Ev ve işyeri inşa etmek yerine yazılımlar inşa etmek!

Bitcoin hakkında yazdığım bir önceki yazımdan sonra aklıma yeni bir parlakfikir geldi.

Malumunuz Türk insanın şu sıralar pek sevdiği işlerden olan müteahhitlik işi; gerek küresel çapta gerekse yerel çapta hasbelkader başarılı sonuçlar vermiştir. Kim ne derse desin bu konuda diğer toplumlar ile kıyaslandığımız zaman “başarılı” sıfatına layık olduğumuzu düşünüyorum. Ah tabii işin ‘estetik’ kısmında ‘başarılı’ olduğumuzu ne yazık ki söyleyemeyeceğim…

Birçok yazılımcı tanıdığımla sohbet ettiğimde diyalogun bir yerinde muhakkak şu cümle ile karşı karşıya kaldığıma şahit oldum: “Ah keşke bir ekip ile beraber hareket edebilseydim, ne işler çıkarırdım, vah keşke bir ekibim olsaydı…

Netice itibariyle demem o ki bizim yazılımcılar “örgütlenmek” istiyor. Terör örgütü değil; hemen aklınıza kötü şeyler gelmesin. Kurumsal şirkeler de bir tür örgüttür.

İnsanoğlunu bu günlere getiren şeyin onları ortak hayaller çatısı altında örgütleyebilen hikaye ve masal anlatıcıları olduğu ciddi ve doğruluk payı yüksek bir teoridir. İnsanlar ne zaman ki bir futbol takımı misali bir arada hareket ederler işte o zaman yapabilecekleri işlerin sınırları katlanarak sonsuzluğa doğru geometrik orantıyla genişlemektedir.

İş bu yukarıdaki gerekçeden dolayı; sevgili Türk Ceza Kanunu ‘örgütlü suçlar‘ konusunda bir hayli hassasiyet sahibidir. Bir insanın tek başınayken verebileceği zararlar, yaratabileceği tehlikeler; kalabalıklar halinde iken verebileceği zararlar ile kıyaslandığında ortaya dağlar kadar fark çıkıyor. Lanet olasıca azılı suçlular bile bu gerçeğin farkında olduğundan dolayı cezaları ağır olsa da örgütlenmeyi ve suç örgütü lideri olmayı tercih edebiliyorlar…

———————————–

Bir ev, bir işyeri veyahut bir gökdelen düşünün. Bu gökdeleni tek başınıza inşa edebilir miydiniz?

Bırakın gökdeleni, tek başınıza bir apartman inşa edebilir miydiniz?

Bırakın apartmanı siz tek başınıza 80 m2’lik tek katlı müstakil ev bile inşa edemezsiniz…

———————————

Fikri mülkiyetin maddi mülkiyetleri sollamaya başladığı bilgi çağının şu günlerinde; kaba inşaat müteahhitlerinin değil de yazılım müteahhitlerinin güç savaşında galip geleceğini söylemek isterim.

Güç savaşı önemli bir şeydir sevgili okuru. Zira eğer yeterince gücünüz var ise kanunlar bile sizin için düzenlenir, dizayn edilir.

Bakınız sigortacılık kanunu madde 35/7:

Bu Kanuna tâbi kuruluşların itibarını zedeleyebilecek ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olan ya da bu yolda asılsız haberler yayanlar bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ve ikiyüz günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır.

Şimdi bir sormak istiyorum. Be hey sigorta şirketleri; bir insanı ölümle tehdit etmenin cezası 6 aydan başlıyor iken sana hakaret etmek 1 yıldan başlıyor. Bu kadar mı değerlisin?

Kanunlarımıza göre; evet daha değerli; çünkü onların çok paraları var, çünkü sistem onlar sayesinde ayakta duruyor. Çünkü kendileri kapitalizmin garanti belgesidir. Çünkü onlar GÜÇLÜLER!

Biliyor musunuz; sigorta şirketi veya banka dediğimiz oluşumlar esasında bir yazılım-protokol karışımı ile insan gücünden başka bir şey değildir, bundan ibarettir..

Şu İş İlgini Çekebilir:  En Karlı Yazılım Satış Ortaklığı Sektörleri

————–

Nerede kalmıştık; yazılım inşa etmekten bahsediyorduk.

