Komplo Teorisyenliği Yapmak Karlı Mı?

Herkese merhaba. Bugün yine son derece farklı bir konu ile karşınızdayız. Komple teorisyenliği yapmak karlı mıdır? Bu akademik olmayan teorisyenlik için eğitim almak mümkündür? Dedikleri çıkan bir komplo teorisyeni olmak için yapılması gerekenler nelerdir? Bu ve buna benzer sorulara cevap arayacağımız yazımıza geçmeden önce kısa bir ön bilgilendirme yapalım.

Özellikle ülkemizde, herkes yastık altı şairi olduğu gibi aynı zamanda bir komplo teorisyenidir. Ülkede ne olursa olsun hiç şaşmaz bir şekilde ‘Bunlar Amerikalıların oyunları, bunlar Yahudilerin hileleri‘ diyen bir tayfa var. Tayfa demek yanlış aslında, zira bu tür lakırdıları otomatik bir bilinçle ortaya döken kişilerin sayısı hiç de azımsanmayacak kadar çok. Hatta çoğunluğu oluşturuyor.

Komplo teorilerinin tarihçelerine, uzantılarına ve hakkında çekilen belgesellere bakarsak, bu işin aslında bu kadar yüzeysel ve tekdüze olmadığını görürüz. Aslında her komplo teorisinin de tanıklara, şahitlere, belgelere ve kanıtlara ihtiyacı vardır. Aksi takdirde her şeyde zırt pırt öte atılıp ”Bunlar hep falancanın oyunları hep” diye  çemkirenlerin çıkardıkları kuru gürültüden hiçbir farkları kalmaz.

Yurdumuzda ise maalesef ayan beyan gerçeklikler için bile bu tarz komplo teorileri üretiliyor. Hem de sık sık. Adeta ata sporumuz olan komplo teorisyenliği bayram ziyaretlerinde, misafirliklerde, ofislerde ve arkadaş ortamlarında bile sıklıkla dile getiriliyor. Ama biz bu yazımızda bu tarz şeylerin en az ‘yalan, iftira ve budalalık” kadar yüzeysel olduğunu dile getirip komploları da teorileri ile birlikte derinlemesine ele alacağız. Zira komplo teorisyenliği de bir meslek olarak ifa edilebilir nitelikte opsiyonlara sahiptir. Yoksa komplo teorisyenliğinin bir meslek olarak yapılması da bir komplo teorisi mi?

Komplo Teorisi Kötü Bir Şey Midir?

Komplo teorisi çok yönlü, son derece grifit, karmaşık ve örüntülü bir yapıya sahiptir. Belli bir sistemi olmasına rağmen sık sık istismar edilmeye müsait olduğu için önce çok ciddiye alınıp sonra şakaya vurulan bir yanı vardır. Özellikle herhangi bir konuda derinlemesine araştırma yapmaktan aciz, kitap okuma, film izleme gibi en temel kültürel aktivitelerden bile uzak cahil kesimin sıklıkla başvurduğu bir yöntem olarak karşımıza çıkar.

Hal böyle olunca her konuda ahkam kesmek isteyen kişiler, adeta yürüyen birer komplo teorisyeni olarak karşımıza çıkar. Karşı taraf bilimsel verilerle, açık tarihi kanıtlarla ifade ettiği bir gerçekliği savunurken, diğer kişi tamamen kulaktan dolma, akla havsalaya sığmaz şeyleri somut birer veriymiş gibi sunar. Bu da kuru gürültü, kavram karmaşası ve en insani ölçekte ”başım şişti, yeter artık” tepkisiyle karşılanır.

Esasında bizden gizlenen devlet sırları, çarpıtılan tarihsel olgu ve olaylar göz önünde bulundurulduğunda komplo teorileri hem iyi hem de gereklidir. Çünkü bazı sırlar ancak eşelendikçe çıkar. Ve bazı gerçeklikler ise tarihin karanlık sayfalarında, bin bir numara çekilerek bizden saklanır. Bize ”öyleymiş” gibi anlatılan birtakım olayların üstünden yıllar geçince aslında başka türlü olduğunu görür ve şok oluruz. Bu bağlamda komplo teorileri aşırıya kaçılmadığı, saçmalanmadığı ve kahvehanelerden duyulan ‘erkek dedikodusu” saçmalıklarıyla bezenmediği sürece hayatımızda mutlak yer vermemiz gereken bir teori biçimidir! Yeter ki komplo teorileri, komple teorimiz olmasın. Bütüne yayılmasın ve her şeyin açıklanmasında müracaat edilen başucu rehberimiz olmasın!

Şu İş İlgini Çekebilir:  Sosyal Medyada Reality Show Yaparak Ünlü Olup Para Kazanmak

Bir İddia Hakkında Kesin Delil Olmak Zorunda Mıdır? 

