Rekabet Etmenin Kuralları Var Mıdır?

Güzel Türkçe’mize ait güzel bir deyim ile başlayalım yazımıza. ”Yiğidi öldür ama hakkını yeme.” Bu etrafta dolaşan ve yaşam koçu adı altında akıl hocalığı yapan binlerce tipin söylediğini aşan derinlikte söz giderek unutuluyor. Piyasalar yutuyor bizi. İnsani değerler, kar oranları ve banka hesapları altında unutulan eski bir anıya dönüşüyor yavaş yavaş. Paran var mı? Var. Öyleyse sen iyi bir insansın. Paran var mı? Yok. Öyleyse uzak dur benden.

Bu söylediklerimizde kesinlikle aşırı ya da duygusal bir nokta yok. Rekabet? Evet. Ama nerede o eski tatlı rekabetler? Örneğin önceden mahallede iki bakkal olurdu. Çocuklar da tam o iki bakkalın arasında maç yapardı. Maçtan sonra gelsin sular, gitsin gazozlar. Bakkalın birine akın akın giden çocukları izleyen diğer bakkal anlardı ki diğer bakkalda bir şenlik, bir indirim, bir kampanya var. O da durur mu? Kendisi de hemen gazozlarda yüksek ölçekli bir indirim yapardı.

Ya da mahalleyi arabalarıyla gezen cömert ve masum esnaflar vardı eskiden. Bize gelin, bizden alış veriş yapın gibisinden anonslar yaparlardı. Masum diyoruz çünkü diğer tarafları aşağılayan, ezen, hakir gören bir üslup yoktu ortada. Üslubu geçin, diğer tarafı yok etmek isteyen, onun ekmek parasını elinden alıp kendi ekmek parasını pasta parasına çeviren bencil yeltenmeler de yoktu. Şimdi öncelikle rekabet ortamının neden bu kadar kızıştığını, saygının, kibarlığın, burası hepimizin deyip paylaşma bilincinin adım adım yok olduğunu sizlerle paylaşacağız.

Yüksek Rekabet Ortamında Kurabileceğiniz ve Yapabileceğiniz İşler adlı makalemiz hala rekabetin adam gibi olduğu ya da yapıldığı ortamlarda, çalışkanlığınız ve vizyonunuzla birlikte yüksek rekabet ortamında kurabileceğiniz ya da yapabileceğiniz işlerin bir listesini veriyor. Nasıl ve ne şekilde gibi sorularınızın tüm cevaplarını parlak fikirler farkıyla okumaya devam ediniz.

Rekabet, kurallarıyla güzel.

Rekabetin Eski Tadı Yok. Peki Neden? 

Bunun ilk nedeni yapay bir virüs olarak yayılan açgözlülük. Hani izliyoruz ya zombi filmlerinde. Şehrin suyuna ya da birtakım sistemlerine yanlışlıkla karışmaması gereken bir sıvı ya da ilaç karışır. İnsanlar sonra giderek zombiye dönüşür. O birini ısırır. Biri diğerlerini ısırır. Ve tam manasıyla bir zombi salgını başlar.

İşte böylesi bir zombi salgınının maalesef ki açgözlülükle eşdeğer versiyonunu yaşıyoruz. Herkes ne koparırsam kardır diyerek dişlerini bilemekte, savaş aletlerini parlatmakta. İnsanlar savaş baltaları ve zırhlarıyla birlikte dolaşıyor. Herkes düşman, herkes rakip. Dolayısıyla herkes paranoyak.

Bugün dünya saçma sapan oranlarda çirkinliğe, düşmanlığa ve tahammülsüzlüğe açıksa bunun nedeni rekabetin eski tadının olmamasından kaynaklı. Rekabet demek, daha çok kazanmak istemek demektir. Bu da insanın sonradan eklenmiş doğal görünümlü yapay itkilerinden biridir.

Hep bana, hep bana, hep bana. En çok kazanan ben değil tek kazanan ben olayım derseniz, bu hem ayıp, hem suç, hem de sistemin aksaması demektir. Tek bir üretici, sistemi de alıcıların da huzurunu kaçırır zira. Düşünsenize oturduğunuz semtte hatta şehirde tek bir üretici firma ve market var.

Başka bir alternatif yok. Bir şekilde böyle olmuş. Ki dünyanın gidişatına bakacak olursak o ”bir şekilde” kısmı tez zamanda ”bu şekilde” olarak çevrilecek. Öyle olunca da insanların alım gücü otomatik olarak düşecek. Sağlıkları da. Özgürce alışveriş yapma yetkileri de. Çünkü rekabetin posasından sağ kurtulan tek firma, istediği ürünü istediği fiyatta satma hakkını otomatik olarak elinde bulunduracak.

Rekabetin eski tadı yok arkadaşlar. Peki rekabet etmenin belli başlı kuralları nelerdir? Şimdi temel disiplinleriyle birlikte bu kuralların neler olduğunu konuşacağız. Daha sonrasındaki bu kurallara uyulmadığı takdirde başınıza nelerin gelebileceğini tartışacağız.

