumluluk duygusunun güçlü bir şekilde pekişmesini sağlar. Sorumluluk alabilen bir çocuğun kendine güveni yüksek olur. Kendine güven duygusu, bir girişimcinin en önemli özelliklerinden biridir.

 2) Duyguların farkında olmak ve İfade Yeteneği

Hayal kırıklığının yarattığı öfke ve üzüntü, sevinmek, heyecanlanmak, endişelenmek, hırs yapmak, çekinmek, utanmak, özlemek, ümitsizliğe kapılmak, merak etmek, pişman olmak, ürkmek, kızmak, nefret etmek…

İnsan pek çok duygu hissedebilen ve dahası bunların bir kaçını aynı anda hissedebilen bir canlı olduğu için özellikle çocuklar bu duyguları tanımlayıp ifade edebilmek konusunda çok zorlanırlar. Duyguları konusunda karmakarışık olan ve bunları kendine bile ifade edemeyen biri için başarı ihtimali uzaktır. Çünkü kendi içindeki sorunu anlayamaz ve bir sorunu çözebilmek için gerekli olan ilk şey sorunu tanımlayabilmektir.

Böylece bu sorunun temeline inip nedenleri ve çözümü konusunda düşünebiliriz. Girişimci insanlar, kendi içinde sorunlar yaşadıklarında sebeplerini kolaylıkla belirleyebilir ve zaman kaybetmeden çözümü konusunda harekete geçebilirler. Çünkü, duyguları kolay ve hızlı analiz ederler. Çocuklarımıza duyguları onların anlayabileceği şekilde basite indirgeyerek tanıtmalı ve bunları nasıl ifade edebileceklerini öğretmeliyiz. İnsanın gökkuşağının renkleri gibi rengarenk birçok duygu hissedebileceğini, öfkenin kıpkırmızı yakıcı etkisini, mutluluk ve sevincin sapsarı parlak bir güneş gibi içimizde doğabileceğini bilen bir çocuk hem kendisinin hem de başkalarının duyguları hakkında fikir sahibi olur ve bu durum onun empati duygusunu da geliştirir.

Girişimciler, empati duygusu yüksek insanlardır ve bu sayede insanların duygusal ihtiyaçlarını kolayca anlayıp buna cevap verebilirler. Pek çok marka, toplumların genel duygusal ihtiyaçlarının farkındadır ve reklamlarında bunların üstüne giderek satışlarını arttırırlar.

3) İyimserlik ve Potansiyelin Keşfi

 Hayat sana limon verdiğinde sen de limonata yap” diye düşünmekle kalmayıp bir de bunu paraya çeviren Tom Cruise’un küçük kızı Suri geleceğin başarılı girişimcisine örnek bir çocuk. Suri bu sene Haziran ayında New York’da düzenlenen Pride etkinliğinde 2 dolardan limonata satarak topladığı paraları LGBT derneğine bağışlayıp küçük yaşında simgesel olarak büyük bir etkinlik gerçekleşti.

           Bir önceki paragrafta dediğimiz gibi girişimciler çevresindeki insanların duygusal ihtiyaçlarını anlayabilen kişiler olmalarının yanı sıra, dünyanın sorunları ve ihtiyaçları konusunda da duyarlı kişilerdir. Çocuklar içinde yaşadıkları toplumun ve dünyanın ihtiyaçlarından haberdar olur ve bu sorunların çözümünde aktif rol alırlarsa, bireyden başlayan ve topluma yayılan paylaşım ve yardımlaşmanın daha güzel bir dünya yaratabileceği bilincinde yetişirler ve girişimci özellik kazanırlar.

           Çocuğun bu farkındalığı konusunda aileye büyük rol düşüyor. Ülkemizden başarılı bir örnek; 22 yaşındaki Ece Çiftçi, 14 yaşında özel bir okulda okurken her çocuğun aynı imkanlarla eğitim alamadığını fark etti ve bu konuda bir şeyler yapmak istedi. Ece’nin genç yaşında kurduğu derneği “SosyalBen” Amerika’nın en prestijli pazarlama ve iletişim enstitüsü Communitas tarafından her yıl dağıtılan Communitas Ödüllerine, bu yıl ‘Topluma Hizmette Mükemmellik’ kategorisinde layık görüldü. Ece bu başarısında ailesinin desteğini şöyle anlatıyor; “14 yaşında bir çocuk olarak o yaz tatilinde, Şanlıurfa’nın Suriye sınırına yakın bir gençlik merkezinde 250 öğrenciyle çalışarak ilk projemi gerçekleştirdim. Resim, müzik, dans, fotoğrafçılık gibi atölyelerde onların kendilerini keşfedebilmeleri için aktiviteler düzenledik. 9’uncu sınıftan 12’nci sınıfa kadar her yaz Urfa’daki o öğrencilerle bir araya geldim. Derken liseden mezun olma zamanı geldi, ne okuyacağımı da artık çok iyi biliyordum: Sosyoloji. Bu noktada aileme ne kadar teşekkür etsem az. Beni “İlle de matematiği sev!” diye asla zorlamadı. Bana, benim başka alanlarda başarılı olabileceğimi gösterdi. Ve ben, bende olanı, olmayanlarla paylaşmaya karar verdim ve SosyalBen’in temellerini attım. “

        Özet olarak bütün bu örnekler bize şunu gösteriyor; geleceğin başarılı girişimcileri, kendi duygularının ve etrafının farkında olan, sorumluluk alarak kendine güven duygusu gelişmiş, dünyayı güzelleştirmek konusunda isteği ve pozitif enerjisi olan çocuklardan çıkıyor ve böyle çocuklar yetiştirmek aslında hiçte zor değil.

        Yapmamız gereken tek şey çocuklarımızı gözlemleyerek içlerindeki potansiyeli keşfetmelerini sağlamak ve onları bu yönde desteklemek. Sözlerimizi Einstein’in bu konuyla alakalı, düşündüren sözüyle tamamlayalım; “Aslında herkes bir dahidir… Ama siz kalkıp bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız, balık tüm ömrünü bir aptal olduğuna inanarak geçirecektir.

Yorum yapın