Gelelim şimdiki soruya. Bir iddia hakkında kesin delil olmak zorunda mıdır? Bize kalırsa elbette ki olmalıdır. Ancak burada iki farklı kavramın arasındaki nüansa vurgu yapmamız gerekiyor. Nasıl ki bir ”resmi tarih” bir de ”gayrı resmi tarih” var ise aynı zamanda bir ”kesin delil” bir de ”resmi delil” vardır. Yani en uçuk komplo teorisi için bile görsel, yazınsal ve mantıksal çerçevede kanıta, kanıtlara ihtiyaç duyulabilir. Aksi takdirde ”ağzı olanın konuşabildiği” bu dünya düzeninde herkes istediği her şeyi iddia edebilir, herhangi bir temellendirme ve dayandırmaya gerek kalmadan iftiraya varan tespitlerde bulunabilir.

Bu tarz spekülasyonların önüne geçmek adına bir iddianın en az bir delile ihtiyacı vardır diyebiliriz. Delil sayısı ne kadar artarsa teorinin gerçek olma ihtimali de o denli artar. Örneğin 11 Eylül saldırılarının aslında bizzat ABD tarafından yapıldığını iddia eden 100 dakikalık bir belgesel var idi. 9 / 11 adındaki bu belgeselde yirmiden fazla kanıt görsel ve yazılı olarak izleyiciye sunuluyordu. Bazıları ikna olurken bazılarında sadece kafa karışıklığı gerçekleştirdi. Ama adından da anlaşılacağı üzere bir komplo teorisi üstüne BELGESEL sunuyorsanız belgelere ihtiyacınız var demektir.

Komplo Teorisyenleri Nasıl Para Kazanır? 

1- Danışmanlık Yaparak: Beyaz Saray başta olmak üzere birçok devlet kademesi, profesyonel komplo teorisyenlerini işe almaktadır. En az iki yabancı dil bilme, eski yazıları okuma, şifre çözme, ölü dilleri bilme gibi çok farklı nitelikleri zorunlu kılan bu meslek, dışarıdan göründüğü kadar kolay ve heyecanlı değildir. Komplo teorisyenleri bir yerde danışmanlık hizmeti sunarak yaklaşan tehlikeleri önceden haber veren modern çağ kahinleridir. Bu nedenle onlar için en kolay ve hızlı para kazanma yollarından biri danışmanlık yapmaktır.

2- Kitap Yazarak: Piyasada en çok kişisel gelişim ve komplo teorisi kitapları bulunuyor. Millet uçuk ve farklı fikirlerle dünyanın yeniden ve başka bir pencereden yorumlanıyor olmasını seviyor. Bu alanı istismar edenlerin sayısı oldukça fazladır. Bu kişilerin metinleri okunduğunda bir sürü isim, yer, tarih yavaş yavaş birbirine girer. Ancak küçük bir çoğunluk yazdığı kitaplarda ve düzenlediği panellerde sunduğu argümanlar ile birlikte gerçek bir komplo teorisyeni gibi davranıyor. Aynı şekilde komplo teorisyenleri e-kitap yayımlayarak da çokça para kazanma imkanına sahipler.

Nerelerde Komplo Teorisyenliği Yapılır? 

Peki nerelerde komplo teorisyenliği yapılabilir? Bu iş aslında bir tür casusluğu da beraberinde getirdiği için devletin çeşitli ve gizli kademelerinde bu meslek ifa edilebilir. Gerekli görüldüğü takdirde teorisyenlerin fikirleri alınmaktadır. Bunun dışında gazetelerde, dergilerde ve medya kuruluşlarında da ‘danışman‘ adı altında komplo teorisyenliği yapmak mümkündür.

İddia ve Kanaat Arasındaki Fark Nedir? 

Öyle bir an gelir ki şüpheler iddiaları doğurur. İddialar yeteri kadar belge ve argüman ile desteklendiği takdirde de bir kanaate varmak için yeterli görülür. Burada önemli olan şudur: Çoğu komplo teorisinin başlangıç noktası sezmek ile başlar. Teorisyen uzaklara bakarak adeta şöyle demektedir: ”Burnuma kötü kokular” geliyor. Ancak sezgiler daha sonra bilgi ve belge ile desteklenmelidir.

İddia ile kanaat arasındaki temel fark da bu şekilde dizayn edilebilir. Herhangi bir resmi kanıta, belgeye dayanmayan her şey bir iddiadan ibarettir. Ne zaman ki somut, rasyonel bir belge ile desteklenir hale getirilir, o artık biri ya da birilerinin ortaklaşa getirdiği kanaat olarak tanımlanabilir.

Yorum yapın