Gereksiz Kaygıyı Yenmek ve Endişeden Kurtulmak İçin

Kaygının da birçok cevherde olduğu gibi gerekli olanı gereksiz olanı vardır. Gerekli olanı önlem almayı, ihmal etmemeyi, kartlarını gelecek günlere göre ayarlamayı gerektirir. Bu anlamda, kaygının derecesini iyi ayarlayabilenler, plancı, bol önemli ve B planı olan insanlardır genelde. Ancak gereksiz kaygı zedelenmelerinde, ruhunu kapı aralıklarına sıkıştıranlar, bilincini zedeleyenler de yok değildir.

Gereksiz kaygılarda her zaman için bir zorlama, bir aşırıya kaçma var. Ve biz ülke olarak da dünya olarak da giderek kaygılı insanlarla çevrili olmaya başladık. Zaten herkes günün modasından dolayı kendini paranoyak, manik – depresif ve anksiyete bozukluğu olarak niteleyen insanların sayısız az değil. Adeta hasta olmak, hasta hissetmek süper bir olguymuş, marjinal bir hadiseymiş gibi lanse ediliyor. Bu da kim gerçek hasta, kim rol yapıyor gibi bir sorunsalı doğuruyor toplum hattında.

Şahsım adına herhalde tanıştığım son 20 insanın içinde zihinsel ya da psikolojik sorunu olmayan insan yok idi. Herkes o kadar deli, o kadar çılgın ve o kadar farklı ki… Ay bende anksiyete bozukluğu var o nedenle ben yapamam gibi komik ve saf cümlelerle insan hasta taklidi yapıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabında da doktor: Psikanaliz çıktığından beri herkes biraz hasta – saptaması insanın nasıl psikolojik denklemleri ve sonuçları bile magazinel olarak sömürdüğünün güzel bir ispatı.

Öyleyse ilk başta kendimizi hasta ilan etmekten kaçınmalıyız. Öyle tek başına izlediğimiz filmin gerçek hasta karakterinin etkilerinden sıyrılamayıp kendimizi o karakterle fazla özdeşleştirerek kendimizi hasta ilan etmemeliyiz. Bu hem gerçek hastaların hastalıklarıyla dalga geçmek olur, hem de kendi kendimizi bilerek sakat bırakmak olur. Zira insan bir şeye kendi iç dünyasında ne kadar yoğunlaşırsa onun gerçek olma ihtimali var.

Kendi kaygılarının içine bata çıka kendisini kaygı bozukluğu hastalığına kaptıranların sayısı da az değildir hani. Öyleyse parlak fikirlere hoş geldiniz. Bu yazımızda en başta gereksiz kaygıyı ve endişeyi yenmenin tüm yollarını bir rehber halinde sunacağız sizlere. Akabinde ise kaygı bozukluğu ve endişeyle yıpratılmış bünyelere karşı neler yapmamız gerektiğinden dem vuracağız. Parlak fikirler her zamanki gibi yanınızda. Şimdi elinizdeki kaygı ve endişeleri yavaşça yere bırakın ve sizi huzura sevk edecek yazımızı an be an okumaya ve tadını çıkarmaya başlayın.

Kaygılı insanlar genelde tırnaklarını yerler. Çünkü onların kaygıyla dolu olan beyinleri kendi vücuduna doğru yöneltir kişiyi. O tırnaklar yenecektir. Arka planda ve geriye kalan olarak yenmiş tırnaklar hoş bir görüntü ve sağlıksız bir imaj çizse de kişi kendini mutlak surette durduramaz. Çünkü bilinç kaygı ve endişe birimlerine o kadar odaklanmıştır ki geride hiçbir şeyin önemi yoktur. Kafaya takılan şeylerden sonra tırnak yemek basit ve en başta başa gelen bir dışa vurum gibidir. Bu açıdan baktığımızda insanın çoğu tiki aslında kaygı bozukluklarının bir dışa vurumudur. Bu nedenle bunu belirti olarak kabul edip üstüne gitmek daha da artarsa bir uzmandan destek almak en mantıklısı olacaktır.

Her Alanda Kaygıyı Yenebilmek İçin Az Bilinen Taktikler adlı makalemizde şöyle dursun. Bu yazımız bir önceki yazıya göre sadece gereksiz kaygıya ve endişeye odaklanmışken, buraya bıraktığımız yazı linki ise, her alanda kaygıyı yenebilmek adına az bilinen taktikler sunuyor size. Aşk alanında ikili ilişkiler babında, iş yeri krizleri olarak akla çakılan kaygıları yenmek adına, kısacası her alanda kaygıyı yenmek isteyen arkadaşlarımız bu yazımızdan öğrenecekleriyle yollarına devam edebilirler.