Tek bir insanın tek başına ev bile inşa edemeyeceği konusundaki herkesçe malum olan gerçeğini yazmıştık.

Yazılımcı gençlerin bir araya gelmekte ve kurumsal şirket örgütlenmeleri yapmak istediğini ama bunu başaramadığını yazmıştık.

——————————-

Peki şimdi size bir soru daha soruyorum: “Türkiye’nin hasbelkader başarılı sayılan müteahhitlerinin” başarılarının arkasında yer alan liderlerin profili nasıl?

Bu adamlar veyahut kadınlar nasıl başarılı oluyorlar?

Ben size cevabı vereyim.

Başarılılar çünkü “cahil cesareti, kararlılık, örgütlenme, öğrenme açlığı, azimlilik, vizyonerlik, inanç, gerekli/gereksiz özgüven” gibi karakteristik özelliklere sahipler.

Bu müteahhit kardeşlerimiz hakkında sık sık duyabileceğiniz bir cümleyi, dedikoduyu buraya taşıyayım: “Abi, bunlar mafya, bulaşmamak gerek“.

Herhangi bölgede büyük işler yapan mütehhit liderler çoğu zaman “mafya lideri” ‘etiketini’ taşırlar. Belki aralarında sahiden mafya olanlar da vardır, orasını bilmem. Ama bildiğim birşey var ise bu insaların ezici çoğunluğu mafya etiketini alsalar da mafya falan değiller. Şüphesiz her insan gibi irili ufalı suçlar işliyorlardır ama mafya falan değiller.

Birçoğunun böylesi bir etikete layık görülmelerinin sebebi ise halkın gözünde “olağanüstü örgütlenme yeteneğine sahip olmaları” ve insanlar tarafından “korku ile gıpta karışımı duygular ile karşılanmalarıdır“. Türk insanı güç karşısında aynı anda hem korkar hem de kıskançlık duyar.

Ayrıca bu liderleri tanımlarken “cahil cesareti” deyimini de kullanmayı layık gördüm; çünkü birçoğu hakikaten okul eğitiminden uzaktalar ve iş hakkında da mikro detaylar konusunda bilgi sahibi olmayan kimselerdir. Şu da bir gerçek ki; her ne kadar mikro detaylar hakkında bilgi sahibi olmasalar da bu mikro detayları bilebilecek birilerini bulup örgütlerine dahil etmeyi başarabildikleri için bu açığı da böyle kapatıyorlar. Burada esasında cehaleti kutsamıyorum bir dereceye kadar ve ölçülü olanının işlevselliğinden bahsediyorum. Zira aşırı bilgili insan her daim kuşkı içerisinde olacaktır, kafasında hep bir şüphe olacaktır. Bu da harekete geçmesine engel olacaktır.

Sonuç olarak bu karakteristik özellikler bir işe yarıyor mu yarıyor…

———————————–

Başlıktaki “yazılım inşa etme” süreci bu tarz karakteristik özelliklere sahip insanlar tarafından yerine getirilebilir mi?

İlk bakışta böylesi bir şey pekala mümkün görünmektedir. Sonuçta “oturduğumuz evleri, canımızı emanet ettiğimiz kalelerimizi inşa edebiliyorlar ise yazılımları neden inşa edemesinler” diye düşünülebilir. Ytong’u, harcı, sıvacısını, elektrikçisisini, boyacısını, seramikçisini, mimarını, avukatını, makinacısını, tesisatçısını, kalıpçısını, betoncusunu bir araya getirebilen insanlar bunu niye yapamasın diye düşünebilirsiniz.

Ancak yine de bu denklemde eksik olan birşeyler var.

Yani bu karakteristik denklemde yer almayan özelliklerden birisi müteahhit kardeşlerimizin bu işi dünya çapında icra edebilmeleri konusunda engel teşkil etmektedir.

Nedir o?

Yaratıcılık!

Özetle; günümüz Türkiye’li müteahhitlerin karakter özelliğinde ‘yaratıcılık‘ özelliği yer alsaydı emin olun Steve Jobs’lar, Satoşi Nakamoto’lar, Elon Musk’lar havada uçuşurdu.

Bence Türk insanı olarak kendimize güvenmeliyiz aramızda böyle istisna karakterler mevcut.

Saygılarımla
Parlakfikirler admininiz

Yorum yapın