Büyük Şirketlerle Başa Çıkmak, Rekabet Etmek İçin 5 Tüyo tüyolar mı istersiniz, taktikler mi, hiçbir yerde bulamayacağınız yollar mı istersiniz? Parlak fikirler, özellikle bu yazıda küçük işletmelere sesleniyor ve onların büyük şirketlerle başa çıkmak için ne gibi tüyolara başvurabileceğini gözler önüne seriyor. Eğer küçük bir işletme iseniz ve büyük şirketlerin gölgesi altında güneşten mahrum bir vaziyette nefes almaya, ayakta kalmaya çalışıyorsanız yazımız doğru zamanda, doğru yerde sizlerle.

Rekabetin bitip savaşın başladığı yer…

Rekabet Etmenin Belli Başlı Kuralları Nelerdir? 

Önce belli başlı örfi kurallardan bahsedelim. Bize nice filmin, nice kitabın, nice elini öptüğümüz büyüğümüzün de sık sık önerdiği gibi: Rakibine saygı duy. Yoksa kaybedersin.

Evet rekabet etmenin hem ahlaki kuralı, hem de rekabetten mağlup ayrılmamanın biricik kuralı evvela rakibine saygı duymaktır. Onu yok sayarsanız elinize bir şey geçmez. Çünkü rakipleriniz sizin yok saymanızla yok olmazlar.

Böylece ilk kuralın ne olduğunu ve nelere kadir olduğunu görüyoruz. Bunun dışında rakibi yok etmek yerine, onun hareket alanlarını kısıtlamak, ondan daha fazla kazanmak elzem olacaktır. Direkt rakibinizi piyasadan silmeye yönelik saldırgan ve agresif hamleler, şu diyaloğun ölmesine neden olacaktır: ”Ayıptır kardeş, hepimiz aynı yerden ekmek yiyoruz.”

Yani bir taksici düşünün ki, şehirde tek iş yapan kendisi olsun diye, diğer taksilerin tek tek lastiklerini patlatıyor. Kendisi pasta para kazanmak istiyor ve başkalarının ekmek paralarına göz dikiyor. Bu hangi insanlığa, hangi onura, hangi kalbe sığar? Bu soruya bir cevabınız varsa, takkeyi öne alıp düşünmenin vakti gelmiştir.

Bir de sistemin şöyle bir çelişkisi vardır. Rekabet elbette gereklidir. Hatta olmazsa olmazdır. Ne zaman ki rekabet ölür, biliriz ki boksörlerden biri diğer boksörleri nakavt etmiştir. Öyleyse artık dövüşmenin, seyirlik bir eğlence olarak boks maçı izlemenin imkanı kalmamıştır. Sistem çökmüş olur. Yani yapacağınız şeyler rekabeti mutlak galip ilan ederek öldürecek cinsten değil, onu kızıştıracak ve ayakta tutacak türden hamleler olmalı.

Rakiplerle Başarılı Rekabet Etme Sanatı yazımız buradaki başarı denklemine odaklanıyor. Rakiplerle başarılı rekabet etme sanatı, kazanmayı, ama hakkaniyetle, dürüst bir şekilde kazanmayı hedefliyor. Oyunu kurallarına göre oynamak isteyenler kazanacağı türden bir başarı. Oyunun kurallarını hileyle hurdayla yıkmak isteyenler ise kendi sonsuz mağlubiyetlerinde er ya da geç boğulacaklardır.

Rekabetin Hukuki Kuralları 

Bazıları rekabetin dozunu ayarlayamaz. Yarışı kazanacağım derken pistten çıkar. Pistten çıkmasının ana sebebi ise, diğerlerini pistten çıkarmak istemesidir. Ve resmen suç işler. Bu suçlardan en birincisi, ihaleye fesat karıştırmaktır. Çeşitli adamları devreye sokarak, yalan yalan üstüne, baskı baskı üstüne…

Ama bir gün bu ortaya çıkar ve kazandığından daha fazlasını ödemek üzere, belki de soluksuz bir şekilde iflas etmek üzere ceza yerler.

Arkadaşlar belli başlı kurallar vardır ki onlara uymadığınız takdirde ceza-i işleme tabi tutulursunuz. Yalan söylemek toplumsal arenada ayıptır. Ama piyasanın içinde yalan söylemek, sözleşmelere ve ihalelere yalan karıştırmak suçtur.

Bununla birlikte bazıları ise diğer rakiplerini alenen tehdit eder. Maganda ruhlarıyla iş dünyasında kendilerini kral ilan ederler. Topuğa sıktırmalar mı dersiniz, mekan basmalar mı dersiniz, adam gönderip tehdit etmeler mi dersiniz?

Böyle şeyler sadece filmlerde ve kitaplarda olur desek de, gerçek hayatta da olabiliyor. Kazanma hırsı gözünüzü kör etmesin. Rakibe saygı duyamıyorsanız bile, rakibinizi yok etmeye vardıracak kadar işi kötüye vardırmayın. O da kazansın, siz de kazanın. Tabi siz daha fazla kazanın. Ama hukuki ve örfi kurallara uyarak!

Yorum yapın