Gereksiz Kaygıyı ve Endişeyi Yenmek İçin 

  • Bir kere kaygının üstüne gitmekte fayda var. Bu nasıl olacak? Aklınıza üşüşen, ruhunuzu kara dumanlarla kaplayan, bilincinizi zehirleyen her kaygı unsurunun sizin ürettiğiniz ve sıfırdan çıkardığınız bir göz yanılgısı olmadığından emin olmak gerek. Bunun için kaygının kaynağına inmek zorundasınız. Bu da yüzleşmeyi gerektiriyor. Ama eşit bir seviyede. Çünkü insan olarak hiçbir kaygıdan hiçbir endişeden daha güçsüz sayılmazsınız. Kendinize güç depolamayı ve kendi kendinize öğütler verip onları tutmayı ihmal etmeyin. İnsan birçok açıdan güçsüz olabilir ama sanmak ve yanılmakla ilgili olarak kafasından çıkardığı ve büsbütün kendisini yaralayacak olan endişelerden daha büyük olduğu kesindir.

 

Her alanda kaygının ne kadar zorlayıcı ne kadar köşeye sıkıştırmaya yönelik olduğunu söylemiştik. İşte iş yerinde işine odaklanamayan, kendi baş ağrısı ve kaygı yekunu ile birlikte başa çıkmaya çalışan çalışan, modern bir kadın. Hani az biraz ileride ağlayan birini görürüz de ”kim bilir ne sıkıntısı var kadıncağızın” deriz. Kaygı sorunlarıyla boğuşanlar genelde dertlerini ağlayarak göstermezler. Zira onların ki daha çok baş ağrısı, sinir bozukluğu, tahammülsüzlük ve agresiflik olarak tezahür eder. Bu kadın gibi binlercesi, milyonlarcası aklındaki envai çeşit kaygıya karşın, gelip iş yerinde rutin işlerini yapmak zorundadır. Zira kimse de gelip senin neyin var demez. İşte modern dünya kabusu!

 

  • Pozitif düşüncelere odaklanmakta fayda var. Beyin ile ilgili yapılan son nörolojik araştırmalar bize gösterdi ki insan kendi düşüncelerini yönetebilecek bir dizayna sahip. Yani ne düşündüğümüzü beynimiz değil biz seçebiliyoruz. Yeter ki doğru düşünme yöntemlerini bilelim ve onları kafamızın içinde uygulayacak kadar pozitif olalım. Son çağı modası depresif olmak ve karanlık düşünceler tarafından darp edilmek. Bunu biliyoruz. Ama en sonunda kendi içi içini yiyen birer kurtçuklara dönüşüyoruz. O nedenle her zaman pozitif düşünün. Gelecek günler güneşli olmasa bile şimdinin karanlığından kurtulanacaktır. İnsan yeter ki inansın!

 

Bazen bilgisayardan ya da arabanın müzik çalarından bir şarkı yükselmeli. ”Başın önüne eğilmesin / aldırma gönül aldırma” mısraları yükselmeli insanı hüzne ve çoşkuya sevk eden ezgilerle birlikte. İnsan olmak zor, çok zor hem de. Ama her şeye rağmen dostlarımıza sarılmalı, sevdiklerimizin yanında kalmalıyız. Dünyada çözülmeyecek tek sorun ölüm. Onu da ölümden sonra anlayacağız. Sorun mu ödül mü diye! O nedenle başınız önüne eğilmesin arkadaşlar.

  • Her zaman için çözüm odaklı olun. Nice beynimize üşüşüp de tahtını kuran kaygılar, aslında birkaç dakikalık çözüm odaklı düşünme sonucu imha olacak kadar güçsüz, dayanaksız noktalardır. Biz bunlara vesvese deriz, kuruntu deriz. Ama işte zamanında önlerine geçilmezse büyür de büyürler. Sizin güçsüzlüğünüzden yüz bulurlar ve imparatorluklarını ilan ederler. O zaman yapılacak en temiz hareket en yakın kliniğe gitmek ve kendinizi modern tıbbın kollarına bırakmaktır.

Kaygı bozukluğunun son hali: Panik Atak: 

Gereksiz kaygılar ve endişeler zamanında önlem alınmazsa en son haline bürünür. Buna panik atak diyoruz. Her ne kadar Sınav filminde ‘‘panik olmayacaksın atak olacaksın” diye esprisi yapılmış olsa da hastaların kendilerine zor zamanlar ve anlar yaşatan beter bir hastalıktır panik atak.

Şu görselde görüldüğü üzere panik atak son noktadır ve artık sadece zihni değil vücudu da sarar. Kişi kasılır, titremelere başlar ve son olarak bayılır. Bu kendisine ve çevresine karşı yaptığı en büyük kötülüktür. Ama hastalık ve rahatsızlıklar kötülük nedir bilmezler. İnsanı kuşatırlar her yandan.

Yorum yapın